'Esir Doğu Türkistan için' Terim ve Arkın'dan beklenen
Benim azîz gönüldaşlarım, halen Tibet ve İç Moğolistan’la beraber Kızıl Çin işgali altında bulunan atayurdumuz Doğu Türkistan’ın dramını bugün de anlatmaya devam edeceğim.
Biz millet olarak göçebelikten şehir hayatına ilk olarak Doğu Türkistan’da, Uygurlar Devleti devrinde geçmişiz. Karahanlılar Devrinde, Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın izinde topluca İslâm’la şereflenmeye başladığımız mübârek vatan coğrafyası da Doğu Türkistan’dır. İlk Türkçe sözlük olan “Divan-ı Lugat-it Türk” ü yazan Kaşgarlı Mahmud’u, devlet idaresiyle ilgili ilk eserimiz olan “Kutadgu Bilig” i kaleme alan Yusuf Has Hacib’i, daha lise kitaplarından bilmeyenimiz var mı?..
İşte şu anda 35 milyon soy ve din kardeşimizin gerçek manada “Çin işkencesine” tabi tutulduğu, doğum kontrolü bahaneleriyle bebelerin daha ana rahminde iken analarıyla beraber katledildiği Doğu Türkistan’dan bahsediyorum!.. Nükleer denemeler sonucu onbinlerce kardeşimizin ölü veya sakat doğduğu, yine onbinlercesinin kansere yenik düştüğü, Onbinlercesinin çeşitli bahanelerle “rejim muhalifi - terörist” ilan edilerek zindanlara atıldığı, kurşuna dizildiği Doğu Türkistan’dan bahsediyorum!.. Sahip olduğu dünyanın en yüksek graviteli ve en zengin petrol ve doğalgaz yataklarının sömürüldüğü, boru hatlarıyla işgalci Kızıl Çin Devleti’nin değişik bölgelerine akıtıldığı, yer altı ve yerüstü zenginliklerinin talan edildiği, her gün demiryolu ve havayoluyla binlerce Çinli’nin yerleştirildiği, genç kızlarının ve erkeklerinin Çinlilerle evlenmeye zorlanarak asimilasyona tabi tutulduğu Doğu Türkistan’dan bahsediyorum.
Çin baskısına eyvallah diyenler...
Kabul etmek gerekir ki komünist bir rejimle idare edilse bile, tarihine ve “kalleşlik” kelimesiyle özetlenebilecek geleneklerine bağlı bir büyük devlet olan, nüfusu ve büyük bir hızla gelişen ekonomik gücüyle dünyanın başına heyûla kesilen Kızıl Çin Devleti’nin baskısına, 1998 yılında net bir şekilde boyun eğerek, “23 Aralık 1998 tarihli ve 36 sayılı Başbakanlık gizli genelgesiyle” Türkiye’de Doğu Türkistan’ın adının anılmasını ve Doğu Türkistan’ın Ay-Yıldızlı Gökbayrak’ının asılmasını resmen yasaklayan ilk Başbakan, Anasol-D Koalisyonu’nun başı Mesut Yılmaz olmuştu.
Ardından “57’nci Çarpık Koalisyon Hükûmeti” dönemi gelip çattı. 2000 yılı Ocak ayında Türkiye’yi ziyaret eden Kızıl Çin Devlet Başkanı Jan Zemin’e, “Atayurdumuzdaki soy ve din kardeşlerimize uyguladığı mezalim için bir armağan” olsa gerek(!) “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” takdîm edildi. Doğu Türkistan Dâvâmız’a baş ve gönül koyan Ülkücü Hareket’in çilekeş mensupları ve Doğu Türkistan göçmeni kardeşlerimiz kan ağlarken, koalisyonda Başbakan Yardımcısı olarak görev alan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tabandan yükselen sitemlere karşı, bu madalyanın veriliş gerekçesini; “Cumhurbaşkanı Demirel çok ısrar etti, verdik” diye izah etmeye çalışıyordu.
Bahçeli bey bununla da yetinmedi, Pekin’in davetine icabet ederek Çin Halk Cumhuriyeti’ne 2002 Mayıs’ında resmî bir ziyaret yaptı ve Çin Başbakanı’na altın kaplamalı bir de tabancayı hediye olarak sundu. Gerçi bu ziyaret sırasında Doğu Türkistan’a da gitti ve Kaşgarlı Mahmud’un türbesine ziyarette de bulundu ama ne fayda!.. Bahçeli ve heyeti daha Pekin’e ayak bastığında, Kızıl Çin Devleti, Doğu Türkistan’da o zamana kadar sınırlı izin verdiği Türkçe eğitimi de yasakladı. Dahası Jan Zemin’e madalya töreni ile Bahçeli’nin Çin Başbakanı’na altın tabanca hediye edişinin görüntüleri verildikleri andan itibaren Doğu Türkistan’daki televizyon kanallarından hergün 10’larca defa gösterilmeye başlandı, halen de gösteriliyor.
