Gıda fiyatlarıyla kim oynuyor?
2016 Ocak ayında aylık enflasyon yüzde 1.82 oldu... Ancak gıda fiyatları yüzde 4.28 oranında arttı. Ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, enflasyondaki artışı her zaman olduğu gibi yine gıda fiyatlarına bağladı. Bunun tercümesi ''bizde hata yok, gıda fiyatlarındaki artış enflasyonu artırıyor'' şeklindedir.
Parantez içinde söylemek gerekir ki gıda fiyatlarının yer almadığı çekirdek enflasyon da, çoğu zaman ortalama enflasyonun üstünde çıkıyor.
Aslında, gıda fiyatları da piyasa da oluşuyor. Eğer arz-talep uyuşmazlığı varsa, bunu düzenlemek hükümetin işidir. Eğer spekülasyon varsa bunu da engellemek yine hükümetin işidir. Buna rağmen enflasyonda gıda fiyatlarını suçlu bulmak, topu taca atmaktır.
Gıda fiyatlarının enflasyonun üstünde artması, fakir-fukarayı vuruyor. Çünkü gıda fiyatlarının TÜFE sepeti içindeki ağırlığı yüzde
23.66'dır. Ancak düşük gelirli olanların, asgari ücretle geçinenlerin, bütçesi içindeki payı daha yüksektir. Yani mutfak enflasyonu ortalama enflasyondan daha yüksektir.
Gıda, konut ve ev eşyası olarak üç harcama grubunun TÜFE sepeti içindeki payı ise yüzde 47.61'dir. Ancak fakir-fukaranın gelirinin yüzde 90'ı gıda ve konut harcamalarına gidiyor. Bu üç grup için Ocak ayında ortalama enflasyon yüzde 2.94 ve yıllık enflasyon 11.53 oldu. Bu demektir ki fakir-fukaranın enflasyonu daha yüksektir. (Aşağıdaki tablo)
Eğitim ve gıda, sağlıklı toplum yetiştirmenin temel ögeleridir. Kim tarafından ve hangi amaçla olursa olsun bu iki konunun istismar edilmesi halinde toplumun geleceği tehdit altında olacaktır.
Gıda fiyatlarındaki artışın, spekülasyon, düşük verimlilik gibi nedenleri var. Ancak temel neden, devletin düzenleyici işlevinin dışlanması ve piyasanın spekülatörlerin eline geçmesidir.
Yazın Antalya'da üreticide 50 kuruş olan domatesi, biz marketten 250 kuruşa alıyorsak, bunun başka izahı olmaz.
Antalya ile İstanbul arasında kilo başına nakliye ücreti 14 kuruştur. Üreticinin sattığı 50 kuruşa eklerseniz, domatesin İstanbul'a teslimi 64 kuruştur. Yüzde 30 da fire ve kâr marjı olsa, domatesin tüketiciye 83
kuruşa satılması gerekir. Aradaki aracı farkı 167 kuruş, spekülatif bir kazançtır.
Aslında domatesin alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki bu beş kata yakın farkın etkileri ve izahı zor değildir. Etkilerini yaşıyoruz. Binlerce üreten de zarar ediyor... Milyonlarca tüketen de pahalı yiyor. Beş-on aracı fahiş kazanıyor.
Türkiye Perakendeciler Federasyonu geçen sene sebze-meyve fiyatlarındaki artışın sorumlusu olarak gösterilen marketlerin bu ürünlerdeki kârının yüzde 10'u geçmediğini açıklamıştı. O zaman fark kime gidiyor?
Serbest piyasa arz-talebe göre çalışır. Eğer fiyatlar pahalı ise kimse mal almaz. Fiyatlar düşer. Ne var ki Türkiye şartlarında gıdada rekabet şartları çalışmıyor. Çünkü, piyasada kartelleşme var.
Sebze ve meyve sektöründe kartelleşme, sebze ve meyve piyasasında aracılık yapanların aralarında dayanışma yaparak, gizli anlaşma yaparak, fiyatları istedikleri gibi düzenlemeleridir.
Kartelleşme piyasada rekabeti bozar... Bu nedenle Anayasa kartelleşmeyi yasaklamıştır. Anayasanın 167. maddesi şöyledir:
''Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemlerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilli veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.''
Demek ki siyasi iktidarlar Anayasaya uygun olarak kartelleşmeyi önlerse üreten de, tüketen de bu tuzaktan kurtulur.