G20 Zirvesi: Herkesin bir derdi var

4-6 Eylül 2016 tarihinde, dünyanın ilk yirmi ekonomisini oluşturan 20 ülkenin devlet ve hükümet başkanları Çin'de toplandı. Örgüt, 1999'da kurulmuştur. 2006 yılına kadar sadece bakanlar seviyesinde toplanmıştır. Bu yirmi ülke, dünya brüt hasılasının yaklaşık %80'ini üretmektedir. Bu zirveler ve uluslararası platformlar sadece ekonomi konuşmak için yapılmamaktadır. Ülkeler kendi aralarındaki sorunları ve iş birliği olanaklarını da konuşmaktadırlar. Özellikle sorunlu ve kritik zamanlarda bu tür uluslararası platformlar daha fazla önem kazanmaktadır. İçinde bulunduğumuz dönem özellikle de Orta Doğu bölgesi zor bir dönemden geçmekte ve ayrıca, uluslararası ekonomi de ciddi sorunlar yaşamaktadır.

***

Çin, ev sahibi olarak, siyasi konulardan ziyade ekonomik konuları ele almak istemektedir. Zira, komünist Çin kapitalist ülkelere mal satmayı çok sevdi. Her toplantıda kapitalistlere daha fazla liberalizm ve daha az korumacılık tavsiyesi yapmaktadır. İronik bir şekilde, şu işe bakın ki, Çin'i komünist partisi yönetmektedir. Çin, 25 yıldan bu tarafa dünya büyüme rekoru kırmaktadır. 2015 yılında, %6.9 kalkınma ile, son 25 yılın en kötü büyümesini gerçekleştirmiştir. 2007'de %14 ve 2010 yılında %10.6 olduğunu belirtirsek yukarıdaki rakam daha iyi anlaşılır. Çin'in özel sektörünün borcu, ülke millî hasılasının %210, kamu borçları ise millî hasılanın %40.6'sıdır. Çin'i kaygılandıran diğer iki rakam daha var, bunlar, dünya ekonomik büyüme ile uluslararası ticaretin son dönemlerde sürekli düşmesidir. Dünya ekonomik büyümesi 2016'da %3.1'e, uluslararası ticaret ise %2.8'e düşmüştür. Bu rakamlar, diğer kalkınmış ülkeleri de rahatsız etmektedir, ama Çin, çok daha fazla etkilenmektedir. Dolaysıyla Çin yönetimi bu zirvede daha çok ekonomi konuşma gayreti sarf etmiştir. Zaten, zirve sonunda alınan tavsiye kararına baktığımızda Çin'in ekonomik kaygısının öne çıktığını görmekteyiz. Vergi kaçırmaya karşı tedbir, korumacılığa karşı tedbir, dünya ekonomisinin büyümesi için yeni tedbir, küreselleşmeye karşı olan popülist hareketlere karşı tedbir ve mültecilere yardım tavsiyesi kararları alınmıştır. Rusya ise, petrol fiyatları, Ukrayna, Baltık ülkeleri ve Suriye gibi konularla meşgul olmuştur. Putin, devlet ve hükümet başkanlarıyla yaptığı ikili temaslarda ağırlıklı olarak politik sorunları görüşmüştür. Rusya, Batı tarafından kendisine uygulanan ekonomik ve politik ambargo nedeniyle çok rahatsızdır. ABD ve AB ülkeleri, Rusya ile Suriye ve Ukrayna gibi zorunda oldukları sorunları konuşmakta ama diğer küresel sorunlarda Rusya'yı muhatap almamaktadırlar.

***

ABD, muhataplarıyla, önem verdiği gündemindeki konularını konuşmuştur. Özellikle, Rusya ile Suriye, Çin ile nükleer denemeleri hızlandıran Kuzey Kore'yi konuşmuştur. Ancak, ABD'de Kasım ayında başkanlık seçimi var, dolayısıyla Obama, başkanlık süresinin son altı ayına girdiğinden artık acil veya temel konular dışında angaje olacak konuları ele almamaktadır. Bu seçim sorunu, Almanya'da Merkel, (Eylül 2017), Fransa'da (Nisan 2017) Hollande için de geçerlidir. Türkiye'yi temsil eden, R.T. Erdoğan, Putin ve Obama ile Suriye konusunu görüşmüştür. Aslında yeni bir işbirliği ve ekonomik konular yerine, yaşadığı sorunların çözümü için konuşmalar yapmıştır. G20 Zirvesi gibi, önemli bir uluslararası politik ve ekonomik platformu yeni kazanımlar için değil, gereksiz bir şekilde Suriye sorununun bir parçası olmuş Türkiye'yi girdiği bataklıktan çıkartmaya uğraşmışlardır. G20, uluslararası yeni bir yapılanma olmasına rağmen, başarılı ve önemsenen bir platform haline gelmiştir. Tek üyelik kriteri, büyüklük açısından, dünyanın ilk yirmi ekonomisi arasında olmaktır. Dolaysıyla demokrat değilsin, Batılı değilsin, Avrupa'da toprağın yok gibi dışlayıcı kriterler yoktur. Dünya'nın her bölgesinden, farklı dinler, farklı medeniyetler, farklı kültürler ve farklı rejimlere sahip ülkeleri bir araya getirmesi açısından çok önemlidir ve gerçek manada küresel bir zirvedir. Yani dünyayı temsil etme özelliği yüksektir.

Yazarın Diğer Yazıları