Her şey artık dolara endeksli!
Asgari ücret muhalefetin de istediği şekilde bağlandı. Bu gün için sorun kalmadı. Ama önümüzdeki yıl bu asgari ücretin de yetersiz kalacağını şimdiden söyleyebiliriz. Bunun nedeni Türkiye''de artık TL''nin ikinci para haline gelmesi ve herşeyin dolara bağlanmasıdır.
Uygulamada birçok sektörde siparişler ve teklifler dolar ve Euro ile veriliyor.
İnşaatta en büyük kalem Demir ve Çimentodur. İkisinde de fiyatlar dolara endeksli olarak artıyor.
Ulaştırma da hükümet, dövizle anlaşmaları yasakladı ve fakat kendisi köprüler, karayolları ve geçitleri dolar üstünden talep garantisi verdi. Hazine müteahhitlerin dış borçlarına kefil oldu. Dolar arttıkça ulaştırma giderleri de aynı oranda artıyor.
Tershanelerde işçilik bile Euro üstünden yapılıyor. Çünkü aynı tershaneler yurt dışı siparişleri Euro üstünden alıyor. İçerdeki siparişi ya almıyor veya Euro üzerinden kabul ediyorlar.
Aslında ekmekte dolara endeksli, zira hem dolarla buğday ithal ediyoruz. Hem de çiftçinin gübresi, mazotu, traktörünün fiyatı dolar kuruna bağlı olarak artıyor.
Nihayet kur artışı kendinden daha yüksek enflasyon yaratıyor. Eğer TÜİK doğru hesap yaparsa 2022 yılında enflasyon yüzde 50 ve üstüne çıkacaktır.
Özetle; hükümet, eksi yüksek reel faizin TL''yi kullanım dışı bırakmasını ya hesap edemiyor ve anlamıyor.
Öte yandan yüksek kur zoruyla üretimi ithal bağımlılığından kurtaracaklarını sanıyorlar.
İlk bakışta görünen; yüksek kur nedeni ile fiyatı artan ithal girdi yerine, içerde üretmek daha ucuza geleceğidir. Bu nedenle ikame yatırımlar artacak sanılıyor.
Ama bunun için yatırım yapmak lazım. Uygulamada ise yatırım yapılmıyor.
İki nedeni var:
Bir… Demokrasi ve hukuk altyapısı yok. Güven ortamı yok. Belirsizlik var. Yatırım için fizibilite yapılamıyor.
İki… Diyelim ki güven var… Yatırım yapacak var. Ama teknoloji yok. Söz gelimi övündüğümüz Türk insansız hava araçlarının (İHA) motorunu ithal ediyoruz. Azerbaycan''da kullanıldığı için İHA motorlarını veren Kanada Hükümeti Türkiye''ye uyarıda bulundu ve ''''Son günlerde ürettiğimiz parçaların askeri teknolojilerde kullanıldığı konusunda bilgilendirildik ve derhal konuya ilişkin bir soruşturma başlattık. Bu süre zarfında parçalarımızı nerede nasıl kullanıldığı belli olmayan ülkelere yaptığımız satışları askıya alıyoruz.'''' diye açıklama yaptı.
Türkiye''nin teknoloji üretmesi de mümkün değil, zira AR-GE''ye ayrılan kaynaklar milli gelirin yüzde biridir ve teknoloji üreten ülkeler de ise bu oran yüzde 2 ile yüzde 4 arasındadır.
İthal girdiye bağımlılıktan kurtulmamız için orta vadede, teknoloji geliştirmemiz. İthal aramalı sektörlerinde ithal ikamesi politikası uygulamamız ve yüksek teşvikler vermemiz ve daha da önemlisi, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis ederek güven ortamı yaratmaktır.
Siyasi iktidarın ithal girdi oranını düşürmek için böyle bir zamanı ve bir istikrar programı yapmak anlayışı yok. Çünkü öncelikli hedef önümüzdeki seçimdir. Ama bilinmesi gerekir ki, bu güne kadar dünyada ekonomik kriz çıkaran hiçbir hükümet, iktidarda kalamamıştır.