Fakirlik çemberini neden kıramıyoruz...
Toplam Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) sıralamasında Türkiye Dünyada 17’nci sırada yer alıyor. Buna karşılık satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir endeksi sıralamasında Avrupa Birliği içinde son sırada yer alıyor. O kadar ki, piyasa ekonomisine yeni geçen Doğu Bloku ülkelerinin tamamı fert başına gelir endeksi sıralamasında bizi geride bıraktı.
Fert başına milli gelir hesabı iki türlü yapılıyor.
* Ortalama Fert başına GSYH,
* Satın alma gücü paritesine göre Ortalama Fert başına GSYH.
Doğrudan doğruya yapılan fert başına Gayri Safi Milli Hasıla tahminlerinde, bir yıl içinde ülkede yaratılan katma değer, yani Gayri Safi Milli Hasıla, nüfus sayısına bölünüyor. Bu yolla “kişi başına GSMH” bulunuyor.
Satın alma gücü paritesine göre GSYH ise çeşitli ülkelerde aynı miktarda gelirin, ne kadar mal ve hizmet satın alacağına bakılıyor.
Örneğin aynı mal ve hizmet sepetini, Türkiye de 1000 dolara, ABD’de 2000 dolara alıyorsanız, o zaman sizin 1000 dolarlık geliriniz, ABD’nin 2000 dolarlık geliri ile aynı satın alma gücüne sahiptir.
Yukarıda ifade ettiğim gibi satın alma gücü paritesine göre hesaplanan kişi başına gelir olarak Türkiye, Avrupa’nın en fakir ülkesidir. Bazen, Rusya’da maaşlar düşük, 300 dolar deniliyor. O zaman ben de, “Önemli olan bu para ne satın alıyor? Geçimi ne oranda sağlıyor? Örneğin kiralar da 40-50 dolarsa, mesele yoktur” diyorum.
Şimdiye kadar Türkiye’de, halkın geliri düşük, ancak kırsal kesimde geçim daha kolay olduğundan ve ’büyük aileler ağırlıklı’ bir toplum yapısı nedeniyle, kimse sıkıntı çekmiyor diyorduk. Ancak şimdi son yıllarda bunu da söylemek mümkün değil. Çünkü:
1) Kamu harcamaları azaldı. İç ve dış borç ve faiz dışı fazla verebilmek için son yıllarda altyapı yatırımları yarı yarıya azaldı. Yatırımların azalması, kırsal kesimde de işsizliğin artmasına ve gelirin düşmesine neden oldu. Ayrıca, fakir- fukara, yeşil kartı da olsa, hizmet verilmediği için sağlıkta kargaşa yaşandığı için artık bedava sağlık hizmetinden yararlanamıyor.
2) Gelir dağılımı o kadar bozuldu ki, en düşük gelirin satın alma gücü kalmadı. Örneğin, tarımdan birinci basamaktan emekli birinin aylığı 350 liradır. Yani tarımdan emekli birinin euro cinsinden aylık geliri 175 eurodur. Günlük 5.8 eurodur.
Avrupa Birliği’nin beceri eğitimi için yaptığı yardımlarda, kursa devam edenlere ayrıca günde 18 euro verilmesi kuralı var. Siz devlet olarak bir emekliye günde 5.8 euro dan az veriyorsunuz. Bu durum Türkiye’nin AB’ye göre giderek neden daha fakir kaldığını gösteriyor.
Sorun fakirlikle sınırlı kalmıyor. İnsanların mutsuzluğu artıyor. Dün et ve ekmek sıkıntısı çeken Doğu Avrupa ülkeleri bugün bizden zengin. Biz vatandaş olarak utanıyoruz. Bizi bu duruma sokanlar utanmıyor. Hâlâ politikayı yönlendirmeye devam ediyor.