'Hayır' paniği başladı!
AKP'nin referandum kampanyasına başlamasıyla birlikte yukarı yönlü seyretmesi beklenen "evet" oyları hızla düşmeye başladı.
Hükümete yakın anket firmaları sonuçları açıklayamazken, Erdoğan'ın Bahreyn ziyareti öncesi havalimanında yaptığı açıklamada "Şu anda sağlıklı bir anket döneminde değiliz. Ben, halkımızın cumhurbaşkanlığı sistemini tam olarak anlama konumuna geldiğine ihtimal vermiyorum. Bunu halkımıza iyice anlatmamız lazım" ifadelerini kullanması dikkat çekti.
Oysa AKP'li vekiller ve yandaş gazeteciler yüzde 70'lerden bahsediyordu. İşlerin hiç de öyle olmadığını bizzat Erdoğan açıklamış oldu, vatandaşların başkanlığı "anlamadığını" itiraf etti, "anlatamadık" yerine "anlamadılar" dedi. Bu gerginlik psikolojisinin bir yansımasıydı.
Erdoğan'ın anket açıklamasının devamında gelen "Hayır diyenler 15 Temmuz darbe girişiminin yanındadır" sözleri ise tabiri caizse referandumun kaderini belirleyecek bir cümle oldu. Vatandaşlar, hiç umulmadık derecede yoğun bir tepki gösterdi. AKP teşkilatlarında bile "Bu kadar sert bir girişle vatandaşları biz nasıl ikna edeceğiz" deniliyor.
Hatta tepkiler o denli şiddetli ki Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, sözlerin yanlış anlaşıldığını belirterek, durumu kurtarmak istedi. Ancak bu girişim de faydalı olmadı.
Hâl böyle olunca hükümete yakın gazeteciler ani bir panikle birbirlerine girmeye başladılar. Tabii itiraflar da üst üste gelmeye başladı.
***
15 Temmuz gecesinde Erdoğan'ın canlı yayında vatandaşları sokağa çağırdığı anlarda gazeteci Hande Fırat'ın yanındaki isim Abdülkadir Selvi'ydi... Selvi, Doğan Grubu'nun iktidara yakınlaşma girişimi olarak Hürriyet'e transfer edildi ve sonrasında da gazete yazarları içerisinde en çok öne çıkarılan isim oldu.
Yazılarında, hükümeti hiçbir zaman eleştirmedi. Ancak dünkü yazısında ilk kez AKP için işlerin iyi gitmediğini söyledi!
Erdoğan'ın anketlerle ilgili yaptığı itiraftan sonra bu yazının gelmesi çarpıcıydı. Çünkü tablo açık bir şekilde "evet"çilerin aleyhine işliyor. İşlemekle kalmıyor, anket sonuçlarına da yansıyor.
15 Temmuz sonrasında vatandaşların siyasi bilinç düzeyi hiç olmadığı kadar artmış durumda. Bizzat tanıdığım birçok AKP'li arkadaşımız özellikle ekonomik gidişata ve Suriyeliler meselesine tepki gösterip "Bana sormadan milyonlarca insana verilenler, benim cebimden çıkıyor, ben hakkımı helal etmiyorum, geçen yıla göre yüzde 20 daha fazla masrafım var, geçinmekte zorlanıyorum" diyor. Dahası referandumda "evet" konusunda kararsız olan muhafazakâr sağ seçmen, "hayır derseniz FETÖ'cü olursunuz" sözlerinden sonra köprüleri tamamen atmış durumda.
Selvi, 7 Haziran seçimleri öncesinde Yeni Şafak'ta yazarken siyasi gidişatı iyi okumuştu. Yandaşlar arasında cesur bir çıkış yapıp "Büyü bozuluyor mu" diyerek AKP'nin iktidarı kaybetme ihtimali üzerinde durmuştu. Aynı gün fanatikler tarafından topa tutuldu. Selvi, sadece objektif bir değerlendirme yapmıştı, söylenen, ezberletilen, verilen metinler yerine, çevresindeki sesleri, Anadolu'daki sesleri analiz etmişti. 7 Haziran seçimleri sonrasında yandaşlar arasında belki de haklı çıkan tek isim olmuştu.
Referandum süreci de giderek 7 Haziran öncesine benzemeye başladı. Ancak bu sefer HDP tabanının "evet"çi cephenin yanında olması işleri daha da tersine döndürecek. Milliyetçi-muhafazakar seçmenin büyük çoğunluğu 15 Temmuz sonrasındaki uyanışını, 16 Nisan'da "Hayır"la tamamlayacak gibi gözüküyor.
İşin en enteresan kısmı ise HDP tabanında yaşanıyor. HDP'lilerin "evet" oyu verecekleri net bir şekilde anlaşılırken, eski HADEP'li şimdinin AKP'li vekili Mehmet Metiner'in yorumu, söze gerek bırakmıyor:
"İnanıyorum ki HDP tabanı büyük bir oranda 'evet' diyecektir. Bu da bölge sandıkları açıldığında açıkça görülecektir. Sayın Başbakanımızın söylediği şey, 'evet'lerin sayısını çoğaltmak için vatandaşlara yönelik siyasi bir söylemdir."
Bu arada unutmadan hatırlatalım; parti tüzüklerinde sözde Kürdistan'dan bahsedip, anayasanın ilk dört maddesini hedef alan HÜDA-PAR da kesin olarak "evet" diyeceklerini açıkladı.
Sizce bu "evet" cephesinde milliyetçi seçmen yer alabilir mi?