Halk bir gecede bakakaldı!
FETÖ'cü darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL'in ekonomiyi etkilemeyeceği sadece terörle mücadeleyi kapsayacağı açıklandı. Hemen arkasından yüz binlerce kişiyi kapsayan ihraçlarla KHK'lar gelmeye başladı.
Her yana sızmış FETÖ'cülerin hızlı bir şekilde temizlenebilmesi için daha hızlı bir yol da yoktu, gerekliydi. Bu süreçte, FETÖ ile hiç alakası olmayan kişilerin de ihraç edildiğini, kimisinin imzasız, sahte ihbarlarla mesleklerinden alıkonulduğunu da unutmayalım.
Son çıkarılan KHK'lar ise terörle mücadele tartışmalarının tamamen dışına çıkmış durumda. Örneğin, geçenlerde yayınlanan bir KHK'da; maket üzerinden konut alıp, daha sonrasında caymak isteyen vatandaşların ödeyecekleri tazminat iki katına çıkarıldı. Müteahhitlerin söz verdikleri tarihte projeyi teslim etmemeleri durumunda vatandaş caymak isterse ödeyeceği tazminat katlanacak!
5 Şubat Pazar akşamı 9756 sayılı KHK'da Türkiye'nin önde gelen kurumlarının bir anda "Varlık Fonu" adı verilen bir yapıya devredildiği açıklandı. Sabahında ise Halkbank ve THY'nin yarı hisseleri de Varlık Fonu'na geçti.
Açıkçası kamuoyunun çok da bilmediği bir oluşumdu Varlık Fonu… "Bu kurumlar neden devredilmişti, Varlık Fonu'nda ne gibi bir işlev görecekti" kimse anlayamadı.
Ancak konunun uzmanlarından gelen yorumlarla birlikte tablo netleşmeye başladı. Söz konusu düzenlemeyle, devredilen kurumların çok rahat bir şekilde özelleştirilmesinin önü açılırken, Sayıştay ve Parlamento denetimi de ortadan kalkıyordu. Bu değişiklik ile ileride doğacak denetimlerin, soruşturmaların da önüne geçiliyor. Eğer bu kurumlar geçmişte olduğu gibi sadece "sıcak para girsin" diye yok pahasına satılırsa bunun hesabı kimselerden sorulamayacak!
Varlık Fonu'nun uygulandığı ülkeler ise genellikle petrol zengini oldukları için cari artış veren, ihracatı ithalatın çok üzerinde olan ülkeler. Ortaya çıkan paranın doğru kullanılması için yapılandırılıyor. Türkiye'de ise böyle bir durumun olmadığı malum.
Öte yandan, Savunma Sanayi Destekleme Fonu'ndan 3 milyar lira bu fona devredildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, "3 milyar lirayı kullanmak yerine, savunma sanayisinden bu 3 milyar lirayı alıp adı Varlık Fonu olan bu ipotek fonuna aktaranlar, sadece mali bir ipotek koymuyor, bugün çocuklarımızın canına da açık bir ipotek koymuş oluyor" diyerek önemli bir iddiada bulundu.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ise "Hükümetin bu parayı referandumdan Hayır çıkmasını önlemek için harcayacağından endişe ediyoruz" derken, Osmanlı örneği verdi: "Hükümet yanlış politikaları nedeniyle uzunca bir süredir dış piyasalardan borçlanmakta zorlanıyor. Şimdi elde kalan son gümüşleri rehin ederek yeni dış borçlar almaya çalışacak. Tabii bu Borçlar ödenmezse de bir sabah uyandığımızda ilk Osmanlı anayasası, Kanun-i Esasi'yi hazırlayan Mithat Paşa'nın kurduğu Ziraat Bankasının, milli petrol arama şirketimiz TPAO'nun sahip olduğu imtiyazlarla birlikte borç veren yabancılara kaptırıldığını göreceğiz. Osmanlıyı çökerten zihniyet işte budur. Bunun sonu Düyun-u Umumiye'dir." şeklinde konuştu.
CHP dışında diğer siyasi partilerden konuyla ilgili bir açıklama gelmedi, gelecek gibi de gözükmüyor.
Tüm bu karmaşada gözden kaçan önemli gelişmeler de yaşanıyor. Ekonomide kötü yönlü gidişin araştırılması, ekonominin bel kemiği olan esnaf sorunlarının araştırılıp çözüme kavuşturulması için verilen önerge AKP'li vekillerin oylarıyla reddedildi.
Önergenin sahibi olan CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin, "2016 yılında, protesto edilen 1 milyon 17 bin adet senedin parasal tutarı 12,3 milyar TL oldu. 2015 yılına göre protesto edilen senet adedi %1,7 artarken, senet tutarı %22 oranında arttı. Parasal tutarı 27,4 milyar TL olan 778 bin adet çeke karşılıksız işlemi yapıldı. Binlerce esnafımız borcunu ödeyemez durumda, kepenk kapatmamak için direniyorlar ve bizlerden yardım eli bekliyorlar. Ama AKP hiçbir sorun yokmuş gibi önergelerimizi reddediyor ve kafasını kuma gömmeye devam ediyor!" ifadeleriyle isyan ediyor. Engin'in, Belçika College of Europe Üniversitesi'nde "Avrupa ekonomisi" yüksek lisansını yaptığını da hatırlatalım.
***
Sonuç olarak tüm bu yaşananlar gösteriyor ki 5 Şubat 2017'de "Halk bir gecede giden kurumlarının arkasından bakakalmıştır."
Her fırsatta, Cumhuriyet'e ve kurucu değerlerine saldıranların "Bir gecede halk cahil kaldı" diyerek içini dolduramadıkları tez de yerle yeksan olmuştur.