Gül’ler, David’e ne diye yollandı?..

Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım, New York’ta ABD’nin efsane başkanı Franklin Roosevelt’in torunu David tarafından ağırlanmış...
David, taa kapılarda karşılamış Gül çiftini!..
Roosevelt ailesinin evinde çok özel ilgi görmüş Cumhurbaşkanı ve först leydi..
Abdullah Bey ve Hanımefendi gördükleri büyük ilgi ve alakanın altında kalıp ezilmemek için Roosevelt ve eşi Elenor’un mezarlarını ziyaret edip bir buket gül bırakmışlar..
Geçmişe intikal eden tüm Amerikan başkanları ve değerli eşlerini de hayırla yad etmişlerdir herhalde!..
Bu mühim(!) ziyaretin çok önemli bir yanı da; Güller tüm heyeti atlatmış, çok gizli gitmişler Roosevelt malikanesine. Yanlarında yalnızca ABD’li korumalar varmış. Çok özel ve de VIP ziyareti her nasıl olduysa ABD’de yerel bir gazetenin muhabiri görüntüleyebilmiş!.. Bizimkiler de oradan duymuş muş...
Bunu ben yorumlamaya kalksam hemen elektronik postaları dayanacaksınız;  “Sen zaten muhalifsin. Senden de başka bir şey beklenmez” diye. (Ünlü Türk deyişlerini hatırlatmadım-aht)
Size, bu sefer, o fırsatı vermeyeceğim!..
Yılların diplomatı emekli Büyükelçi Onur Öymen’e sorduk New York’taki bu fotoğrafın mesajını. Öymen dedi ki;
 “Franklin Roosevelt’in torunlarından biri Kim Roosevelt’ti. Kim Roosevelt, İran’a karşı Musaddık’ı devirmek için düzenlenen komplonun başındaki CIA müdürüydü. Roosevelt’in ailesinden öyle matah insanlar çıkmamış. Bunlardan biri petrolleri millileştirdiği için Musaddık’ı devirme operasyonunun başındaydı. Önce Kıbrıs’a oradan Türkiye’ye geçiyor, oradan İran’a geçiyor ve bir halk ayaklanması düzenliyor ve İran Şahı’yla işbirliği halinde Musaddık’ın devrilmesini sağlıyor. Onun için Roosevelt’in torunlarıyla temas etmek çok da hayra alamet değil. Yani bunu şaka olarak söylüyorum tabii ki ama bunları da hatırlatmakta yarar var. Acaba Sayın Cumhurbaşkanı bu olay hakkında da Roosevelt’in torunundan bilgi istemiş midir diye kinayeli bir şekilde söylenebilir. Özel ilişkileri temasları var mıdır bilemiyorum? Sayın Cumhurbaşkanı herkesi ziyaret etmez. Sadece Roosevelt’in torunu olduğu için ziyaret etmez. Daha önceden tanışıyorlar mı, ailesel ilişkileri var mı? Ne vesileyle davet etmiş? Bir ismin Türk Cumhurbaşkanını davet etmesi için özel bir sebep olmalı. Normal şartlarda resmi bir sebep olmadan davet edilemez, edilse de kabul edilmez. Demek ki daha önceden bir dostluğu, arkadaşlığı var. Ziyaret ettiği kişi sıradan bir insan da sayılmaz. Nedir özelliği, sadece Roosevelt’in torunu olduğundan değildir, yatırımcı mı, girişimci mi, Türkiye için bir kitap mı yazmış, Türkiye için bir dostluk mu besliyor, milletvekili mi? Ne yapmış.”
Şakayla karışık oldu ama anlayana!..

 

Havuzda görünmeyen(!) roketler...

Geçtiğimiz Cuma gecesi Ankara’nın göbeğinde Dikmen’de Emniyet Genel Müdürlüğü binalarına yapılan roketli saldırıların ardından  “istihbarat zafiyeti”  tartışmaları hâlâ devam ediyor.
Dedikodunun bini bir para!..
Hem de bol provokasyonlu cinsinden..
Artık, “güvenilir kaynak”  diye tabir ettiğimiz yerlerden bile aldığımız bilgilere çoklu soru işaretleriyle yaklaşır olduk.
Her duyduğunuza atlarsanız, sazan gibi oltaya takılmanız kaçınılmaz.
Cuma gününden bu yana onun için ihtiyatla bekledim. Önce şunu belirteyim;
 “İstihbarat zaafı”  mavralarına hiç itibar etmiyorum.
Neden?
Devletin tüm istihbarat birimleri, MİT’in başkanlığı ve koordinesinde tek havuzda toplanmadı mı?
Toplandı.
Hepsi o havuzun kenarında mı?
Evet...
AKP binasına da roketli saldırı düzenleyen (doğruysa, polisin bul bir mevta, yık bütün faili meçhulleri klasiği değilse) DHKP-C’li terörist Muharrem Karataş saldırıdan sonra ölü ele geçirildi mi?
Ele geçirildi...
Peki!..
Tüm güvenlik ve istihbarat birimleri Muharrem Karataş’ın AKP binasına roketi attıktan sonra kimliğini tespit edip, Yunanistan’a kaçtığını ve oradan da tekrar başkentin göbeğinde cirit attığını biliyordu da şimdi ortalık neden  “istihbarat zafiyeti”  tartışmalarına boğuluyor?
Kayıkçı kavgasını seyretmeyi pek severiz de ondan değil mi?..
O zaman!..
En güvenilir istihbarat kaynaklarından edindiğim bilgileri aktarayım;
Dikmen’deki saldırı öncesi, istihbarat birimlerinden gelen bilgiler MİT havuzunda toplanıyor. Şöyle;
Irak’ta terör pazarından alınan roketler, Suriye’ye geçiriliyor ve Suriye-Türkiye sınırında DHKP-C’li teröristlere ulaştırılması için aracılara teslim ediliyor. Roketler, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere 8 büyükşehirde Emniyet binalarına saldırı düzenlemek maksadıyla  teröristlere teslim ediliyor.
Dahası da var;
Orta Anadolu’da Valilere ve üst düzey bürokratlara saldırı ihalesi de TİKKO’ya veriliyor.
İstihbarat zafiyeti mi dediniz?
Hadi canım!.. Havuz başının gülleri...

Yazarın Diğer Yazıları