Etme bulma dünyası
10’uncu Cumhurbaşkanı Sezer’e 7 yıl boyunca her türlü hakareti yapan malum odaklar, Gül’e yönelik eleştiriler karşısında panikledi.
Küfürün, hakaretin bini bir para. Sebebi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, belli çizgiler dahilinde eleştirilmesi. Biryandan demokrasiden dem vuruyorlar, öte taraftan hazımsızlıklarını alenen ortaya döküyorlar. Sanırım bunlara söylenecek en güzel söz, “Durun daha bunlar sizin iyi günleriniz” olacaktır.
7 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e etmedikleri küfür, hakaret kalmayan malum medya, şimdi Gül eleştirileri karşısında demokrasi havarisi kesilerek, diğerlerini hazımsızlıkla, terbiyesizlikle itham ediyor. Yaşadıkları panikle birlikte, korku da kendini gösteriyor.
Düne kadar 10’uncu Cumhurbaşkanı Sezer’e, kelime oyunları ile, sayfa mizanpajları ile hakaret eden eklemli medya, şimdi Abdullah Gül’ün isminin ‘A.G.’ diye yazılmasından, sadece ‘11’nci Cumhurbaşkanı’ denmesinden ‘pireleniyor.’ Tıpkı Vakit gazetesinin arşiv köşesinin üçbuçuk atması gibi. Yandaşların ortak lügatını göstermesi bakımından bu sayfadaki birkaç kelimeyi yazmak yeterli olacaktır. İşte, eklemlilerin kullandığı ortak dil örnekleri: “Abdullah Gül için sadece ’11’nci’ ifadeseni kullanan Arcayürek, küstahlıkta kendini aştı.’’Siz kim oluyorsunuz.’ ‘Terbiyesizler.’ ‘Demokrasi hazımsızlığı çekenler tehdide başladı.’ Sezer’i kastederek, ‘450 personel Köşk’te ne yaptı.’, ’Bekir terbiyesizleşti.’ ‘Kara cahil.’”
Eklemli medya için ’Demokrasiyi araç görürler. Lastik gibi kendilerine çekmekten hoşlanırlar’ sözünün ne kadar doğru olduğu ortada. Dün, kendi lügatlarından düşürmedikleri hakaretin onda biri kadar bile olmayan ifadeleri başkalarından duymak yandaşların üç buçuk atmasına yetmiş anlaşılan!!
İkinci Cumhuriyetçiler seviniyor
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasından sonra İkinci Cumhuriyetçilerin, bayram havası estirdiğine dikkat çekti. Uluç, bazı kalemler tarafından TSK’nın da yıpratılmak istendiğini belirterek, şunları yazdı:
“Ertuğrul Özkök, Abdullah Gül’ün 11. Cumhurbaşkanı seçilişini veren Hürriyet gazetesini nasıl hazırladıklarını anlatıyordu.
” İkinci Cumhuriyet’in birinci Cumhurbaşkanı “ başlığını önermiş yazı işleri toplantısında, ama altını çiziyor.. ” Sadece şaka olarak!..
Bu şakadaki gerçek payını herkes biliyor, ne var ki!..
Özellikle İkinci Cumhuriyetçilerin günlerden beri zil takıp oynamalarına bakarsanız..
Geçmişinde İkinci Cumhuriyeti savunan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçimi en önemli kaleyi ele geçirmekti onlar için..
Birinci Cumhuriyetin son kalelerine yönelik değişikliklerin artık Çankaya’dan dönmesi söz konusu değildi. Atama yetkisi Cumhurbaşkanında olan, Yargı, Üniversite dahil yüksek kurumlara bildiklerini getirebileceklerdi. Hazırlanan yasaların veto edilmesi söz konusu olmayacak, Köşk bu yasalar aleyhine Anayasa Mahkemesi’nde davalar açmayacaktı. Cumhurbaşkanının imzasını gerektiren üst bürokrat, mesela vali atamaları, artık rahatça yapılacaktı.
Köşk İkinci Cumhuriyetçilerin elinde olunca, Ordu da İkinci Cumhuriyetçi olmak zorunda kalır. En azından seyirci kalarak..
İşte, içerde dışarıda, herkesin yanıldığı nokta burası..
Yabancılar Türk Ordusunu zerre tanımadan yorum yapıyorlar..
Yerliler tanıyor mu, peki?.
Türk Subayı, Cumhuriyetin kurulduğu günden beri, Harbiye’de ayni ilkelerle beyni yıkanarak yetiştiriliyor..
Atatürk İlke ve Devrimlerine ölesiye bağlılık..
Laik Cumhuriyeti, anayasal hakla, koruma ve kollama onlar için yasal görev.. Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasası Madde 35..
“Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.”
