Gazetecilere neden saldırıyorlar?
Gazeteci Nedim Şener, Hrant Dink'in öldürülmesinin, Ergenekon kumpasının başlaması için terör örgütü FETÖ'nün yol verdiği bir cinayet olduğunu söyledi.
Şener, "Bu cinayet, FETÖ'nün tüm organizasyonunu, tüm özelliğini ve tüm suçlarını ortaya çıkaran bir suikasttır." dedi. Şener, daha önce de 18 Ocak 2019'da yaptığı açıklamada da benzer sözler söylemişti.
Şener, "O günkü operasyonların amacı neydi? Türkiye'deki ulusalcı milliyetçi bir örgütün bu cinayeti işlediği algısı yaratmak için ona benzer bir katil devşirilmiş. Bunun için milliyetçiliğin yoğun yaşandığı Trabzon seçilmiştir." demişti.
***
Biz 2011 yılında, Ulusal Kanal'da yayınlanan, merhum Kurtul Altuğ'un "Politikanın Nabzı" programında, konuyu izah edebilmek için, "Hrant Dink cinayeti, Türkiye'nin 11 Eylül'üdür. Nasıl 11 Eylül'de ikizi kulelere saldırıyla, Afganistan ve Irak'ın işgaline zemin hazırlandıysa, Türkiye'yi Büyük Orta Doğu Projesi'ni uygulama üzere uygun hale getirmek ve rejimi değiştirmek için ulusalcı güçleri yani ülkenin direnç gücünü yok etmeler gerekiyordu. Bu sebeple onların üzerine yıkılacak cinayetler planlandı" diye analiz yapmıştık. Nitekim bu sürecin sonunda 15 Temmuz kalkışması yaşandı...
Aslında 20 Aralık 2007 yılında "Muhalefetin üzerine yıkılacak eylemler ve Gladio!" başlığı altında, bu işlerin dünya çapında nasıl planlandığını da incelemiştik.
O günlerde, İtalya'nın Eski Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga, Corriere della Sera'ya yaptığı açıklamada, "11 Eylül saldırıları, CIA ve MOSSAD tarafından, Arap dünyasını suçlamak ve Batılı güçleri Irak ve Afganistan'a müdahaleye tahrik etmek için plânlanıp gerçekleştirildi" demişti...
Yenişafak'ta yayınlanan habere göre Cossiga, 60, 70 ve 80'lerde Avrupa'daki bombalama olaylarından sorumlu tutulan ve temel uzmanlık alanı ülkelerdeki "yerel politik muhalefetin üzerine yıkılacak eylemler" gerçekleştirmek olan NATO himayesindeki Gladio örgütünün varlığını ifşa ederek yapılanma içindeki rolünü de itiraf etmişti. İfşaatlarıyla İtalyan siyasi düzenini rahatsız eden Cossiga, 1992'de istifa etmek zorunda kalmıştı. Cossiga'nın beyanları soruşturulmuş ve saldırıların ABD istihbarat birimlerinin gözetiminde yapıldığına dair kanıtlar ortaya çıkmıştı.
Biz de "Burada dikkatinizi çekmek istediğim 'yerel politik muhalefetin üzerine yıkılacak eylemler' konusudur. Türkiye'nin yakın tarihi de bu tür olaylarla doludur. Hatırlarsanız, Cumhuriyet gazetesine saldırı, Danıştay baskını, Rahip Santoro'nun, Hırant Dink'in ve Malatya'da misyonerlerin öldürülmeleri, hükümet ve yardakçı basın tarafından ulusalcıların veya milliyetçilerin üzerine yıkılmak istenmişti. Ancak, bugün herkes görüyor ki işin içinde derin bağlantılar var!" diye yorum yapmıştık.
Yine, "Türkiye'de, toplumsal muhalefeti kontrol etmek isteyenler, o muhalefetin dernekler bazında örgütlenmesini bizzat yaptırdı! Sonra da terör eylemlerinde kendi elemanlarını veya 18 yaş altı çocukları kullandılar. Suçu ise toplumsal muhalefete yüklemek istediler." diye uyarıda bulunmuştuk.
***
O zamanlar, bu tür yorumlar yapmak, her türlü riski göze almak demekti. Çünkü Türkiye'ye yapılan operasyonu deşifre ediyorduk. Nitekim dönemin Zaman ve Taraf gazeteleri, bizi de manşetten, sürmanşetten yayınladıkları haberlerle suçlamaya girişmişti. Bizim telefonlarımızın da hukuka aykırı olarak dinlendiğini, yıllar sonra, dinleyenler hakkında açılan davayla öğrendik ve bu davaya müdahil de olduk.
Şimdi gazetecilere yönelik saldırılar, dış kaynaklı veya çok karmaşık değildir ama siyasi iradenin seyirci kalması sayesinde ve herkesin gözü önünde devam etmektedir. Failler de azmettirenler de biliniyor. Sonuçta, ülkenin kaderini etkilemekte olan süreci eleştiren yazan gazeteciler hedef alınıyor. Gazeteciler susturulacak ki siyasi emellerine daha kolay ulaşabilsinler!