Halkın kemerinde sıkılacak delik mi kaldı ?
2001 krizinden sonra IMF'nin getirdiği ''Güçlü ekonomiye geçiş programı''nın temel yaklaşımı, çiftçinin, çalışanın ve düşük gelir guruplarının reel gelirini düşürmek toplam talebin kısılmasını sağlayarak enflasyonu önlemek idi.
Bu gün Sayın Erdoğan'ın da, tasarrufları artırmak için gerekirse acı reçeteyi içeriz dediği aynı kapıya çıkıyor. Toplam tüketimi düşürüp toplam tasarrufu artırmak için halka kemer sıktırmak.
Gel gör ki bu gün o günden farklıdır… Toplam talep zaten düşüktür.
BETAM Araştırma Merkezi; Covid-19 salgınının hanelerin gelirlerinde yarattığı tahribatı tespit etmek için yaptığı anket çalışmasının sonuçlarını özet olarak şöyle açıkladı;
* Hanelerde ortalama kişisel gelir, Şubat ayından Eylül ayına yüzde 4,5 oranında gerilemiştir.
* Hanelerde kişisel gelir kayıpları, özellikle düşük ve orta gelir seviyelerinde yoğunlaşmıştır ve dolayısıyla gelir dağılımında bozulmaya sebep olmuştur.
* Bu şartlarda kamu destekleri ve haneler arası dayanışma gibi mekanizmalar, gelir kayıpları karşısında yetersiz kalmıştır.
* Ankete katılanlar arasında geçim zorluğu çektiğini söyleyenlerin payı yüzde 70 seviyesine ulaşmıştır.
Acı reçeteyi halk zaten yıllardır içiyor. Cumhuriyet döneminin en yüksek işsizliğini yaşıyoruz. Son açıklanan TÜİK verilerinden hesaplarsak; Fiili işsiz sayısı 8 milyon 277 bin oldu. Fiili işsizlik oranı da yüzde 23,1 oldu. Dahası pandemi nedeniyle işten çıkarma yasağı var. İzinli olanların birçoğunun işletmeleri kapandı. İşten çıkarma yasağı kalksa da izinli işçilerin gidecek yerleri yoktur. Ayrıca, bunlar devletten 1070 lira alıyor. Acı reçete içecek halleri mi var?
DİSK/Genel-İş Araştırma Dairesi tarafından hazırlanan "Türkiye'de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk" raporuna göre, Türkiye'de 16 milyon kişi yoksul, 18 milyon kişi ise yoksulluk riski ile karşı karşıyadır. Zor geçinen insanlar nasıl tasarruf edecek?
Bu durumda acı reçeteyi kimlerin içmesi, kimlerin tasarruf yapması gerekir?
Meksika da, Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador, kendisinden önceki dönemde satın alınan ve tek uçak olan lüks başkanlık uçağını 120 milyon dolara sattı. Başkan seçimlerde "Ülkede bu kadar yoksulluk varken binmeye utanırım" demişti.
İMF'nin 2019 yılı verilerine göre; Türkiye de fert başına GSYH 9346 dolar, Meksika'da 9807 dolardır. Meksika'da son açıklanan işsizlik oranı yüzde 5,1, bizde yüzde 13'.2'dir.
Meksika tek uçağını sattığına göre, Türkiye de önce devletin elindeki 16 uçağı satarak hem hazineye gelir sağlar hem de bu uçakların yıllık masrafı 38 milyon liradan kurtulur. Dahası devlette binlerce lüks ithal makam aracı var. Yerli araba üretme iddiasında olan bir siyasi iktidar önce kendisi örnek olur. Bu lüks makam araçlarını satarak yerli araba kullanır.
Başkanlık saraylarını turizm sektöründe değerlendirmek ve Çankaya'ya taşınmakta etkili bir tasarruf örneği olur.
Siyasi iktidar bir acı reçeteyi siyasi alanda içmelidir. Siyasi popülizmden vazgeçmelidir. Söz gelimi bütçeden para dağıtmak yerine kamu tasarrufları ile ve ihtiyaca göre her ile bir fabrika kurup iş dağıtmalıdır. Bence böyle bir adım siyasette popülizmden daha etkili olur ve ayrıca kamu kaynakları etkin kullanılmış olur.