15 yaşında Kuleli’de bunu okuyor. 20 yaşında Harbiye’de bunu okuyor. 30 yaşında Akademide bunu okuyor. 30 yıl kışlada, kıtada, karargâhta bununla yatıyor, bununla kalkıyor.. Yani.. Diyelim, İkinci Cumhuriyetçiler, Birinci Cumhuriyetçi, yani Atatürk Cumhuriyetçisi diye bir komuta kademesini bir gecede tümüyle emekli ettiler.. Yerlerine kim gelecek?. Ayni beyin yıkanmasından geçmiş daha genç Subaylar..
Yani.. İkinci Cumhuriyetçilerin o gıpta ettikleri, etliye, sütlüye karışmayan AB Ordularının, Fransız, İtalyan, İngiliz Ordularının bu ülkede olması, bu eğitim yüzünden mümkün değil.
AB örneği ordu istiyorsak, önce Harb okullarındaki eğitim sistemini kökünden değiştirmek gerek. Yetmez.. En az bir 30 yıl da beklemek lazım ki, bu Harbiyelerin son mezunları da emekli olsun, Ordu’da izleri kalmasın... Onlar “Sözde değil, özde” diyerek düşüncelerini açıkladılar. Bu fikirlerinde değişme olmadığını da ifade ettiler.
* Hıncal Uluç (Sabah)
Ortaçağ özlemi duyuyorlar!
Rodos şövalyeleri ile Kayseri şövalyeleri arasında kavganın ilk fitili ateşlendi. Hürriyet Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün, ‘Kayseri şövalyesi’ dediği Yenişafak yazarı Fehmi Koru, hemen karşılığını verdi ‘ O da Rodos şövalyesi’ dedi. Bir süredir köşesinden ‘Mahellenin yeni kabadayısı’ edalarıyla sağa-sola meydan okuyan Koru’nun, Özkök’ün, ‘Kayseri şövalyesi’ yakıştırması karşısında, hemen cevap vermesi dikkati çekti. Şimdi Ortaçağ günlerine özgü, şövalyeler gibi Özkök ve Koru’nun karşılıklı ‘düello daveti’ gelebilir. Sonuçta her ikisi de ‘Yeni Osmanlı’ modeline sıcak bakıyor. Bir iki asır daha geriye gitmekte bir sakınca görmeyebilirler. Belki de asıl bekledikleri ‘birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ özdeyişinin (!) gerçek olmasıdır. Sonuçta, fildişi kulelerden köşklere uzananların, şatolara hayır demeyeceği de ortada!..
TMSF Ciner’e para ödeyecek
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile Ciner Grubu arasında Sabah ve atv’nin satışı için yapılan uzlaşının detayları ortaya çıkmaya başladı. TMSF ile Ciner Grubu arasındaki henüz imzalanmayan ancak uzlaşma sağlanan anlaşma uyarınca Kanal 1 Televizyonu ve lisanslı dergiler ile 120 milyon dolar paranın Ciner Grubu’na verileceği ileri sürüldü. Gazeteport internet sitesinin haberine göre, TMSF ile Ciner Grubu birkaç gün içinde anlaşma imzalamak için masaya oturacak. l (Gazeteport)
GÜNÜN TESPİTİ
Yorum farkı
DIŞ basında Türkiye ile ilgili yorumlar artıyormuş. Türkiye iyi yolda, demokrasi güçleniyor diye diye bizi nereye getirdiklerini biliyorlar tabii...
* Haldun Ertem-Milliyet
GÜNÜN SÖZÜ
Yol haritası ne?
GÜL cumhuriyetin temel kurumlarına yapacağı atamalarda liyakat mı arayacak, yoksa siyasi çizgisine uygun kişileri mi seçecek?
* Tufan Türenç (Hürriyet)
Yeni Anayasa!..
AKP’nin seçimlerin hemen ardından ilk siyasal eylem olarak anasaya değişikliğini gündeme getirmesi, ikinci dönem iktidarında yaşanacakların habercisi. Anayasa değişikliğini kim hazırlıyor? Prof. Dr. Ergun Özbudun .
Görevi kim verdi? Başbakan. Hazırlığın içeriği ne? Açıklanmıyor. AKP’nin ilgili ilgisizleri değişikliğin neresinde? Kesin değil... Bir komisyon oluşturulmuş.
Üyeleri kim? Tümü açıklanmıyor. Siyasi tarihimizde hiç böyle anayasa değişikliği yaşanmadı. AKP dayatmacı bir yöntemi benimsiyor. Efendim, AKP’nin öngördüğü değişiklik tartışılırken sivil kuruluşların önerisi de alınacakmış. Bu, görüntüyü kurtarmak, başka bir şey değil.
AKP ’uzlaşma’ deyince hep şunu anladı:
Herkes, AKP’nin çizgisine gelir, böylece uzlaşma sağlanmış olur!
Tek tek değişikliklerle yetinmeyen AKP, anayasayı toptan değiştirip, hedefine toptan ulaşmak istiyor.
Bu gidiş, Türkiye’yi ’parti devletine’ götürür... Bu gidiş, iktidar gücünü azgınlaştırır, kontrolsüz hale getirir...
