Fatih Portakal ve Fatih Altaylı

Ben hayatım boyunca düşene, muhtaca, yardım isteyene, işsiz kalan meslektaşlarıma, siyaseti bırakana, seçim kaybeden siyasetçilere hep destek verdim, vefa gösterdim.

Beni tanıyanlar beni iyi bilir.

Örnek vereyim.

Kozmik odanın kapısına FETÖ’cü savcı ve hâkimler dayanınca dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a gidip, “Açalım mı” diye soran ve “açın” talimatı alarak açarak, “devlet sırlarının ele geçirilmesine” neden olan dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u yazılarımda çok eleştirdim.

Tek bir kelime tepki göstermedi sağ olsun.

Başbuğ’un daha sonra bir canlı yayında sarf ettiği sözler üzerine açılan dava hakkında Meclis’te yaşananları yazdım.

“Tanık” olarak mahkemeye çıkıp ifade verdim.

Başbuğ “beraat” etmesi sonrası yazım ve tanıklığım için teşekkür etti.

Sözcü TV Genel Müdürü Alişer Delek moderatörlüğünde; Uğur Dündar, İsmail Saymaz ve İpek Özbey daha önce yazdığım Erdoğan’ın 3. kez adaylığı hariç gereken her soruyu konukları CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sordular.

Kılıçdaroğlu dedi ki;

  • “Ortaya çıkan tabloyu ağır bir yenilgi tablosu olarak kabul etmeyi doğru bulmam, sizin de etmenizi bulmam.

Kazanamadık doğru ama bunu toplumun önüne ağır bir yenilgi olarak koymak toplumu umutsuzluğa sevk eder.”

Elbette bir lider partisini korumak ister ki kaybetmek başka, ağır yenilgi başkadır. Kılıçdaroğlu da kazanamadığını zaten söyledi.

Fatih Portakal ana haberde dedi ki;

  • “İzlerken üzüldüm gerçekten üzüldüm yani. Hem büyük bir pişkinlik içerisindeydi kusura bakmasın, kusura bakarsa da baksın ne yapayım yani?

Orada şöyle bir cümlesi var diyor ki arkadaşlara; ‘Ortaya çıkan tablo ağır bir yenilgi değildir. Sizin de etmenizi, ağır yenilgi demenizi böyle bir cümle kurmanızı doğru bulmam.’

Biz sizin askeriniz değiliz ki. Biz böyle yandaş, sondaş (Yazım hatası değil buna benzer bir kelime kullanıyor- OU) değiliz ki.

Siz kimi yani doğru bulursunuz doğru bulmazsınız yani onun yetkisi sizde değil. Onu değerlendirmek sizinle alakası yok.

Gururla ayrılabilirsiniz ama bu şekilde pişkinlik içinde bulunuyorsunuz.”

Yani gurursuz olmakla ve pişkinlik içinde olmakla Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi.

Pişkinlik nedir?

Fatih kardeşimin mecazi olarak bir değil iki kez vurguladığı “Pişkin” vurgusunun anlamı ise şöyle;

Oxford Languages’e göre;

  • “Arsızca, saygısızca davranarak işini yürüten, yüzsüz kimse.”

Türk Dil Kurumu’na göre;

  • “Saygısızca davranarak işini yürüten.”

Sevgili Fatih,

Birincisi;

Kemal Kılıçdaroğlu seçim sonrası ilk kez çıkacağı yayın olarak Sözcü TV’yi tercih edip misafir olmuş.

Misafiri çok ağır eleştirdin ve eleştirmeye de devam ediyorsun ki Türk kültüründe misafir baş tacıdır.

İkincisi;

Kılıçdaroğlu’nun o sözlerine meslektaşlarımız tek kelime itiraz etmediler. Hatta Uğur ağabey, “Yenilmek kaybetmek demek değildir” dedi.

Bu yorumunla onları da zor duruma düşürdüğünün fakında mısın?

Üçüncüsü;

Gerek Türk yargısı gerekse AİHM siyasetçilere yapılan ağır eleştiriler için “tahammül gerektirir” diyor.

Milyonlarca kişinin oy verdiği siyasetçilerin istifalarını isteriz, partilerinde değişim öneririz, yanlışlarını eşleştiririz ama üslubumuza da çok dikkat etmeliyiz.

Değerli okurlarım,

Fatih Altaylı, Habertürk’ten ayrılınca gerçek takdir duygularımı ve kendisine yapılan vefasızlığı yazmıştım.

Altaylı hiç gerek yoktu ama sağ olsun bana teşekkür mesajı gönderdi.

Altaylı’nın Kılıçdaroğlu yazısında yer alan çok çirkin bir benzetmesini de bildiğiniz gibi ağır şekilde eleştirdim.

Pişman olarak Altaylı için bir şeyler yazmayı düşünürken Altaylı sağ olsun ikinci yazımı eleştirdiği mesajında şu ifadeyi kullandı.

  • “Bundan böyle benim için yok hükmündesiniz.”

Altaylı kardeşimin bu kararına itiraz ediyor ve ağabeyi olarak ağır eleştirim için özür diliyorum ve “yok hükmünde” olmak istemiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları