Hani uçacaktık kaçacaktık!

Sayın okurlarım bilindiği üzere UEFA yani "Avrupa Futbol Federasyonları Birliği" 55 federasyonu bünyesinde bulunduran bir kuruluştur. Bu kurum ülkelerin fiziki durumlarına göre büyük ve küçük ligler olarak tasnif edebileceğimiz Avrupa'nın 55 federasyonunda; Büyük lig 16/22 takım, Küçük lig 12/14 takım ve ortalamasında da 18 takım olarak hesap edersek, yaklaşık 990 üst lig takımını takip ve kontrol ediyor. Ve kendi kuralları ile onları bağlayıp, aradaki hukuku tesis ederek faaliyetin düzenli yürümesini temin ediyor. Bu UEFA; görevi gereği kendine bağlı kulüplerin ekonomik yapılarına ilişkin bir araştırma yaptı. Bunu da 132 sayfalık bir raporla "Avrupa kulüp futbolunun görünümü" başlığı altında yayınladı. Rapora göre, Türkiye Süper Ligi 263 milyon Euro ile 2018 yılında Avrupa'nın en çok zarar eden 55 üst ligi içinde birinci sırayı aldı. Hem de seyirci hasılatının yüzde 54 arttığı 2018 yılında. Yukarıdaki hesaba göre, 55 ligde mücadele eden yaklaşık 990 kulüp arasında da toplamda 983 milyon Euro'luk borcun sahibi 14 kulübümüzden 334 milyon Euro ile Fenerbahçe, Avrupa'daki borçlu kulüpler sıralamasında 6'ncı, 183 Milyon Euro'luk borcu ile Beşiktaş 15'nci, 175 milyon Euro'luk borcu ile de Galatasaray 17'nci sıralardaki yerlerini alarak borçlu kulüplerin zirvelerine yerleştiler.

***

İşte bu durum esasen üzülerek söylemeliyim ki; "Uçacağız kaçacağız! Her konuda çok iddialıyız. 2023'te lider ülke" söylemleri arasındaki Türkiye'nin futboldaki batı kulüpleri arasındaki hazin halidir. Türk futbolunu bu duruma getiren de son 10-13 yıldır bu sektörü yönetenlerdir. Biz bundan mutlu değiliz. Şimdi bu hal ve şartlarda çıkış ve çareler arayan Fenerbahçe yönetimi, geçen kongrede oy kullanabilme hakkına sahip 25 binin üzerindeki kongre üyesine "50 TL'lik aidatlar bizi kurtarmaz. 2020'de yapılacak genel kurulda 2021'de geçerli yıllık aidatları da yatırın. 500 TL daha üzerine verin ki nefes alalım" diyor. Henüz benzeri bir SMS şimdi atmadı ise bile Beşiktaş ve Galatasaray da belli ki sıradadır. Zira ülkemiz maliyesi bugün bu konuda bir desteğe müsait olmadığı gibi borç ertelemesi de mümkün gözükmemektedir. Bu şartlarda spor şurasını toplayarak 5 günlük spor çalıştayı yapan Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu, büyük bir yük ve vebal altındadır. Zira çalıştayda kendisine bu acı gerçekleri söyleme lüzum ve cesaretini gösteremeyenler, çözüm ve çarelerini de bilmediğinden, sorulduğunda; "Her şey çok iyi. Hiçbir sıkıntı yok. Çalışıyoruz bakanım" diyenlerdir. Ve bunlarla da bu tedbirlerin alınacağına inanmadığımızdan, hem kendisine hem ülkeye bir katkı sağlamak açısından köşemizden arz ediyoruz. Sayın bakanım, bugün federasyon ve spor kulüplerini yönetenler zaten dün de bu borçlar yapılırken o görevlerde o harcamaların altlarına imza atanlardı.

***

Adı geçen nedenlerle bunlardan kurtuluş reçetesi beklemek boşunadır. Kuzuyu kurda emanet etmenin bir faydası olur mu? O nedenle geliniz şu kulüpler yasası çalışmasında kulüpleri borca sokan mevcut yöneticilerden değil, yanlışa muhalefet edenlerden bir heyet kurup görüş alınız. 'Ne diyorsun sen arkadaş' deyip fikirlerine başvurunuz. Ve mutlaka devlet bürokrasisinde olduğu gibi yasaya; kulüpleri yöneten başkan ve yöneticinin dönemlerindeki zararlardan sorumlu olabilecekleri hükmünü getirelim. Bakın bakalım dün olduğu üzere "yağma Hasan'ın böreği" gibi har vurup harman savrulabiliniyor mu? Fenerbahçe'nin kampanyasına da gelince şahsen ben yönetime katkı sağlayıp, istenileni vereceğim. Lakin bunların pansuman tedbir olduğuna inanıyorum. Şimdi benim de bir Fenerbahçe Yüksek Divan Üyesi olarak şöyle bir sorum olacak. Israrla savunulan kurumsal yapılarda bu işlerin yol ve çaresi bu mu? Bence divan toplantısında da önerdiğim gibi daha süreklilik arz eden başka çareler de var. Bilginiz olsun.

Yazarın Diğer Yazıları