Sözümüz elbette AKP’ye değil... AKP’yi demokrat, reformcu ilan edenlere!
* Mustafa Balbay / Cumhuriyet
Sondaki ’m’ harfi...
Askerler ilk gün “Cumhurbaşkanım” yerine “Cumhurbaşkanı” dediler. Yani sondaki “m” harfini söylemediler. Bir harfle bir şey olmaz. Ya baştaki harfi söylemeselerdi: “Umhurbaşkanım...” Bir “m” harfi önemli değil. Ayrıca bizler toplum olarak altmış yıldır kuzu kuzu yaptığımız gibi “m” yi fazlasıyla söyleriz. Bakarsınız geriye “Cumbaş” kalmış, ki ben bunun “Cumhurbaşkanı” anlamına geldiğini her zaman anlarım. Cumhuriyet tarihimizde askerler ilk kez bir Cumhurbaşkanı’na “Cumhurbaşkanım” demediler.
Bu “E-Muhtıra” dan sonra “M-Muhtıra” sayılır mı, bilemem. Belki Başbakan, Uğur Dündar ile ilk televizyon sohbetinde bunu da dile getirip yakınır: “Şimdi Uğur Bey biliyorsunuz ” m “ harfini söylemiyorlar...”
Uğur Dündar ilk defa duyuyormuş gibi gözlerini açarak: “Sondakini mi?..” “Evet, sondaki ’m’harfini söylemiyorlar... Ne oluyor o zaman, bir ifade eksikliği oluyor. Sonuna koymazsan bu olmaz... Koyacaksın onu... Haaa, ben koymam diyebilir... Buna hakkın yok. Eksik olunca nasıl tecelli ediyor?..”
“Cuhurbaşkanım oluyor.”
“Hayır sondakini söylüyorum, ikincisi...”
“Cumhurbaşkanı...”
“Hah... Bu ’m’yi yerine koyacaksın... Koymuyorsan, benim Cumhurbaşkanım değildir diyorsan, o zaman çek git...”
* Bekir Coşkun / Hürriyet
İstekleri yerine geldi
ABD ve AB, AKP’nin arkasında... Amerika ve Avrupa’nın istedikleri bir bir yerine geldi. Kıbrıs’ta da bir şeyler istemişlerdi. Türkiye’nin tarafındakiler bir bir iktidardan indirildiler. Denktaş, AKP’ye tasfiye ettirildi. ABD ve AB’yi arkalarına alanlar neleri vermek zorundalar? Türkiye’ye bir boyunduruk daha taktırıp Sevr’e yumuşak geçişi sağlayacaksınız. Fener Patrikhanesi’ni Vatikanlaştırıp Batı emperyalizmine ve Hıristiyan âlemine hizmet edeceksiniz.
Washington’un emrindeki Patrikhane, Rusya ve Ukrayna’yı içerden çökertebilecek. BOP’a hizmet uğruna “Sünni yeşil kuşağın” bir parçası olacak İslamcı düzeni emperyalizm adına gerçekleştirip, bir taşla iki kuş vuracaksınız: Bir sana, bir bana... Bu kuşak Washington ve Brüksel’in eline bir kırbaç gibi sunulacak. İşin bir de “ganimet” yönü var; cumhuriyetin içini boşaltırken “iktisadi parçalarını” da emperyalizmle paylaşacaksınız. Atatürk ’ün kurduğu Cumhuriyetin tasfiyesi konusunda en büyük engel TSK. Süreç bugün yürüyor. ABD ve AB’nin himayesi altına girenler bedelini ödemek istiyorlar.
* Erol Manisalı / Cumhuriyet
Laf ola beri gele
Yola devama ve “AB’ye taarruz”a “destek zamanı”dır.
* Cengiz Çandar (Referans)
Türkiye’den hayli sıtkım sıyrıldı. Terbiyesiz yazı yazmam gerekiyor.
* Serdar Turgut (Akşam)
Türkiye artık ’gerçek gündemi’ne dönmek ve boğayı boynuzlarından yakalamak zorunda.
* Hasan Cemal (Milliyet)
Rejisör ‘motor’ desin, kaldığımız noktadan devam ederiz.
* Murat Belge (Radikal)
Başbakan, politika ile futbol oyunu arasında ilişki kurar ve siyasi olayları futbol terimleriyle anlatır.
* Mustafa Ünal (Zaman)
Bu Türkiye artık yok.
* Ahmet Kekeç (Star)
Sevgili patronumun sözleri de burada.
* Mehmet Metiner (Bugün)
Bizlerinki “hariçten gazel okumak”.
* Mehmet Ali Ilıcak (Bugün)
Gazetecilik bu kadar ucuzladı işte.
* Taha Kıvanç (Yenişafak)
Bana cumhurbaşkanını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
* Mehmet Şeker (Yenişafak)
Artık kimseler dırdır etmesin. Kabine açıklandı.
* Mehmet Ali Birand (Posta)