Bu arada Çin’in Ukrayna’dan “eğlence gemisi yapacağız” gerekçesiyle satın aldığı ve silahlarını söktüğü Varyag Uçak gemisi, uzun tartışmalardan ve MHP kanadının uzun süre direnişinden sonra, izin belgesi devrin Başbakanı Ecevit’in baskısıyla MHP’li Devlet Bakanı’na bizzat imzalatılarak, Boğazlar’dan römorkörler yardımıyla geçirildi. Bu gemi şu anda Çin’in en modern uçak gemisi olarak donatıldı.
Recep Tayyip Erdoğan... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı iken Doğu Türkistan göçmenlerinin oyu uğruna Doğu Türkistan Dâvâsı’na sahip çıkar görünen, İsa Yusuf Alptekin’in cenaze töreninde en önde saf tuttuktan sonra akşam taziye evinde bağdaş kurarak aşr-ı şerif okuyan, radyolarda esaret altındaki Doğu Türkistanlılar için dûa eden “Reis” ... AKP iktidara gelir gelmez, daha başbakan bile olmadan, soluğu çok kalabalık bir heyetle Pekin’de alan; “Doğu Türkistan’a da gidecek miyiz?” diye safiyane soru yöneltenlere; “Sus yüksek sesle konuşma, ilişkilerimizi bozacaksın” ikâzında bulunan Recep Tayyip Erdoğan...
Ve “Doğu Türkistan Şükran Günü” ne, yine bir gizli genelgeyle, bakanlar ve milletvekilleri dahil resmî görevlilerin katılmasını yasaklayan 58’inci Hükûmet... Başbakan kim miydi?.. Elbette Kayseri’deki Doğu Türkistan göçmeni kardeşlerimizin de oyunu alabilmek için 2002 seçimleri öncesinde onlara büyük ilgi gösteren, derneklerini bizzat ziyaret eden şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü...
Olimpiyat meşalesini taşımayın!..
Dostlarım biliyorsunuz yarın 2008 Pekin Yaz Olimpiyatları’nın, Yunanistan’dan, Çin’in işgal altında tuttuğu Tibet, Doğu Türkistan ve İç Moğolistan’da yaptığı katliâmları ve insan hakları ihlallerini protestolar eşliğinde yola çıkarılan olimpiyat meşalesi, yarın İstanbul Sultanahmet’te, Fatih Terim ve Cüneyt Arkın gibi milletimizce sevilen ünlüler tarafından devralınacak.
Çin esareti altında inim inim inleyen Doğu Türkistanlı soy ve din kardeşlerimizin ciğerleri yanıyor. İşte merkezi Kayseri’de bulunan Doğu Türkistan Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı ve Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, bir feryad mektubu göndermiş. Bizim aracılığımızla Fatih Terim ve Cüneyt Arkın başta olmak üzere Olimpiyat meşalesini Yunanlı atletlerden teslim alacak heyette bulunacak olan ünlülere bakınız nasıl sesleniyor:
“Servet ağabey,
Barışın simgesi kabul edilen Olimpiyat Meşalesi Dünya ülkelerini dolaşacak sonunda Çin’in kızıl cehenneminde yanacaktır. Olimpiyat Meşalesinin ilk durağı Türkiye’dir. 3-4 Nisan tarihlerinde ülkemize getirilecek olacak olan meşale, Yunanlı atletlerden Türkiye Olimpiyat Komitesi tarafından oluşturulan bir heyet tarafından teslim alınacaktır. Aldığımız duyumlara göre komitenin içinde spor ve sanat dünyasının sevilen isimleri Sayın Fatih TERİM ve Cüneyt ARKIN başta olmak üzere birçok ünlü isim yer almaktadır. Ülkenin bağrından yetişen bu ülkeye mal olmuş şahsiyetlerin bu komite içinde yer alması biz Doğu Türkistanlıları derinden üzmüştür. Sayın TERİM ve ARKIN’a sizin aracılığınız ile seslenmek istiyoruz. Zulmün kızıl topraklarına giden bu meşaleyi taşımadan önce, Doğu Türkistan halkına uygulanan soykırımı ve işgal altındaki kardeşlerinin yaşantılarını göz önünde bulundurmalıdırlar. Sergileyecekleri dik duruş ile zulme pirim vermeden, Doğu Türkistanlılar’ın var olma mücadelelerine destek olabilirler. Henüz beş on gün önce Tibet’te meydana gelen olaylar, Çin’in gerçek yüzünü tamamen gözler önüne sermiştir. Doğu Türkistanlılar olarak, Tibetli rahiplere karşı Çin’in tutunduğu tavrı lanetle kınıyoruz. Lasha’da yaşanan bu zulmü, Doğu Türkistan halkının her gün yaşadığını bilmelerini isteriz.”