Genelkurmay Başkanı Özel Silivri’ye çağrılabilir...
Balyoz’daki seminer planına katıldığı iddia edilen personelden bazılarının durumu gerçekten içler acısı. Büyük bölümü seminer esnasında nerede görevli olduklarını kanıtladı. Diğer bölümü ise Harb Akademilerinde kurmay subay öğrencisi. Akademi öğrencilerinin emir-komuta edeceği personel yoktur. Adı üzerinde sadece öğrencidirler. Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harb Okulu öğrencilerinden tek farkları teğmenlik mezuniyetlerinde kendilerine zimmetlenen tabancaları vardır. 1.Ordu Karargâhında hazırlandığı iddia edilen plandan söz ediliyor. Birinci Ordu ile Harb Akademileri İstanbulda’dadır. Ancak Akademi, 1.Ordu’ya değil, Genelkurmaya bağlıdır. Yani aralarında emir-komuta zinciri yoktur.
Silivri’de savunmaları dinlerken 2002-2003 yılındaki bir ayrıntı gözüme çarptı. Adı geçen tarihte Harb Akademileri Komutanı şu anki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’dir. Yani sorumlusu olduğu personelin 1.Ordu’da seminere katılıp, sözde darbe planı hazırlayıcıları ve uygulayıcıları arasında yer alıp almadıklarını en iyi Özel bilmelidir. Dolayısı ile Ömer Diken Başkanlığındaki mahkeme heyeti, “Burada yargıladığımız akademi öğrencilerinden o yıl siz sorumlumuşsunuz. Bildiklerinizi anlatın!” diye Sayın Necdet Özel’i mahkemeye çağırabilirler. Yahut talimatlı olarak ifadesini alabilirler. Bu güne kadar devrin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök mahkemeye gelmedi. İzmir’e giden savcılar çay-kahve sohbetiyle aldıkları ifadeleri açıklamadılar. Hasdal ve Silivri’de yatmakta olan emekli ve muvazzaf askerler duruşmalarda Özkök ve devrin Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman’ın bildiklerini açıklaması için çağrı yaptılar. Avukatlar heyetten bunu talep etti. Ama çıt yok. Önümüzdeki günlerde “Orgeneral Necdet Özel’in Silivri duruşmalarına devet edilebileceğini” tahmin ediyorum. Günün birinde herkese lazım olacak olan hukukun gereği buysa yerine getirmekten kaçınmamak lazım. Kaldı ki Sayın Özel, 2.Ordu Komutanlığını devir konuşmasında “Hukuk çerçevesi dışına çıkmadık” sözlerinin altını çizdiğine göre halen personeli olan Hasdal’dakilerin durumunu gözden geçirip ifade vermekten kaçınmayacaktır.
***
Gelelim Hüseyin Özçoban’a...
Hüseyin’i 1979’da girdiği askeri liseden bu yana tanırım. Atletizm takımında Türkiye dereceleri olan iyi bir sporcuydu. Yorucu olan antrenman ve yarışlarda bile orucunu tutan, Cuma namazlarını kaçırmayan mütedeyyin bir müslüman gençti. Memleketi olan Güneydoğuyu çok iyi bildiği için subaylığında bölgede başarılı görevler icra etti. Ağır trafik kazasına rağmen hayata tutundu. (Şimdi bu davadan yargılanmaktansa o kazada ölseydim diyor) Aylarca komada kaldı. Harb Akademilerini kazanmıştı. Tedavisi yüzünden bir yıl geç başlamak zorunda kaldı. Çoğunluk kurmay yüzbaşı olarak mezun olurken o kurmay binbaşı olarak mezun oldu.
Konya İl Jandarma Komutanı iken tutuklanan Hüseyin Özçoban digital verilerden oluşan sözde belgeleri bir bir çürütüp tahliye olmayı beklerken bu defa Gölcük’te bulunduğu iddia edilen sözde belgelerden yargılanıyor. Harb Akademisi öğrencisi Özçoban’ı ille de bu işe bulaştırmak isteyenler Gölcük belgelerine Akademide öğretim görevlisi olan Erkan Kubat’ı eklemişler ki akademi öğrencilerine emir veriyordu intibaı yaratılsın diye. Ama Akademide öğretim görevlileri ders vermek dışında emir-komuta yetkisi yok. Bu durumu yine dönemin Akademi Komutanı Orgeneral Necdet Özel ortaya koyabilir. Nitekim yazışmalar dosyaya eklendi. Bu arada Hüseyin Özçoban semtini dahi bilmediği Fatih Camii’nde eylem ve keşif yaptıkları iddiasına “Cep telefonumu dinliyorsunuz TİB’den kayıtlarını çıkarın. Söz konusu tarihlerde nerelerde sinyal vermiş ortaya çıksın” diyor. Ama iddia makamı uyanık!..
“Emniyetli cep telefonu kullanmışınız” diyor. Oysa emniyetli cep telefonu denilen cihaz ASELSAN ve TUBİTAK raporlarına göre Türkiye’de Aralık 2008’den itibaren kullanılmaya başlanmış. Bu resmi yazışmalarda dosyada olduğu halde Özçoban ve arkadaşları “Kuvvetli suç şüphesi” gerekçesi ile tutuklu.
Hüseyin dertli... İki çocuğunun okula gittiklerinde “cami bombalayacak adamın çocukları” gözüyle bakılmasından yakınıyor. Bu yüzden “Bana bu iftirayı atanlar, gerçek olmadığı halde beni suçlayarak günlerce televizyonlarda, gazetelerde yayınlayanlar, haksız yere özgürlüğümüzün kısıtlanmasına vesile olanlara ve bunları yapanları bilip de söylemeyenlere Allah çocuklarının ve sevdiklerinin hayrını göstermesin” diye sesleniyor. Bu duaya amin denmez mi? Özçoban’a sabırlar diliyorum.