Fırat'sız 1 yıl...
365 gün geçti... Çok olmadı aslanımızı yitireli...
Her gün kalplere işlendi, her geçen gün destanı daha da büyüdü.
Onu katlederek, yok etmek isteyenler Fırat Çakıroğlu isminin altında karanlıklara gömülüp kayboldular!
Yeni doğan bebeklere Fırat ismi verildi... Derslerde, sokaklarda, evlerde, ocaklarda Fırat anlatıldı ve anlatılmaya da devam ediyor...
***
Derslerinde son derece başarılıydı, Ege Üniversitesi tarih bölümü birincisiydi.
Hain saldırı olmasaydı, akademisyen olup genç nesilleri yetiştiriyor olacaktı.
Boylu poslu aslan gibiydi... Ailesinin tek evladıydı... Derslerindeki başarısını, vatan aşkıyla taçlandırmış, Ege Üniversitesi’ndeki PKK mensuplarının korkulu rüyası olmuştu. Nereye gitse örgütün faaliyetlerini ortaya çıkarıyor. Var gücüyle mücadelesini veriyordu.
Okuldaki PKK’lıları temizleyebilmek için arkadaşlarıyla birlikte etkinlikler düzenlediler, hukuki yollara başvurdular, basın açıklamaları, yürüyüşler yaptılar, sosyal medyadan sayfalar oluşturup kitleyi bilinçlendirmek için çırpındılar.
Ancak harekete geçmesi gerekenler bir türlü harekete geçmedi, geçemedi.
Ankara’daki sıcak koltuklarından ahkam kesenler Fırat’ın 4 kez randevu talep etmesine rağmen onunla görüşmeyi reddettiler! Çünkü yapacakları çok daha önemli işler vardı!
Savcılar suç duyurularını görmezden geldi. Okul yönetimi önlem almadı, emniyet harekete geçmedi...
***
20 Şubat 2015...
O kara günde pusuya düşürdüler kardeşimizi, aslanımızı...
45 dakika ambulans bekledi... Şehadet şerbetini; Türk bayrağı yere düşmesin, üniversitesi bölücülerin eline geçmesin diye çırpındığı kampüste içti...
Bir türlü harekete geçmeyenler gözyaşları döktü, savcılık “olayı PKK yaptı” dedi...
Ege Üniversitesi’nde onlarca kişinin bulunduğu PKK yapılanmasından sadece saldırıyı gerçekleştiren kişi tutuklandı. Gerisi ortalıkta geziniyor. Katil zanlısının lehinde davaya katılan çok sayıda avukat ise olayı “adi suç” kapsamına aldırıp cezayı en aza indirmeye çalışıyorlar.
Teröristler dağdan indi diye düğünlerine katılanlar, altınlar takanlar, bir kez ailesini aramadılar Fırat’ın... Taziye mesajı bile göndermediler!
Gün boyu türlü rezilliklerin sergilendiği o şaşalı kanallar “karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası” diyerek 40 saniyelik haberle geçiştirdiler, bazıları ise görmezden geldi.
Olsun, onun adı temiz dillerde, güzel insanlarla, çok büyük yüreklerde büyüyor.
Üniversitede gününü gün edip, o bar benim bu bar benim gezip, mezun olduktan sonra da “herhangi bir işe girer çalışırım” demedi.
Hayatı bu kadar boş olamazdı, olmadı.
Okuldaki derslerinde sınıfının en iyisi oldu, Hocalarının gözdesiydi... Ailesinin gurur kaynağıydı.
Yetmedi, okuldaki PKK’lıları temizlemekte kararlıydı, çünkü görevlerini yapması gerekenler sessizdi. Her gün önünden geçtiği kantinde, fakültede “Serok Apo” sloganlarına müsaade edemezdi, etmedi.
Yetmedi, okuldan arta kalan zamanında genç nesilleri eğitmek için Ülkü Ocakları’na gitti, eğitimler verdi, kitaplar önerdi, okuttu.
Ülkücü şehitlerin fotoğraflarının olduğu duvarın önüne gelip şunları söyledi: “Bir gün benim de fotoğrafımı bu duvara asarlar mı acaba?”
Sadece o duvara asılmadı fotoğrafı, asırlar boyu unutulmayacak şekilde kalplere kazındı...
Mekanın cennet olsun can kardeşim…
Sonsuzluğa yürürken şehit ruhlar,
Bayrak daha bir gür dalgalanıyor semada,
Bir ölüyor, bin diriliyor vatan sevdalıları…
İsimleri belli; Fırat, Hasan, Cengiz, Hüseyin…