Harbiyeli aldanmaz
Bundan 47 yıl önce, bugün, 19 yaşında genç bir Harbiye öğrencisi olarak hayatımı, hepimizin hayatını değiştiren 12 saatlik bir olay yaşadık. 21 Mayıs 1963 gecesi yaşadıklarımız benim ve canımdan çok sevdiğim tüm Harbiyeli arkadaşlarımın kaderini değiştirmiş, hayatımızı başka yöne çevirmişti.
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonraki ilk ciddi güç çatışmasında, Türkiye’de asker, bir askeri darbeyi bastırmıştı. Daha önce de yazmıştım ya, askeri darbeleri yalnız askerler önler diye. Bakmayın AKP’lilerin havasına. İşte size canlı kanıt ve bir tanık.
Her yıl 21 Mayıs gecesi, gurbette olan ben, bu olaylardan arta kalan arkadaşlarımı, kardeşlerimi özler, her yıl onların özlemiyle burnum sızlar. Bu gecede toplanan arkadaşlarımın, aramızdan her yıl ayrılan candaşlarımızın adını anar, her yıl sıranın bize ne zaman geleceğini sorgularız. Kalpleri hâlâ 19 yaşında olan bu ihtiyar gençlerin yüreklerindeki vatan ve bayrak sevgisi, birlikte olduğumuz ocakta, Harbiye’de yakıldı.
“Harbiyeli aldanmaz” o günlerin parolasıydı. Aldandık mı, aldatıldık mı hâlâ bilmiyorum. Askerlikte yalan dolan ya da siyaset öğretilmez. Bakmayın bugün bu kuruma atılan çamurlara. Yaşamını, canını, memleketine, vatandaşlarının geleceği için verme yemini eden genç bir Harbiyelinin yüreğinden, hangi kalp daha büyük olabilir ki. Zaten sorun da, kavga da bu aslında. Yüreği küçük olanlarla kocaman olanların, cesurlarla korkakların kavgası.
Bugün bizim 47 yıl önceki olayımızı birçok kişi yazdı çizdi, aklınca anlattı ya da karaladı. Hatta yazanlar arasında biri, hem de askerlikle uzaktan yakından ilişkisi olmayan, askerliği hiç mi hiç bilmeyen bu günün konuşma özürlü sunucusu ve yazarı olan kişinin yazdıklarını okuduğum zaman hayretler içinde kalmıştım. Allah güç kuvvet ve de ömür verirse, bugüne kadar topladığım bilgilerle bu olayın gerçek yüzünü sınıf arkadaşlarımın da yardımıyla olayları yaşayan bir kişi olarak yazmaya çalışacağım.
CHP oyununda AKP parmağı
Sevgili okurlarım, bugün birden fazla konuya değinmek istiyorum. Bunların başında CHP olayları var. Kılıçdaroğlu’nu tanımam. Hakkındaki bilgilerim, haberlerde gördüklerim ve duyduklarımla sınırlı. Baykal’ın siyasi yaşamını yakından izledim. Ben CHP’de bir yeniliğe ihtiyaç olduğuna inanan, bunu da destekleyen bir kişiyim. Ama yolunun bu olduğuna inanmıyorum. Kafamda yanıt bekleyen çok soru var. Ama bunların ikisi önemli;
- Baykal’ın gizli evine, gizli kamera yerleştirdiği ileri sürülen AKP, nasıl oldu da kendilerine zarar vereceği tahmin edilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun lider olarak ortaya çıkmasını bilemedi, hesaplamadı?
- Neden AKP’li yetkililer Kılıçdaroğlu’nun, rakip partinin başına geçmesine övgü dizmeye başladılar?
CHP bu olayda kazandı mı, kaybetti mi, hâlâ belli değil. Askerlikte bize, düşmanınızı sevindiren olay, daima aleyhinize bir tuzaktır diye öğretmişlerdi. Ne yani AKP, CHP iktidar olsun diye sevinecek mi? Bülent Arınç, Kınıklıoğlu ve öteki yetkililerin aşkı mı kabardı CHP’ye? Ben hâlâ olayın, Baykal olayının tuzak olduğuna inanıyorum. Kılıçdaroğlu gelişmeleri, dereyi geçerken at değiştirme olayına benziyor.
Geçen yazımda AKP iktidarının imzaladığı anlaşmalara dikkat çekmiştim. Bunlardan biri, nükleer teknolojide birçok olay ve kazanın sorumlusu, teknoloji ve güvenlik sorunları yaşayan Ruslara neden nükleer enerji santralı kurdurmaya kalktığımızı çözebilmiş değilim. Ermenistan’da, Ukrayna’da ve öteki Rus santrallerinde meydana gelenleri ne çabuk unuttuk?
Bu arada Erdoğan hükümetinin içeride sattığı itibar masalının doğru olmadığı ortaya çıktı. İran’ın nükleer anlaşmasını kimse sallamadı ve ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne yaptırım girişimini netleştirdi. Bu da artık bizimkilerin arabuluculuk yaptıkları anlaşmanın ya da anlaşmaların ne kadar itibarlı olacağını ortaya koydu. Eee, halkın arasına bir polis ordusu ile çıkabilen bir iktidar, tünelin ucunu artık görmeli değil mi?