Hasdal’da eğitim
Bitirilmemek için açıldığını hissettiğim ve her fırsatta birbirleriyle alakasız davalarla birleştirilerek sonuçlanması uzun süre alacak olan Ümraniye ve Balyoz’daki zanlıların özenli olarak seçildiği kanaatindeyim. Danıştay’a saldırıyı gerçekleştiren Alpaslan Aslan, cinayet ve ırz düşmanlığı gibi onlarca adi suçlardan yargılanan Osman Yıldırım ve bir çok kriminal tip ile gazeteci, siyasetçi, sendikacı ve emekli askerleri aynı potaya koyup eritmeye çalışılmasını kamuoyu manidar buluyor. Buna rağmen gözlerden kaçırıldığı için dört yılı geride bırakan davada tutukluluklar devam ederken, halen savunma için sıra bekleyenler var. Önce emekli subaylarla başlatılan tutuklamalar daha sonra en alt rütbeli subay olan teğmenlerle devam etmiş, albaylar, generaller derken orgenerallere kadar uzanan Balyoz davasında yargılananlar uzatma planını fark ettiği için ifadeleri, savunmaları mümkün olduğu kadar kısa tutmaya gayret ediyorlar. Bu arada tutuklama furyasının ilk başladığı günlerde “Hukuk müşavirliği” koltuğunu dolduran ve hukukun gereğini yaptıklarını ifade eden Tümgeneral Hıfzı Çubukçu da Hasdal’daki yerini aldı. Bana göre Hıfzı Çubukçu, Hasdal’da kıdemli tutuklulardan hukuk dersi almaya başlamıştır. Sadece Çubukçu mu? Yıllardır devam eden ancak son dört yıldır su yüzüne çıkan terfilere yönelik komploları bu sütunlardan defalarca yazdım. Türk Ordusu’nun en başarılı subaylarının çeşitli bahanelerle tutuklanmasının, davalara zanlı olarak dahil edilmesinin Genelkurmay Başkanlığı dahil üst düzey komuta heyetinin şekillendirme gayretlerini bir türlü göremeyen YAŞ üyesi “Or”lar da Hasdal’da tekamül eğitiminden geçiyorlar.
Neyse bayram günü ufkunuzu karartmadan Silivri duruşmalarına dönelim. Balyoz’da yargılananların özel olarak seçildiği kanaatimi vurgulamıştım. Onlardan biri Teğmen Erdinç Atik. Hani sözde cami bombalama timindeki teğmen. Teğmen deyince Harp Okulu mezunu genç bir subay zannetmeyin. Erdinç Atik, Türk Ordusu’nda az rastlanır personelden biri. Uzman çavuş olarak başlamış, azmetmiş astsubaylığa yükselmiş. Doğasında askerlik olduğu için verilen her görevi başarıyla yerine getirmiş. Bu arada dışarıdan üniversiteyi bitirip subay olmayı da başarmış. Doğu ve Güneydoğu’da bir çok operasyona katılmış. Dağlar onun meskeni iken üniversiteyi bitirmesi mucize. Bu mucizeyi başaranlar tabii ki göze batar. Bir de tavizsiz görevini yerine getiriyor ve iradesini başkalarına teslim etmiyorsa kara listeye dahil ediliyor elbet. Erdinç teğmen sözde bombacı timinin üç elemanından biri ama bir tek o tutuklu. Fatih camiinin yerini dahi bilmiyor. İstanbul’da hiç görev yapmamış. Öncelikle “Böyle bir suçtan yargılanmayı bir Müslüman olarak hakaret sayarım” diyor ve telefon dinlemeleriyle meşhur davayı teknoloji ile savunarak “Madem öyle cep telefonumun TİB kayıtlarını isteyin. Benim o tarihlerde nerede olduğunu kanıtlayın. Siz de TİB kayıtlarıyla nerede olduğumu ispatlayın” diyerek iddia sahiplerini köşeye sıkıştırıyor, lakin duruşma sonundaki ara kararda TİB kayıtlarının istenmesi yok. Erdinç teğmen; uzmanlıktan daha sonra subaylığa terfi etmesine rağmen rütbesi itibarıyla üst düzey komutanlarla bir araya gelip plan yapmasının eşyanın tabiatına aykırı olduğunu da dile getirdi. Bir de askerlerin kullandığı krokilerle, polis ve sivillerin kullandıklarının farkını ortaya koydu. İddia edilen belgelerde suikast krokisi olarak belirtilenin askeri kurallara asla uymadığını, acemice hazırlanmış tezgah olduğunu ifade eti.
Ordu komutanlarına, üst düzey generallere pişmanlıktan yararlanmayı teklif edip zanlıların bazılarına da “Birkaç general ismi ver seni barakalım” dedikleri iddia edilen savcılar, Erdinç teğmene de benzer teklifte bulunmuşlar.
Erdinç teğmenin, “Savcı bana ‘Yardımcı olursan seni kurtarırız. Bak elimizde TÜBİTAK raporları var’ diye uzaktan bazı evrak gösterdi. Ne yazdığını görmem imkansızdır. Adı geçenleri tanımıyorum dedim ve tutuklandım” sözleri ile özel yetkili savcılar hakkında suç duyurusu niteliğindeki savunması burada bitmiyor.
Bu arada Silivri’deki duruşma aralarındaki kulislerde müthiş haberler var. Tutuklu yakınları, izleyiciler ve avukatlar arasındaki diyaloglardan manşetler çıkar. Engin Alan paşamın değerli eşi, fırsat bulduğumda elini öptüğüm, annem yerine koyduğum Nevin Alan’a “CHP milletvekilleri duruşmalara geliyor. Sizin MHP’li vekiller nerede” sorusu yöneltildi. Nevin Alan, bu soruya cevap vermekte zorlandı. Tanıkları ise konuyu mutlaka yazmamı talep etti. Elçiye zeval olmaz. Yarın Hüseyin Özçoban’ı, Harp Okulu’ndaki adıyla “Uçan Köfte”nin savunmasını ele alacağım.