Hedef özelleştirme değil... Hanutçuluk...
Kimilerinin halen öve öve bitiremediği Turgut Özal’ı bizim “Yitik Kuşak” tabii sağcı-solcu, devrimci-ülkücü hiç sevmedi. Darbe rejiminin ürünü olan Özal’ın ANAP’ının memlekete verdiği zarar saymakla bitmez. Ama AKP’nin on yıllık iktidarında Özal’lı günler bile mum ile aranır oldu. Özal’ın “Yürü ya kulum”ları Demirel’in “aile fotoğraf”larına, Çiller’in “çıkın”ı bugünkü tablo karşısında masum görünüyor. İktisat bilimin kurallarını hiçe sayarak son on yılda “milyon ve milyar dolar” lık servet sahiplerinin artışı Guines Rekorlar Kitabına sığmıyor. Çok değil on yıl öncesine kadar Kapalı Çarşı’da halıcıların yanında “Hanutçu”luk yapan birisi reisi başkasının yatında ağırlamanın hediyesi olarak son beş yılda yedi tane yedi ve beş yıldızlı otelin sahibi oluyor memlekette. Dahası yakında “Bakan Yardımcılığı” makamı ile ödüllendirileceği de dilden dile dolaşıyor.
Dünkü yazımda KİT’lerden bahsetmiştim. Duyarlı okurlarımızın dikkatinden kaçmamış. “Sadece zarar edenleri yazmışsınız. Oysa kâr edenler öncelikle satıldı” diye örnekleriyle hatırlatmışlar. Haksız da değiller. Özelleştirme adıyla üç-otuz kuruşa peşkeş çekilenleri tek tek yazmaya kalksak pehlivan tefrikasına taş çıkartır. Şartname hükümlerine aykırı olduğu halde TELEKOM’un gayrimenkul satışları devam ediyor. Ama Partron Hariri’nin kankasından ses yok. Yine şartnamede “amaç dışı kullanım” dışına çıkanlar için mahkemelere başvurular da sümen altı... Baksanıza “belgeleri kaçırın” telefonu devletin tepesinden ediliyor. Bunu tespit eden savcılar derhal görevden alınıyor. Hatta önümüzdeki günlerde hapsedilmeleri bile sözkonusu olabilir. Karadeniz Bölgesinde HES’lerin ÇET raporlarına aykırı olduğu kararı veren adli personelin tayinleri ile beraber soruşturma hışmına uğrama haberlerini yazacak yürekli gazeteci sayısı da azaldı. “Verdimse ben verdim” tarihi sözü tozlu raflarda artık; “Sattımsa ben sattım” revaçta. Yükselen trend “Ben yaptım oldu... Karşı çıkan doğru kodese..”
Yalanı sakız gibi çiğneyip, iftirayı mısır gibi patlatanlar CIA karargahında aldıkları dersi okuyup ezberledikleri gibi kendilerine güvenenlerin yüzünü kara çıkarmıyor. Toplum mühendisleri talimat verince karalama kampanyası için hedefin önemi yok. Al karayı sür her tarafa... Ufak ufak haberler ile yıpratma süreci başlatılıyor. Ardından kurgu ve senaryo ile manşetler patlıyor. Kağıtlar al aşağı... Borsada deprem hisseleri değer kaybedip satışa zorlama işlemi... Ya ülkeyi terkedeceksin ya da kapıya kilit vuracaksın. Kapatmakla da kurtulamazsın sağanak gibi inen ceza yağmurunda boğulana kadar infaz... Belden aşağı vurmak da serbest. Kuralı yok bu kavganın. Yasadışı dinleme tapeleri, yatak odası görüntüleri, itibar infazı ile şantaj... Elektrik faturalarından alınan para ile yayın yapan devletin TRT’si dahil bütün televizyonlardan kanalizasyon boca edilir üzerinden. Öyle bir kir ki dağları deterjan yapıp okyanusta yıkasan çıkmaz alimallah... “Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin” in de sonuna geldik. Deve eti makbuldür kurban edip eşe-dosta, fakir-fukaraya dağıtmana da izin yok. “Ihh” de... Yani çökert deveni, bırak ve git. Hangi eşeğin arkasından kervana katacaklarına da kendileri karar verecek. Tam bir “bedevi yasası” (Bedevi yasası ile ayrıntılar Odatv.de Nihat Genç’in “Hoşgeldin Bedevi” başlıklı muhteşem yazısında)
Peygamberimizin “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” hadisine nazire yaparcasına “bize oy verenle oy vermeyen elbette bir değil” kuralı kondu. Yemesen de o acı tadı gargara ettiriyorlar. Tükürünce nezakete aykırı diye velvelesi de caba. Reçeteyi peşinen yazmışlar. “Hazmede hazmede alışacaklar...” Yapılan sağlık reformu ile eczaneler de bedava... Daha doğrusu televizyon dizilerinde uyuşturmaca... Sinema ile sanal intikam. Kuru gürültü ile karışık posta koyma. Şehidin adı kelle, terörist başının Sayın, ileri demokrasilerde bütün yollar Okyanus ötesine açılır. Haşmetli emir verirse duble yol değil köprü bile inşa edilir Amerika’ya... Böylece güzergahta rant dağıtılır kullara...
Biliyorum iki gündür sabırsızlanıyorsunuz. “Hedefte kim var?” sorusunun cevabını arıyorsunuz. Yağmacılık bedevilerde bizde yok. Biraz sabır ve bu arada kasetlerde adı zikredilip, yandaşların hedefi haline gelen milli kuruluşları düşünün. Onun sahiplerini, ortaklarını çökerttiler zaten. Kafalarına vurup ekmelerini ellerinden almaya ne kaldı ki... Bir tane KHK (Kanun Hükmünde Kararname), sabaha karşı baskın, üç-beş tutuklama. Zemin nasıl olsa müsait. “Yan gelip yatmayın. Elinizde avucunuzda ne varsa satın!” emrine “Baş üstüne” diyecekler de hazır.
Yarın hedefin tarifi...