Beşiktaşlılar o günler gelmez artık
GÜREL YURTTAŞ / Yeniçağ
Bugün yaşı çok genç olanlar dışında hangi Beşiktaşlıya sorsanız o kadroyu ezbere sayar hala:
"Recep, Gökhan, Ulvi, Kadir" diye başlar ve "Metin, Ali, Feyyaz''la bitirir!"
3 sene üst üste şampiyon olan, 4. şampiyonluğu nasıl kaybettiği (!) herkesçe bilinen, şampiyon olamadığı sezonlarda 2. olan, her sene mutlaka bir kupa kazanan kadroydu bu.
Başkan Süleyman Seba''ydı, teknik direktörü Gordon Milne.
Elbette ki onların büyük payı vardı Beşiktaşlılar için unutulmaz olan dönemde. Ama en önemlisi istikrardı. Devamlılıktı.
Takımdaki her futbolcu birbirini o kadar yakın tanıyordu ki; saha içinde de saha dışında da ne yapacaklarını, ne düşündüklerini, neleri sevip, neleri sevmediklerini biliyorlardı.
O dönemin takımına bakarsak... Sağ bek Recep 10 yıl oynadı. Çizgi defansı birbirlerini ezberledikleri için mükemmel uygulayan ikiliden Gökhan Keskin 12, Ulvi Güveneroğlu 15 yıl forma giydi. Recep''in son sürat ne zaman ileri çıkabileceğini artık bakışlarından anlayan ve karşı atakta bir anda kademesine giren Kadir Akbulut, 14 yıl kaldı Beşiktaş''ta.
Muz ortalarıyla ünlü kaptan Rıza Çalımbay 16 yıl taşıdı o formayı üstünde. Orta yaptığında Feyyaz''la Ali''nin nerede olabileceklerini gözü kapalı bilirdi. Türkiye''nin en çok gol atan, üstelik bunu o boyuyla kafayla yapan Şifo Mehmet (Özdilek) 13, Sarı Fırtına Metin Tekin 15 sene giydi siyah beyaz formayı. Metin''le birlikte isimlerine şarkılar yapılan Ali Gültiken''le Feyyaz Uçar 12 sene gol aradılar yan yana; ön direk, arka direk yaparak. Feyyaz öndeyse arkada Ali''nin olduğunu bilir, bakmadan yollardı topu. Aynı şekilde Ali de öyle.
O başarılar öyle geldi, şampiyonluklar böyle kazanıldı işte.
Şimdi öyle mi?
Artık Beşiktaş''ta farklı bir anlayış var. Sadece bugünün değil, son yılların sürekli uygulanan yöntemi bu.
Kadroda süreklilik yok. Çünkü günü kurtarma peşinde herkes.
Artık "Kiralık futbolcu" modası var. Takımda öyle bir trafik var ki; gelenin gidenin haddi hesabı yok her sezon.
Arada bir iki genç futbolcu çıkıyor; Rıdvan gibi Ersin gibi... Onların da bir kaç milyon euro gelsin diye satılması için büyük çaba sarfediliyor.
Sonra gelsin, kiralıklar, gitsin kiralıklar!
Düşünebiliyor musunuz; bir takım kuruyorsunuz. Öyle bir takım ki bu; içindeki futbolcular ertesi gün sokakta karşı karşıya gelseler birbirlerini tanımıyorlar!
Ondan sonra onlardan ekip ruhu bekliyorsunuz.
Artık sürekli başarı olmaz; bunu bilesiniz.
Hadi bir sezon şampiyon oldu diyelim. Ertesi sezon nal toplayabilirsiniz; geçen sezon olduğu gibi.
Çünkü herkes yabancı birbirine. Adam gelmiş, bir sezon oynayıp öyle veya böyle parasını alıp, gitme derdinde. Yalandan yapılan bir Kartal hareketiyle sağlanmaz kulübe aidiyet. Takım şampiyon olmuş, (prim yoksa) olmamış ona ne? Taraftarla ne kadar bütünleşebilir ki?
Onun için diyorum işte. "Beşiktaşlılar beklemeyin boşuna! O günler gelmez artık" diye.
Haa... Bir gün yeni bir Süleyman Seba gelirse o başka.
O güne kadar beklemeyin boşu boşuna!