Hangisi kara lekedir Müslümanlar için?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AKP sözcüsü Ömer Çelik ve Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş Almanya''nın Berlin kentindeki Mevlana camisine Alman polisinin yaptığı baskını sert şekilde kınadılar.
Erdoğan dedi ki;
"Berlin''deki Mevlana Camii''nde sabah namazı saatinde gerçekleştirilen, Avrupa''yı Orta Çağ karanlığına her geçen gün biraz daha yaklaştıran ırkçılık ve İslam düşmanlığından beslendiği apaçık ortada olan, inanç hürriyetini tümden yok sayan polis operasyonunu şiddetle kınıyorum.
Yıllar boyu demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin beşiği olarak anılan Avrupa, bugün ne yazık ki farklılıklarıyla savaşan bir yapıya bürünmüştür.
Türkiye olarak, hiçbir gerekçenin kutsal bir mabedin hoyratça çiğnenmesine zemin oluşturamayacağına inanıyoruz.
Mevlana Camii cemaatine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Dünyanın neresinde ve ne şekilde olursa olsun; ırkçılıkla, yabancı karşıtlığıyla ve İslam düşmanlığıyla mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz."
Gelelim Almanya bölümüne.
Berlin Polisi şöyle bir açıklama yayımladı:
"150 kişilik ekibimiz, teknik operasyonlar birimi ve maliye ile Kreuzberg''deki bir camide arama yapıyoruz. Camiye bağlı 6 işyerini de birlikte araştırıyoruz. Konu dolandırıcılık ve kamuya maliyeti 70 bin avro zarar!"
Anlaşıldı ki polisin bahsettiği ibadet merkezi Türk semtindeki Diyanet''e bağlı "Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİP) Mevlana Camisi"
Soruşturma kapsamında 6 işyeri ile ilişkili 3 kişinin araştırılması sürüyor. 53 yaşındaki şüphelilerden birinin, yardımı usulsüzce cami derneğine aktardığı belirtiliyor.
Değerli okurlarım,
Şimdi soruyorum hangisi daha önemli;
- Camiye polisin ayakkabıları ile girmesinin yarattığı kirlilik mi?
- Mevlana Cami ve bağlı 6 şirketin yaptığı 70 bin Euro yani yaklaşık 630 bin liralık dolandırıcılık iddiası mı?
Caminin halısı yeniden yapılır, ya da yıkanır temizlenir.
Ancak cami görevlilerinin yaptığı iddia edilen yolsuzluk temizlenir mi?
Hangisi kara lekedir Müslümanlar için?
Erdoğan''ın, Çavuşoğlu''nun, Çelik''in ve Erbaş''ın açıklamalarını dikkatle okudum.
Tek bir kelime yolsuzluk iddiasından bahsedilmiyor.
Dikkat çekici bir durum ise caminin 6 adet şirketinin olması. Ne ticareti yapıyorlar bu şirketler?
Değerli okurlarım,
25 yıllık saltanatın İstanbul ve Ankara''da Millet İttifakı tarafından yerle bir edilmesinin yarattığı yıkım ve hazımsızlık Cumhur İttifakı''nda dinmiyor tam tersine giderek artıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş''ın millete hizmet için attıkları her adım AKP + MHP belediye Meclis üyeleri tarafından engelleniyor.
Kovid salgınının pik yaptığı İstanbul''a giden Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca vali ve kent yetkilileri ile toplantı düzenledi.
Bu intikam hırsı akıllarını öyle aştı ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu''nu bu toplantıya davet etmediler.
Vatandaşa hizmette siyaset olur mu?
İstanbulluları Kovid salgınından korumak için belediyenin görevleri yok mu?
Bu ne çirkin siyasettir.
Hem de Hipokrat yemini etmiş bir doktor bir sağlık bakanı bu ayrımcılığı yapıyor.
Değerli okurlarım,
Türkiye''nin bütçesini eskiden Maliye Bakanlığı yapar, milletin seçtiği Maliye Bakanı da Meclis''e sunardı.
Tek Adam rejiminde ise Cumhurbaşkanı yapıyor.
Meclis''e bütçeyi Erdoğan değil yardımcısı Fuat Oktay yapıyor.
Değerli okurlarım,
Plan ve Bütçe Komisyonu''nda CHP adına "Usul hakkında" söz alan Bülent Kuşoğlu, Fuat Oktay''a ve komisyon başkanına anayasa ve usul dersi verdi.
Resmi tutanaktan özetliyorum:
"Bütçe demokrasinin doğuşuna beşiklik eden konudur.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Anayasa''da bir hüküm var, en geç 17 Ekim gecesi saat 24.00''e kadar bütçenin Meclis''e teslim edilmesini öngörüyor.
Ben o gün takip ettirdim, gelen giden olmadı.
Gece gelinmiş, birileri tarafından teslimat yapılmış. Kim geldi? Kim aldı teslimatı? Burada basın mensupları olduğu hâlde kimse göremedi.
Devlet olmak, devlet hassasiyeti göstermeyi gerektirir.
Bütçe, biliyorsunuz, 5018 sayılı Kanun''un 18''inci maddesine göre ekleriyle sunulur.
4 gün sonra ancak gelebilmiş.
Ha, şunu söyleyebiliriz: "Ya, 4 gün sonra… Ne olacak?" Ee, bir süre sonra "Hiç olmasa da olur" da diyebilirsiniz, o zaman devlet olma niteliğini yitiririz; bunlar çok önemlidir, devlet hassasiyeti gerektirir.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, siz, bürokrasiyi de bilen, devleti de bilensiniz. Onun için şahsınıza da özel olarak bunu söylüyorum. Bu konularda hakikaten hassasiyet gösterilmesi gerekir.
Bütçenin sunulduğunu ve çok az bir bilgiyi Anadolu Ajansından öğrenebildik.
Hiçbir şekilde ne Cumhurbaşkanlığından ne de Maliye Bakanlığından bununla ilgili bir açıklama yapılmadı, bir basın toplantısı yapılmadı, kamuoyuna bu konuyla ilgili bilgi verilmedi.
Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti geleneği olan köklü bir devlettir, bu da bir gelenektir. Devletler kanunuyla, hukukuyla ve gelenekleriyle yaşar.
Şu anda bütçenin sahibi yoktur desem yeridir."