Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Geçmiş olsun Türk’öne...

Sakarya’nın Akyazı ilçesine bağlı Topağaç köylüleri 12 Eylül 1982 Anayasasına yüzde 80 oranında “Hayır” oyu verdikleri için, başlarına gelmeyen kalmamış. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen Topağaç köylüleri yaşadıkları travmanın hesabını sormaya, mahkemeye gitmeye hazırlanıyormuş. Haberi okuyunca gülmeden edemedim. Tam bir yıl önce 12 Eylül günü 12 Eylül ve darbelerinden hesap sorma, daha fazla demokrasi ve özgürlükler adına yapılan son referandumda “Evet” diyenlerin de başına gelmedik kalmıyor. “İleri demokrasi”ye terfi ettiğimiz için kitap yazmak, örgüt mensubu olmak diye tanımlanıyor. Hele bir de kitap yazmaya yeltenmek var ki evlere şenlik...
Odatv iddianamesine şöyle bir gözatayım dedim. Neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Örgüt mensubu olmakla itham edilen hapisteki tek tutuklu anne olan Müyesser Yıldız’a 7 ile 13 yıl arası hapis isteniyor. Aynı davada tutuksuz yargılanan İklim Ayfer Bayraktar için ise 21 yıl hapis isteniyor. Kimse yanlış anlamasın Ayfer’in tutuklanmasını falan asla istemiyorum ama aradaki farkı farkedenler için bu önemli bir ayrıntı değil mi?
Neyse biz yine dönelim 12 Eylül referandumunda sendikal haklardan, kişisel verilerin korunmasına kadar bir çok konuda önemli düzenlemelerin yapılacağı iddia edilmişti. Ama hayata geçirilen Anayasa Mahkemesi ve HSYK değişikliklerinden başka bir şey yok. Anayasa Mahkemesinin üye sayıları değiştirildi ve hedefe ulaşıldı. Fakat bireysel başvuru hakkından halen haber yok. Kişilerin özel hayatlarına dair güvenceden de ses seda yok.
Sendikaların grev hakkı, memurlara toplu sözleşme gibi şartlardan hiç biri hayata geçirilmedi. Siyasi partiler yasası işlerine gelmediği için değiştirilmiş değil. Üstelik milletvekili seçildikleri halde Engin Alan, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal halen hapiste.
Yandaş yalakaların manşetlerini süsleyen darbe mağdurları haberlerinin balonu yine aynı gazetelerin yazarları tarafından yalanlanıyor. Terörist başına “Bodrum Paşalığı” teklif eden Mümtaz’er Türköne için söylenecek çok şey var. Türköne, ordunun terhis edilmesine kadar işi ileri götürdü. Bu güne kadar şehit ağabeyi Mustafa Türköne’nin hatırına Mümtaz’a haddini bildirmedik. AKP’nin baş propagandisti rolü ona çok yakışıyor. Üstelik 12 Eylül referandumunda “Evet” çilerin başını çekiyordu. Bazı ülkücülerin akıllarını çelmek için de görevlendirilmişti. Lakin başına gelenleri duyunca üzülmeden edemedim.
Mümtaz’er’in 12 Eylül’den tazminat talebi kabul edilmemiş. 4,5 ay hapis yattığı için toplam 600 bin TL’lik tazminat davasını Kadıköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesinde açan Türköne’nin talebi reddedildiği gibi 2 bin 200 TL de mahkeme masrafını ödemeye mahkum edilmiş. 60 kişi için devlet aleyhine dava açan Türköne’nin avukatı Melahat Akgün, kararı değerlendirirken gazetecilere “Referandumu neden yaptık? Kabuk bağlayan yaraları kanatmak için mi? AHİM’e gitmekten başka çare kalmıyor” diye konuşmuş. Dava dilekçesinde “Türk Milliyetçisi olduğu için AHİM’e gitmediğini” belirten Türköne, 100 bin TL maddi, 500 bin TL de manevi tazminat talep etmiş. Mahkeme dilekçesinde “Türk Milliyetçisi” olduğuna vurgu yapmasına rağmen hangi milletin milliyetçisi olduğu belli değildir. Yazdığı gazetenin manşetini tekzip durumuna düşen Türköne’nin bu karardan sonra köşesinde ne yazacağını merak edenler her zamanki gibi yanılacak. Son derece pişkindir kendisi.
Her fırsatta arz-ı endâm ettiği televizyon ekranlarında bu kararı Ergenekon’un verdirdiğini bile iddia ederse şaşırmayalım. Dahası 2 bin 200 TL’lik mahkeme masrafını Silivri’de yargılanmakta olanlardan talep bile edebilir. Sahi Mümtazer 12 Eylül’de Mamak’ta 4,5 ay niçin yatmış? Umarım düştüğü karanlıktan sebebini yazarak kendisiyle beraber okuyucularını aydınlatır. “Geçmiş olsun” demekten başka elden bir şey gelmiyor...

Yazarın Diğer Yazıları