Halkın gözüne bakarak yalan söylenir mi?
Başbakan Yardımcısı Babacan, Mali Kural yasa tasarısını Meclise sunulduğunda, 11 Mayıs 2010 günü, sanki mali kural yasalaşmış, uygulamaya sokulmuş gibi konuşmuştu.
Dediği “Artık Türkiye’nin de bir mali kuralı var. Uzun vadede ekonominin hedefleri artık belli. Milli gelirin yüzde 1’i oranında bütçe açığı, yüzde 5 büyüme. Hedeflere ulaşamazsak en büyük yaptırım kredibilite kaybı olur. Mali kural ile birlikte Türkiye artık birçok ülkenin 5 adım önüne geçti.” şeklindeydi.
Mali kural çıkmadı... Bu şartlarda Türkiye’nin kredibilite kaybı daha fazla oldu.
Türkiye birçok ülkenin beş adım gerisinde kaldı. Hükümete olan güven azaldı.
Ertelenmesi piyasaları kırılgan yaptı.
Bunların sorumlusu, dereyi görmeden paçayı sıvayan Hükümet ve Başbakan Yardımcısı değil mi?
Mali Kural bir yasa meselesidir. Mali Kural yasa tasarısını Hükümet hazırlar... Meclise sunar... Şu anda Meclis gündeminde olan Mali kural yasa tasarısı görüşülmek için sıra bekliyor. Ne var ki prensipte yasama organı olan TBMM bu yasayı eksik veya yersiz görüp, yasalaştırmayabilir de... Buna rağmen daha yasa çıkmadan çıkmış gibi beyanat veren Başbakan Yardımcısı, yasama organı üzerinde vesayet kurmuş olmuyor mu?
Üstelik dün Sanayi Bakanı Nihat Ergün, “mali kuraldaki yüzde 5 büyüme ve yüzde 1 bütçe açığı rakamı değişmez değildir” dedi.
Yetmedi... Sanayi Bakanı mali kuralın , “Yatırım yapan bakanlıkların (Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanlığı’nın) çekinceleri ve itirazı nedeniyle kuralın ertelendiğini” belirtti.
Pes doğrusu... Meclise gelen ve komisyondan geçen mali kural yasa tasarısında bu iki yatırımcı bakanın da imzası var. Eğer bu iki bakan Mali kurala itiraz edecektilerse, neden tasarıya imza attılar?
İki bakan iki ay içinde birbirine 180 derece ters konuşuyor.
Üstelik mali kuralın referandum ve genel seçimler nedeniyle ertelendiğini herkes biliyor. AKP’nin bütçeyi seçim bütçesi olarak kullanacağı ayan- beyan ortada... Buna rağmen, yasa tasarısında imzası olan yatırımcı bakanlıklar istemedi diye bir bahane ileri sürmek, milletle alay etmektir.
Anlaşılan odur ki, bunlar Başbakana sormadan iş yapmışlar. Çünkü Başbakanın istediği yasaları AKP gurubu ne yapar, eder çıkarır. Muhalefetin engellemesi bir yere kadar mümkün oluyor. Başbakan istediği için, AKP gurubu çoğunluk olarak, sabahlara kadar meclisi çalıştırıyor.
Mali kural yasalaşmış olsaydı, Hükümet yasa ile bağlanmış olacaktı. Keyfi harcama yapamayacaktı. Bütçede karşılığı olmayan harcama yapamayacaktı.
Şimdiki uygulama hükümetlere popülist harcama yapma yetkisi veriyor.
Maliye Bakanı, yedek ödeneği istediği gibi aktarıyor. Bütçe yasaları Hükümete fasıllar arası aktarma yetkisi veriyor. Daha da önemlisi, özelleştirme gelirlerini hazine nakit hesabında tutarak oradan aktarma yapıyor ve harcayabiliyor.
Mali kural gelseydi, Hükümet karşılığı olmayan harcama yapamayacaktı.
Hükümetin önce mali kural için karar alıp, arkasından karar değiştirdiği için özel sektör de yatırım planlaması yapamıyor. Piyasalar daha kırılgan oluyor. Bunun cezasını da halk çekiyor.