Fırıldaklık meziyet, fırıldak çevirmek marifet!..
Azîz okuyucularım, daha ilkokula başlamadan önceki çocukluk günlerimde en sevdiğim oyuncaklardan biri fırıldaktı. Hani bir çöpün ucuna takılı olan ve rüzgâra tutulduğunda fırıl fırıl dönen rengârenk kâğıttan gül... Elâziz ağzınca “fırfırik” derdik bu minik rüzgâr gülüne... Delikanlılık çağlarımızdan itibaren de yamuk yumuk hareket eden, özü sözüne uymayan kişilere “fırfırik” denildiğini öğrendik. Tıpkı İstanbul Türkçesi’nde bu tiplere “fırıldak” denildiği gibi...
Aslında o güzelim oyuncağın adının, tek ayak üstünde 40 yalan söyleyen, menfaatleri için dönekliği alışkanlık haline getiren ve o yıllarda sayıları çok az olup toplum tarafından uzak durulanlara sıfat olarak verilmesine de gönlüm pek razı olmamıştır... Neylersiniz ki bu sıfatı geri almaya gücüm yetmediği gibi, ben de bu “gidileri” tarif için kullanır oldum...
Köprülerin altından çok sular aktıktan, yıllar yılları kovaladıktan sonra, 2003 senesindeki bir Özbekistan seyahatim sırasında, yolum Andican’ın Urgenci (Urgancı) kışlağına (köyüne) düşmüştü. Ev sahibemiz Münevver ananın 1,5 yaşındaki bebek irisi torunu Semendar’ın elinde o çocukluk oyuncağım fırıl fırıl dönüyordu. “Bunun adı ne?” diye sorduğumda “Fürfürek” cevabını almıştım... Aynı gün Andican şehir merkezinde para değiştirmek üzere döviz bürosuna yaklaşırken, etrafımızda bazı tipler türemişti. Dövizimizi daha yüksek kurda bozacaklarını söylüyorlardı. Mihmandarımız Nadir bey; “Aman ekem, bunlara kulak asmayınız, hammısı fürfürek” diye uyarmıştı bizi...
İşte buydu!.. Biribirinden 6 - 7 bin kilometre uzakta, Türk Dünyası’nın 2 farklı coğrafyasında da olsa, milletimiz aynı mantıkla, güzelim oyuncağa da dolandırıcıya, dalavereciye, sahtekâra da lehçe farkıyla aynı adı veriyordu... “Fırfırik, fırıldak veya fürfürek!..”
Errrgenekon’a geell!..
Benim aziz gönüldaşlarım, ne yazık ki artık günümüzde bazı zavallılar, “fırıldak” olmayı meziyet, fırıldak çevirmeyi de mârifet saymaya başladılar. Etrafımız fırıldaktan, fırıldaklıktan geçilmiyor. “Türkiyeli Teslimiyet” in, “Türkiyeli Medya” nın, “Türkiyeli entel - dantel liboş takımı” nın da baş malzemesi fırıldak... Eskiden vatandaşı cambaza baktırarak kandırıyor, soyuyor, tâciz ediyorlardı, şimdi küçük fırıldakları göstererek, daha büyük fırıldaklar çeviriyorlar. Türlü - çeşitli fırıldaklar ve fırıldaklıklarla gündem bir anda değiştiriliyor...
“301’i boş ver, o zaten AB’icikler tarafından tu kaka edildi, Sevr ikramcısı Vakıflar Yasası değişikliğine kafayı takma, tepemize indi inecek olan ekonomik krize dönüp bakma! Al sana operasyon!.. İsim babası medya, vaftiz babası ’kapişonlu Türkiyeli teslimiyet!..’ Dolu çıkmış, fos çıkmış, balon uçmuş, mühim mi?!.. Suikast senaryoları da yanında bedava!.. Errrgenekon’a geeell!..”
Hani mahkeme kararıyla “yayın yasağı” var ya... Görelim bakalım bizzat cumhuriyet savcısı yönetimindeki şu müthiş “Ergenekon” operasyonunun sonucu ne olacak?.. Kimler tutuklanacak, kimlerin suçu sabit görülecek, kimler hüküm giyecek?.. Ama gelin görün ki; büyük gizlilik içinde yürütülen şu “yayın yasaklı” operasyonda hükümler manşetlerden, ekranlardan çoktan verildi... Gözaltına alınıp sorgulananlar, kamuoyu önünde idam sehpasına çoktan çıkarıldı bile... Meğer Türkiye’nin başına bütün mel’aneti bu müthiş çete sarmış da ayakta uyuyormuşuz!..
Kömür karası yakışır!..
Dostlarım, kim yaparsa yapsın, bütün kanunsuzluklara, gayrimeşru iş yapan bütün örgütlenmelere, demokrasiye, hukuk düzenine inanan insanlar olarak elbette karşıyız. Ancak henüz yapılan bir soruşturmadır, kimsenin suçu sabit olmamıştır, Yüce Türk mahkemeleri, gözaltında tutulanlar hakkında, “suçludur” veya “suçsuzdur” diye bir hüküm vermemiştir.
Peki, “yayın yasağına” rağmen kendilerini mahkemelerin yerine koyan, bir anda tepemizde hem mağdur, hem avukat, hem savcı, hem de yargıç kesilen, aynı zamanda “basın ve ifade hürriyeti” denildi miydi mangalda kül bırakmayan şu “Türkiyeli Medyatörler” , meslektaşları Güler Kömürcü bu soruşturma sonucu serbest bırakılırsa, onun yüzüne nasıl bakacaklar acaba... Güler Kömürcü, yüzlerine birer çuval kömür tozu sürerse ne olacak?!..
İnanınız ki şu bildik “şebek” enin mensupları; “Biz güzeliz ya!.. Yüzümüze kömür karası bile yakıştı” diye pişmiş kelle gibi sırıtacak, beşlik simit gibi kırıtacaklar!..
Ne de olsa “fırıldak olmak meziyet, fırıldak çevirmek marifet” dostlarım!..