Gençler gitmiyor, biz gönderiyoruz!

1975 yılından beri, eğitimli ve uzman gençlerin yurt dışına gitmelerini yani "Beyin Göçü"nü yazıyorum. Eğitip yetiştirdiğimiz bir genci, başka ülkeye kaptırmak, hazır bir fabrikanın yabancıya bedelsiz verilmesi ile aynı etkiyi yapar.

Cumhurbaşkanının İslam Dünyası en parlak beyinleri Batı'ya kaptırıyor sözünden sonra, olay kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

Aslında biz kendi işimize bakmalıyız... İslam ülkeleri içinde eğitim sistemi en fazla bizde gelişmiştir. En fazla beyin göçünü de biz veriyoruz. Lafla değil uygulama ile İslam Dünyası'na örnek olmalıyız.

Bizde zaman zaman, demokrasinin umut verdiği, refahın arttığı ve eğitimin bağımsız olduğu dönemlerde söz konusu beyin göçü azalmıştır. Söz gelimi, 2004-2008 arasında iyice azaldı .

Elbette olayı ortaya koymak, doğru tespit yapmak önemlidir. Ancak bu tespiti yapmaktan daha önemlisi çözümdür. Siyasi iktidarın böyle bir niyeti olsaydı, sorun bu kadar büyümezdi.

Ne yapmalıyız?

1- Her şeyden önce gençler arasındaki yüksek işsizliği çözmemiz gerekiyor.

Türkiye'de fiilen her üç gençten birisi işsizdir.

Temmuz ayında ilan edilen ortalama işsizlik oranı yüzde 10.2 olduğu halde gençlerde işsizlik oranı yüzde 22 oldu.

Gençlerde yüzde 22 olarak ilan edilen işsizlik oranına, iş bulsa hemen başlayacak olanları da katarsak, filli işsizlik oranı yüzde 34.5 oluyor.

************************************************

Temmuz Ayı Genç Nüfusta İşsizlik Göstergeleri

Yüzde

Genç Nüfusta İşsizlik Oranı 19.8

Ne Eğitimde Ne İşte Olmayan Gençler 22.0

Gençlerde Fiili İşsizlik Oranı 34.5

*************************************************

Öte yandan OECD her yıl 35 üye ülkede, gençler içinde ''işsiz ve eğitimsiz genç'' oranlarını açıklıyor. Türkiye için bu oran 2015 yılında yüzde 28.4 olarak açıklandı. Bizden sonra ikinci sırada Yunanistan ve İtalya geliyor. En iyi durumda ise yüzde 6.5 oranıyla Lüksemburg, yüzde 7.1 oranıyla Norveç geliyor.

İşsiz kalan bir genç ne yapabilir? Nerede iş bulursa oraya gider.

2- YÖK ve siyasi iktidar eğitimde iş gücü planlaması yapmalıdır.

Eğitimde iş gücü planlaması yapılmıyor. Özellikle YÖK'ün böyle bir derdi yoktur... İktisat ve işletme gibi dalları açmak daha kolay olduğu için her üniversite bu dallarda fakülte ve bölüm açıyor. Bu dallarda ve mühendislik dallarında mezun fazlası var. Başarılı, dil bilen mezunlar dışarıya gidiyor.

Yüksek öğrenimde iş gücü planlaması yapmak için, önce gelecekte hangi dallarda ne kadar mezuna ihtiyaç olduğunu tahmin etmeliyiz. Sonra yüksek öğrenimde eğitim ve araştırmayı ve mezun sayısını bu çerçevede planlamalıyız.

3- Yüksek öğrenimi siyasi bir araç olarak ve popülizme hizmet için kullanmaktan vazgeçmeliyiz.

Cumhurbaşkanı rektör atarken, akademik kriterlere bakmıyor. AKP öncesi de aynı sorun vardı. YÖK ve rektörler üniversite içinde kadroları siyasi yandaşlara tahsis ediyor. Üniversitelerde militan yöneticiler türedi.

Kamu kurumları, belediyeler, odalar, araştırmayı siyasi iktidar yandaş akademisyenlere veriyor. Başarılı öğretim üyeleri dışlanıyor. Bu nedenle bunlar da yurt dışında imkân arıyorlar.

Son söz: Herhâlde siyasi iktidar eğitim konusunda muhalefeti zayıf buldu, vicdan yaptı, kendi kendine muhalefet ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları