Hakkâri gerçeği

Dağlıca yüreklerimizi dağlıyor...

Şehit acılarıyla kafalarımıza kazınan bu bölgenin adının değiştirilmesi gündeme gelir mi?.. Gerek var mı?..

Adı üstünde; dağlıyor!..

"Dağlıca" dendiğinde, yüreklerimize kor ateş düşüyor. Ciğerlerimize kadar yanıyoruz.

Yine de önerim olacak;

Dağlıca'nın adı "Şehit kanı" olarak değiştirilsin. O kutsal vatan topraklarını bundan sonra "Hakkâri'nin Şehit kanı bölgesi" olarak analım.

Sadece Dağlıca değil, Hakkâri'den gelen haberler de iç açıcı değil. Memleketin bir yanı yangın yeri. Ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin sandıktan başka derdi yok. 7 Haziran'da çizilen karizmayı onlar da geri alamayacaklarını biliyor ama ülkeyi illüzyonla yönetmeye devam etmeleri için 1 Kasım'da sandıktan tek başlarına çıkmaları gerekiyor. Bunun için de her yolu deniyorlar. Zaten HDP'ye kaptırdıkları Hakkâri'yi de düşünecek halde değiller. Ama, bizim ve sizlerin, saltanat, rant, koltuk derdi yok. O nedenle ülkede hâlâ aklı başında olanlar için bunları yazıyoruz. Ve yazmaya da devam edeceğiz.

Hakkâri'den gelen son haberler, Güneydoğu'daki durumun her geçen gün daha kötüleştiğine işaret ediyor. Devlet, saha hakimiyetini kaybettiği gibi devlet kurumlarına sızan paralel KCK yapılanmasına karşı da zafiyet yaşıyor. Ayrıca süreçle birlikte iyice esnetilen kanun hâkimiyetinin yeniden tesis edilemediği görülüyor.

KCK yapılanması, içeriden bilgi sızdırıyor. Bölgedeki adliyelerde çalışanlar arasında bölücü terör örgütü sempatizanları ve KCK yapılanması içerisinde olanlar var. Bu sayede operasyon bilgileri önceden sızıyor ve örgüt operasyon veya arama yapılacak yerde tedbir aldırıyor.

Daha da vahim haberler geliyor bölgeden. Bölgedeki güvenilir askeri kaynaklar; "terör suçluları serbest bırakılıyor. Örgüt yandaşlarının tepkisinden çekinilerek terör suçluları serbest bırakılıyor" diye feryat ediyor. Askerimiz, polislerimiz bir yanda bölücü hainlerle göğüs göğüse çarpışıp şehit düşüyor. Hamile eşleri dul, çocukları öksüz kalıyor. Analar "nereye gidiyorsun kuzum diye" ağıt yakıyor. Diğer yanda kahpeler serbest bırakılıyor.

Yaşadıklarını acı içinde YENİÇAĞ'a aktaran bölgedeki bir güvenlik kaynağı şunları söylüyor;

"Geçtiğimiz günlerde terör suçlarıyla ilgili 86 ayrı dosyası bulunan bir örgüt mensubu serbest bırakıldı. Ayrıca örgütün Kuzey Irak'taki kamplarında patlayıcı eğitimi almış terörist O.B. serbest bırakılması sonrasında cezaevi çıkışında konvoyla karşılandı. HDP'li birisinin de (Figen Yüksekdağ) konvoyda bulunduğu söyleniyor.

Hakkâri Şemdinli kırsalında 9 Ekim günü 4 terörist yakalandı, bölge mahkemesine sevk edildi. Fakat hâkim kararıyla serbest kaldılar. Karar avukatları dahi şaşırttı..."

Gerisini getirmedim. 3 nokta koydum. Bu kahraman vatan evladının daha neler dediğini zaten yüreğinizden okumuşsunuzdur.

Saha hâkimiyeti tesis edilemiyor. Sahada yaşanan otoritesizlik, bölücü örgütün "Başbakan" Ahmet Davutoğlu'na çektiği resti neredeyse doğrulayacak derecede. Hatırlanacağı üzere; örgütün eli kanlı elebaşlarından Murat Karayılan, "Davutoğlu veya herhangi bir Türk devlet yetkilisi şu anda Oramar'a gidemez" demişti.

Askeri birlikler, hemen hemen her intikalde taciz ya da roketli saldırıya uğruyor. Mahalle aralarında keskin nişancı, biksici ve roketatarcılara sokak aralarından ve evlerin içinden silahlı saldırılar yapılıyor.

Sivil pilotlar riskli diye bölgeye uçuş yapmıyor, sadece askeri pilotlar geliyor. Diğer kamu görevlileri, eğer askerlerden terhis veya izne ayrılacak varsa öyle naklediliyor.

Görevli personel yerine ulaşamadığı için görevi biten personel de yerinden ayrılamıyor. Kara yolu sürekli tuzaklandığı halde yine de personel kara yolu ile göndermek için bekletiliyor.

Yine yüreğimiz dağlanacak ama "terörün belini kırdık" diyenlerin gerçek yüzünün faş edilmesi için kaynağımın anlattığını aynen aktarıyorum;

"Saha hâkimiyetini kaybettiğimizin en acı tablolarından biri de; geçenlerde Polis Özel Harekâtta görevli bir memurun kopan kolunun, arazi terör örgütünün elinde olduğundan dolayı bulunamaması..."

Batı illerinden bekâr polislerin tayini zorunlu olarak Hakkâri ve Şırnak'a çıkarılmış. Şu an konaklama kapasitesi mevcut personeli karşılamıyor iken Yüksekova'ya göreve gidildiğinde yer olmadığı için "personel araçlarda yatsın, bunlara otel mi tutalım" gibi ifadeler kullanılıyormuş...

Dağlana, dağlana alıştırılıyor muyuz yoksa?..

Yazarın Diğer Yazıları