Faizde ön yargı var
Ekonomideki tüm sorunların çözümü, tek bir faktöre, Merkez Bankası'nın faizleri düşürmesine indirgendi. Cumhurbaşkanı, Bakanlar ve Cumhurbaşkanlığı danışmanları faiz indirimini aynı yaklaşım içinde savunuyorlar. Yatırımlar artacak ve enflasyon düşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan ''enflasyon sebep, faiz netice değildir. Faiz sebep, enflasyon neticedir" diyor.
Ne var ki bu yargının nereden ve ne sebeple öne çıktığını kimse açıklamıyor.
1) İktisatta çok sayıda değişken bulunmaktadır. Birisi sebeptir, diğeri sonuçtur demekle, her şey istendiği gibi olmaz. Yani neden sonuç ilişkisi tek değildir... Faiz oranları ile enflasyon arasındaki ilişki de,
* Uygulanmakta olan iktisat politikalarına, politika bileşenlerine göre,
* Enflasyonun talep kaynaklı, maliyet kaynaklı veya kronik enflasyon olup olmadığına göre,
* Ekonominin içinde bulunduğu konjonktüre göre, (büyüme oranlarının yüksek veya düşük olduğu, kriz olup olmadığı dönemlere göre),
* Ekonomik, siyasi ve sosyal istikrar durumuna? Yatırım ortamı olup, olmadığına göre, değişir.
2) Ekonomi yönetimi konuşurken, Avrupa'yı örnek verirken, hep nominal faizleri konuşuyor ve enflasyonu es geçiyorlar. Temel yanlışları da bu alanda ortaya çıkıyor.
Diyelim ki A ülkesinde enflasyon yüzde bir ve faiz oranı da yüzde birdir. B ülkesinde ise enflasyon yüzde 10 ve faiz oranı da yüzde 10'dur. Her iki ülkede de reel faiz sıfırdır ve eşittir.
Euro Bölgesi'nde 2015 yılı itibariyle gerçekleşen enflasyon yüzde 0.02'dir. Aynı yıl Avrupa Merkez Bankası'nın gösterge faiz oranı da yüzde 0.05'tir. Demek ki Euro Bölgesi'nde reel faiz binde 3'tür. (Yüzde 0.298.)
Buna karşılık 2015 yılında Türkiye'de enflasyon yüzde 8.81'dir. MB gösterge faizi de yüzde 7.5'tir. Türkiye'de 2015 yılı için reel faiz yüzde 1.2'dir ve Euro Bölgesi'nden yüksektir.
Netice olarak nominal faizlere bakıp da Avrupa'da faizler düşük demek yanıltıcıdır ve yanlıştır.
3) Öte yandan bugünkü şartlarda yalnızca para ve faiz politikası ile enflasyonu düşürmek imkânı yoktur. Zira 2004 yılından beri TÜFE olarak enflasyon yaklaşık yüzde 8 ile yüzde 10 düzeyinde gidiyor. Söz gelimi, açıklanan Mart ayı yıllık enflasyon yüzde 7.46 oldu ve fakat çekirdek enflasyon yüzde 9.51 oldu.
Yani enflasyon kronikleşti. Buna yol açan nedenler, piyasanın oligopol yapıda olması ve kartelleşme olması, bu nedenlerle fiyatların aşağıya doğru rijit olması, sanayide düşük kapasitede çalışılması ve ekonomide ortalama verimliliğin düşük olması, kamuda bürokratik maliyetlerin yüksek olması gibi nedenlerdir.
Demek ki enflasyonu düşürmek için, faiz ve para politikasını diğer iktisat politikaları ile birlikte ve uyumlu planlamak ve ayrıca yapısal sorunları da çözmek gerekir.
Kaldı ki Merkez Bankası faizleri düşürse de, bu düşüşün işletme ve kredi faizlerine ne kadar yansıyacağı tartışılır. Zira bankaların kâr marjı çok yüksektir. Hükümet daha akıllı davranıp, bankaların kâr marjlarına yasa ile yüzde 20 gibi bir sınır getirebilse, yatırım kredi maliyetlerini daha kolay düşürebilir.
Dahası bankaların aldıkları dış kredi maliyetleri ortalamadan daha yüksektir. Zira Türkiye'nin risk primleri yüksek olduğu için, bankalar dış krediye daha yüksek faiz ödüyorlar.
4) Faizler düşse de Türkiye'de, iç siyasi sorunlar, terör ve dış politik sorunlar, uzun vadeli yatırım ortamına izin vermiyor. Bunun içindir ki yerli ve yabancı sermaye kısa vadeli finansal yatırımlara ve inşaata yönelmiştir.
5) Bu şartlarda nominal faizlerin enflasyonun altına düşürülmesi, tasarrufların daha da düşmesine, spekülatif ve taşa toprağa yatırımların artmasına yol açacaktır. Belki ekonomide geçici bir canlanma olacak ve fakat uzun dönemde, enflasyon artacak ve potansiyel büyüme düşecektir.