Hepimiz hesabımızı çok iyi yapmalıyız
Merkez Bankası 2003 yılı TÜFE bazlı reel kur endeksini Ocak ayı için 75.72 olarak ilan etti. Ocak ayında aylık ortalama olarak Dolar kuru 5,9539 oldu. Dün öğle saatlerinde dolar kuru 6,1325 idi. Şubat enflasyonunu da dikkate alırsak, dün itibariyle TL'nin döviz sepeti karşısında değeri yüzde 26 daha düşüktü.
Kur'un gerçek değeri piyasa kurudur, zira riskleri de barındırır şeklinde düşünmekte mümkündür. Ancak ekonomi iyi yönetilseydi, aynı riskler olmazdı. Bir dolar yaklaşık 4.53 lira olurdu.
Bu günde kurların artmasında kısmen de olsa reel faizlerin eksiye geçmesi, raiting kuruluşlarının endişesi, virüs gibi sorunlar etkili olmakla birlikte temel sebep ekonominin aşırı kırılgan olması ve Suriye ile savaş riskidir. Ekonomi aşırı kırılgan olunca esen yelden nem kapıyor.
Önceki yazılarımda Eksi reel faizin kurlar için kritik eşik olduğunu, bu eşikte TL'nin siyasi ve sosyal olaylara karşı dayanıksız olacağını belirtmiştim.
Aslına bakarsanız yanlış olan Dünyada spekülatif sermayenin küreselleşmeyi fırsat bilerek global ekonomide riskleri artırmasıdır. Biz bu zor geçitte takılan ülkelerdeniz. Spekülatif sermaye girişlerini kontrol edemedik. Sıcak para girişi riski ve kırılganlığı artırdığı için fiziki yatırımlar için doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişini frenledi.
Ayrıca Dolar üstüne kurulan Dünya para sisteminin bizzat kendisi güven vermiyor. Piyasalarda istikrar ABD'nin ne kadar dolar basacağına bağlı hale geldi.
Türkiye de, 2000 Ocak ayını 100 kabul edersek, 2020 ocak ayında TÜFE endeksi 1371 olmuş. Yani 20 yılda 13.7 kat artmış.
Buna karşılık 2000 yılı Ocak ayında 24 ayar bir gram altının fiyatı 5.041 TL'dir. 2000 yılını 100 kabul edersek 2020 şubat ayında gram altın fiyat endeksi 6407 olmuş. Dün aynı altın 323 TL idi. Yani 20 yılda 64 kat artmış.
Sanayici banka borçlarıyla, devlet bürokrasisi ile boğuşurken, turizmci Ruslar gelecek mi endişesi yaşarken ve virüs riski ile uğraşırken, altına yatırım yapan spekülatörler paralarını enflasyondan sonra net reel değer olarak 44'e katlamışlar.
Dünya dolar hakimiyetinden kurtulmak için yeni bir para sistemi arayışındadır. Küreselleşme konjonktürel olarak inişe geçti. Sistemin kurbanları cari açık veren ülkeler kaynak kaybetti ve dış borç dahil istikrar sorunu yaşıyorlar. Birçok ülkede gelir dağılımı bozuldu ve yoksul sayısı arttı. Bunun içindir ki küreselleşmeye hakim monetarist yaklaşım yerine kalkınma iktisadi gibi yaklaşımlar yeniden gündeme gelmeye başladı.
Bize gelince… Ekonomide bir hareketlenme başlamışken, Suriye sorunu çıktı. Hükümetin Suriye sorununu tez elden çözmesi ve 4 milyon Suriyeliyi göndermesi gerekiyor.
Bu günkü dış politikanın siyasi ve ekonomik konjonktürün devam etmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Değişmesi gerekir. Değişmeyi bugünkü iktidar mı yapar veya başka iktidar nasıl yapar ama değişme kaçınılmazdır.
Kur sisteminin değişmesi ve spekülatif piyasaların mutlaka kontrol edilmesi gerekir.
Muhalefetin ağız dalaşı yerine proje üretmeleri, umut olmaları ve siyaseti kalkınma ve refah çizgisine çekmeleri gerekir.
Biz vatandaş olarak sıkıntılı günler olabilir diye, kenarda-köşede nakit tutmalıyız. Borçlanmadan kaçınmalıyız.
Birkaç yılda tamamlanacak yatırım projesi olan yatırımcılar, teşvik veya kamu tahsisli arsa talebinde bulunmadan yatırıma şimdiden başlarlarsa maliyetlerini minimize edebilirler.