Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR
Sabahattin ÖNKİBAR

Fiyaskonun kamuflajı üçlü mekanizma!

Ne yalan söyleyeyim, ilk kez Tayyip Erdoğan’ın beni yanıltabileceğini düşünmüştüm..
Öyle ya; inceldiği yerden kopsun, bıçak kemiğe dayandı, sabır taşı çatlamıştır ve artık sözün bittiği yerdeyiz diyen oydu.
Dahası, bütün sözlerin ardından, ’Bir yapacağız ama pir yapacağız’ı ilave eden de oydu.
Peki sonuç ne mi oldu?
Fiyasko ve daha da ötesi...
Meğer Başbakanımızın ettiği onca ağır sözler, şüphelenip yazdığımız gibi Türk toplumunda yükselen infiali gemlemeye, yani gaz almaya matufmuş.
Evet Beyaz Saray’daki 5 Kasım 2007 Bush-Erdoğan görüşmesi fotoğrafı, mübalağasız Türkiye’nin teslimiyet ilanının fotoğrafıdır.
Tayyip Erdoğan, adeta böylesi bir teslimiyetin töreni için Washington’daydı.
Şu fotoğraflara bakın:
Bıçak sırtındaki Türkiye, günler ve haftalarca saat sayarak bu görüşmeye hazırlanırken ABD, Ankara’yı zerre umursamamış ve Türkiye’nin belki de tarihinin en ağırlıklı 7 kişilik devlet kadrosunun karşısına, Başkan sadece bir dışişleri yetkilisi ve büyükelçi ile çıkmıştır.
Söyler misiniz böylesine ciddiye alınmayıp, umursanmayan bir görüşmeden nasıl sonuç çıkardı?
Nitekim çıkmadı...
Buluşmanın sonucu veya bilançosu, üçlü mekanizmanın kurulması ve istihbarat paylaşımı...Yani aynı terane...
Yahu o mekanizma dediğiniz şey, daha önce emekli iki orgeneralin başkanlığında kurulmamış mıydı? Kurulduysa hangi sonuçlar alındı? İstihbarat paylaşımı dediğiniz şey, güya stratejik müttefik olan Türkiye ile ABD arasında önceden yok muydu?
Evet önceki günkü Washington fotoğrafı, Türkiye açısından aşağılayıcı bir fotoğraftı.
Dramatik olan, Türkiye’nin bu buluşma veya randevu ile hiçbir şey kazanmadığı gibi, çok şeyini yitirmesidir.
Birincisi, Ankara artık K.Irak’a bugün ya da gelecekte büyük bir harekatı, bu seyahat ile kendini bağlayarak gündeminden çıkarmıştır.
İkincisi, Türkiye ABD’nin izni ve onayı olmaksızın zerre kıpırdayamayacağını bu buluşma ile bütün dünyaya ilan etmiştir.
Üçüncü husus ise, Türkiye’nin K.Irak’taki ’de facto’ tabloyu kabulleneceği bu görüşme ile teyid edilmiştir. Evet, Erdoğan’ın 5 Kasım Washington seferi Kürdistan’ın bağımsızlık ilanı ve Kerkük’ün oraya bağlanmasına Türkiye’nin tepkisiz kalacağının adeta duyurulduğu bir gezi olmuştur.
Bir başka ayrıntı; ABD artık Türkiye’nin sadece Barzani ve Bağımsız Kürdistan olayında değil, PKK olayında da birinci muhatabıdır.. ABD istihbarat verecek, PKK vurulacak, vermeyecek beklenecek. Bu buluşma ile ABD’nin fiili bağlamda PKK hamiliğini üstlenmesine zemin yaratılmıştır.. PKK ile mücadele derken, PKK’ya ABD koruması getirilmiştir. Üçlü mekanizma ve istihbarat paylaşımının bundan başka bir izahı yoktur.
Peki bundan sonra ne mi olacak?
ABD, güya istihbarat verince Kandil’daki dağları ve taşları bombalayacağız, o da belki bir kaç sorti yapılabilir.. Belki birkaç terörist teslimatı göstermelik olsa da olur. Ve AKP de bunu, elindeki medya ile terörle mücadele zaferi diye sunar.
Ondan sonrası ise tufandır.
Son görüşmenin çıkardığı gerçek sonuç şudur:
Washington’daki görüşme, AKP’nin bu ülkenin bekası için ne anlam taşıdığı bir kez daha hem de en yakıcı örnekle tescil görmüştür. Türkiye’nin önceliği AKP’den kurtulmak olmalıdır.

