Gül'ün hedefi Erdoğan mı?

11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 22. Avrasya Ekonomi Zirvesinde yaptığı konuşmada hedefi Recep Tayyip Erdoğan mıydı?

Yeni Parti çalışmalarında adı geçen ancak aktif çalışma temposu içinde görülmeyen Abdullah Gül'ün konuşmasında dikkat çeken cümlelerini sıralayayım ve kararı birlikte verelim:

"Popülizm, en çok demokrasinin temel niteliklerini hedef alıyor, onu çürütüyor.

Adaletin, tarafsız ve bağımsız bir şekilde dağıtılmasını, kamudaki şeffaflığı, hesap verebilirliği, hür basını; bütün bunları hedef alıyorlar.

Bütün bunlar, popülizmin ilerlediği ülkelerde geriliyor. Bunları her kıtada görebiliyoruz."

Öncelikle şunu da vurgulamak gerekir ki Abdullah Gül konuşmasında Türkiye'nin ve Erdoğan'ın adını ağzına almadı.

Tarihin en kötü popülizminin çok büyük acılara yol açtığını anımsatan Gül'ün sözleri ve benim yorumlarım şöyle:

Gül: Bugün gördüğümüz popülizm, otoriter yönetim şeklinde ortaya çıkıyor.

Yorumum: Türkiye'de popülizm ve otoriter yönetim vardır. AKP lideri Erdoğan'ın her konuşması popülizm örneğidir.

Gül: İktidardakiler popülizm yaparsa çok daha tehlikeli olur. Çünkü söylemle uygulama birleştiği anda bunun neticeleri gerçekten büyük sıkıntılar getirir ve toplumlara çok büyük zararlar verir.

Yorumum: Türkiye'de iktidarın popülizm yapması topluma büyük sıkıntılar yaşatmıyor mu? Yaşatıyor. Topluma büyük zarar vermiyor mu? Veriyor.

Gül: Popülizmin sürdürülebilirliği söz konusu değil. Popülist olanlar, halka sadece balık verirler ancak 'balık nasıl tutulur' öğretmezler. Bir gün balık bittiğinde de o zaman felaketler ortaya çıkar.

Yorumum: 16 yıldır Türkiye'yi yöneten AKP iktidarı halka sadece sosyal yardımlar adı altında, kömür, yiyecek ve giyecek yardımı yapıyorlar ama onları üretmeye teşvik etmiyorlar.

Gül: Adaletin, tarafsız ve bağımsız bir şekilde dağıtılmasını, kamudaki şeffaflığı, hesap verebilirliği, hür basını; bütün bunları hedef alıyorlar. Bütün bunlar, popülizmin ilerlediği ülkelerde görülüyor.

Yorumum: Adalet'in tarafsız ve bağımsız dağıtılmadığı, kamuda şeffaflığın olmadığı ve hür basın olmadığı çok açık ve net bir tablodur ülkemizde.

Gül, ekonomik popülizm örneğini Venezuela'dan şöyle verdi.

"'Good goverments' dediğimiz, sistemin güzel unsurlarını; hukuk, kuvvetler ayrılığı, şeffaflık, hesap verilebilirlik, bütün bunlar uygulanmış olsaydı böyle bir kaynağı olan ülke bugün en zengin, en mutlu ülke olabilirdi."

Yorumum: Ülkemizde de hukuk, kuvvetler ayrılığı, şeffaflık ve hesap verilebilirlik sorunu çok açık ve net şekilde ortadadır. Tarım da kendi kendine yeten bir ülke olmaktan uzaklaşan Türkiye geleneksel tarım ürünlerini dahi ithal ediyor.

Gül: Popülizm, diplomasinin geleneklerini, dilini hep küçük görür ve onları ihmal eder. Ama hamasi sözler, retorik, dış politikada o kadar tehlikeli ki, sonunda onun esiri haline gelirsiniz ve istemeye istemeye yanlışlara sürüklenirsiniz.

Yorumum: Diplomasinin uzman ve duayen diplomatları yerine AKP eski milletvekilleri "Büyükelçi" atandı. Putin'in Erdoğan'a Adana Mutabakatı'nı hatırlatması yanlış diplomasinin net görüntüsüdür.

Gül: Demokrasinin mükemmelleştirilmesi gerekir. Gelirlerdeki adaletsizlikleri gidermek lazım. Bunu gidermenin yolu hiçbir zaman popülizm değil, demokratik değerleri, insan haklarını, hukukun üstünlüğü gibi temel evrensel kriterleri her ülkede güçlendirmekten geçer.

Yorumum: Türkiye 16 Nisan referandumu ile demokrasiyi güçlendirdi mi? Yoksa tek adam rejimini mi güçlendirdi? Gül'ün başkanlık rejimine karşı olduğu artık bilinen ve açıklanan bir gerçektir.

Değerli okurlarım, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu konuşmasındaki sözlerinin "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" deyimi ile AKP Genel Başkanı Erdoğan'ı da hedef aldığını sizler de benim gibi algılamışsınızdır.

31 Mart sonrası Türk siyasetine yeni bir siyasi oluşumun gelmekte olduğunun açık bir sinyalidir Gül'ün açıklamaları.

Bakalım yeni parti kurma hazırlığı içinde olan eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'ndan belki yarın belki yarından da yakın ne mesajlar gelecek.

Jan-Werner Müller "Popülizm Nedir" kitabında şöyle diyor:

"Popülistler seçkin karşıtı olmanın yanı sıra çoğulculuk karşıtıdır. Sadece ve sadece kendilerinin halkı temsil ettiğini iddia ederler. Bütün diğer siyasal rakipleri meşruiyetten yoksundur ve onların destekçileri halkın bir parçası olarak görülmez."

Yazarın Diğer Yazıları