Gerçek aşk engel tanımaz, tencere kaynamadan olmaz
Trafik kazası ya da sağlık sorunu sebebiyle akülü sandalyeye bağımlı olan çok güzel genç kızımızla, engeli olmayan delikanlının bitmeyen aşkına çevredekilerle şahit oluyoruz.
Kızımız çok bakımlı ve güzel. Yeşil montu, ayakkabıları ve hafif makyajı ile dikkat çekiyordu. Manken edasıyla yürüyen siyah kot pantolonlu uzun boylu genç, deri ceketini giymiş, sırt çantasını takmış.
Genç kızımız delikanlıdan sadece sevgisinin desteğini alıyor. Kullanmış olduğu tekerlekli sandalyeyi destek almadan tek eliyle akü desteğiyle kendisi yönlendirebiliyor. Diğer eliyle de sevdiğinin elini tutması gücüne güç katıyor.
Sohbet ederek, güle oynaya neşeli halleriyle bir anda yokuş aşağı inerek gözlerden uzaklaşıyorlar.
Muhteşem anlardı.
Fotoğraflayabilseydim. Yılın fotoğrafı kesin olurdu.
İyi günde kötü günde sevgi, saygı, hayatı paylaşmak. İşte budur dedim.
Nasıl gördüğünüz değil nasıl baktığınız önemli.
Hayatın içinde nefes aldığımız sürede başımıza ne geleceğini bilemeyiz.
Yaşamda dostluklar, paylaşımlar çok önemli ve kıymetli. Ailenize, sevdiklerinize iyi günde kötü günde sımsıkı sarılınız. Pozitif enerji ve moral hepimizin ihtiyacıdır.
***
Ertesi gün hava tam yürüyüşe, gezmeye müsait, spor niyetine dışarı çıkıyorum. Büyük gayret ve emekle kurulan sokak pazarlarını dolaşmayı keyifle seviyorum.
Her rengin buluştuğu meyve, sebzelerin fiyatlarına göz atıyorum. 3 liradan aşağı sebze meyve yok. 4 kişinin geçimi asgari ücretle düşünürsek fazla yorucu. Haftalık dolu dolu gıdasını vatandaş ancak iki yüz lira ve üstü ile tamamlayabilir.
Teyzeler konuşuyor:
-Ben her hafta mutlaka işim çok da olsa çıkıyorum.
-Bizim Mehmet'e desem çöpleri toplayarak geliyor..
-Tezgah ne güzel açılmış. Gözünü açacaksın,..
-Fiyatları gözleyeceksin desem de nerde...
-Bizimki üşengeç. Pazarı turlamadan hemen ilk gördüğü yerden alıyor.
-Benim de hoşuma gitmiyor..
-Benim peynir, sebze , yeşillik alacağım tezgahlarım var. Baksana kuzu ıspanak çamursuz güzele benziyor. Gel hele bakalım.
-Ona balık olsun yeter. Her hafta pişer .
-Ben de çok severim ama bu hafta alamadım. Fiyatlar uçmuş.
-Zamanım olursa geze geze alıp dönüyorum. Bana da iyi geliyor, bacaklarım açılıyor.
-Bizimki öyle değildi. Rahmetliyi biliyorsun birlikte hep çıkardık. Elimiz, kolumuz dolar taşardı.
-Toplu alışveriş bereket getirir derler ya..
-Öyle öyle.. Taze taze en güzeli..
-Her gün sulu yemek yaparım.
-Domates alacağım. Bekle.
-Gerçi hoşuma gitmedi.
-Şuraya da bakayım.
Herkes gönlünce soğuk havanın etkisine aldırmadan az çok alışverişini yapıyor.
İlerliyorum... Hanımlar konuşuyor:
-Geçen Mürvet'in evine gitmişler. Evlerine aç dönmüşler. Bir yemek yapmış.
-Aman aman uzak dursun.
-Masrafa yazık.
-Tatsız, tuzsuz, lezzetsizmiş...
-O yüzden hep dışardan yemek siparişi geliyor.
-Para yetişmez. Olmaz öyle..
-Ama havasından da geçilmiyor...Hep başrolde biliyorsun.
-Huyu öyle..
-Çok çalışkandır ama.
-Her şeyi çok biliyor havası yapar...
-Aman zaten gençliğinden beri beceriksiz olduğunu biliriz.
-Eşi de pek iyi..
-Adamcağız üşenmezmiş. İşten gelir bazen mutfakta yemek yapıp, sofra kurduğunu anlatır bize
-Pes yani..
-Tabii canım...
-O kadar da olmaz ama günah...
-O çok rahat. Alışmışlar. Hiç sesini bile çıkarmazmış. Birkaç kez evinde denk geldim. Bir güzel de yer.
-Onun ablası çok beceriklidir. Bir yemek yapar düğün yemeği gibi lezzetli.
-Eee hayat işte, bir iyiye bir kötü...
-Bize gene poşet poşet alıyoruz.
-Halimize bak.
-Bize öyle düşmedi. Şans işte...
***
Kadınlar pazarın çıkışına geldiklerinde başladıkları "Akşama ne yemek yapsak?" sorusuna cevap arayan sohbetlerini sürdürerek evlerinin yolunu tutuyorlar...