ARKASI KARIŞIK
8 er olayında yazamadıklarımız!
8 er olayı ile ilgili olarak her gün yeni şeyler söyleniyor. Son iddia kaçırılan bu erlerden birinin DTP Başkanı Ahmet Türk’ün yeğeni ya da yakını olduğu ve onun baskına kılavuzluk ettiğidir... Kaçırılan 8 er ile ilgili olarak Adalet Bakanı Şahin’in sözlerinin de altı çizilmelidir. Keza CHP lideri Baykal’ın “Bu olay kurgulanmıştır” ifadesinin de tahmin değil, bilgiyi içerdiği ortadadır... Düşünün bir baskın yapılıyor, 12 şehit, 16 yaralı var ve 8 er teslim alınıyor... İlginç husus kaçırılan bu 8 er ve teslimatı ile bütün dünyaya müthiş bir PKK propagandası yapılıyor ve Türkiye aşağılanıyor. Dahası, kaçırılanlar Washington’daki görüşmenin hemen öncesinde de argüman olmasın diye serbest bırakılıyor... Hükmümüz, bu kaçırılmanın arkasında CIA ve MOSSAD’ın olduğudur. Aslında erlerin kaçırılmasının hemen ertesinde bu işin içinde bir bit yeniğinin olduğu sadece devlet tarafından değil, geniş çevrelerce de biliniyordu. Ama pek çoğumuz, TSK kurum olarak bundan zarar görmesin diye yazmadık ve Genelkurmay’ı bekledik. Gelinen noktada bu işin bırakın DTP’yi, PKK’yı bile aştığını ve ucunun ABD ve İsrail’e dayandığını gösteriyor. Belli ki bir oyun kurulmuş ve bu oyun hâlâ oynanmaya devam ediyor.. AKP’liler de bu oyunda misyonlarını icra ediyorlar.


BU NASIL İŞ...
Kendisi Meclis’te, kocası Kandil’de!
Ne müthiş ülke bu Türkiye.. Bir tarafta kendine kast eden PKK’ya operasyon için Beyaz Saray’dan onay almaya çalışıyor, diğer taraftan, hedef aldığı o teröristin eşine Parlamentosunu açarak, ona çok saygıdeğer bir konum veriyor. Aslında böyle bir ülkeye müthiş denmez, başka şeyler denir de biz onu söyleyemiyoruz... Diyelim ki bu ülkenin siyasi kadrosu gaflet ve dalalettedir, peki ya yargısı? Soruyorum dünyanın hangi coğrafyasında, kocası dağda ölüm kusan yoldaş ve idealdaş bir eşe ya da partnere böylesi imkanlar sunulur? Diyeceksiniz ki, 8 askeri almaya giden 3 DTP’li için araştırma başlatıldı.. Geçiniz.. Araştırma değil, soruşturması yapılması gereken, DTP’nin bizatihi kendisidir.. Yargıya sesleniyorum; eğer iktidarın emrinde değilseniz ki teorik olarak öyle, değilsiniz, DEP, HEP, DEHAP, HADEP ve benzerleri kapatılır iken, DTP için hâlâ neden kapatılma davasını açmıyorsunuz? Tamam iktidar AB ile ABD korkusundan bunu yapamaz da, siz ondan bağımsız neden yapmıyorsunuz? Bu ülkenin sahibi sadece siyasi iktidar değil, hepimiz değil miyiz?

NEYİN KAVGASI!..
Çiller’in emanetçisi Süleyman Soylu!
Önümüzde mahalli seçim olduğu için risk alamayan Tansu Çiller, bu tarihe kadar partide bir emanetçisi olsun istiyor. Onun için de 17 Kasım’da yapılacak olan kongrede Süleyman Soylu’yu öneriyor... Soylu’nun babası Kör Hasan, AP’nin mahalli bazda efsane bir ismidir... Kendisini bana Trabzon Talebe Yurdu’nda beraber kaldığım DYP’nin eski Fatih İlçe Başkanı Ali Kemal Aksoy tanıştırmıştı.. Adam gibi adamdır. Oğlu Süleyman da Çiller’in manevi evladıdır. DYP’ye İstanbul’da il başkanlığı yapmıştır.. Gerçekten düzgün bir gençtir... Ancak daha önce de yazdık, bu tür varyasyonlarla DP’nin bir yere varabileceği yok.. Yahu ortada DP’li yani ona oy verecek seçmen yok, bunlar parti kimin olsun diye kavga ediyorlar. Hep söyledik, bir kez daha söylüyoruz; DP eğer şemsiye olmaz, bütün kıymetleri bünyesine katamaz ve yeni bir yüzü lider olarak sunamazsa, bu partinin bu sefer değil yüzde 5, yüzde bir bile oy alması mümkün değil.

Yazarın Diğer Yazıları