Erken seçim ekonomiyi yorar (I)
Türkiye de ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar aşırı derecede birikti. Erken seçim kararı çıkar da geçici veya azınlık hükümetleri olursa bu sorunlar bir daha aşılamayacak kadar artacaktır.
Ne olursa olsun, geçici hükümetler , siyasette teröristler, ekonomide spekülatörler tarafından fırsat olarak görülür. Önceki gün yaşadığımız Suruç olayından sonra siyasilerin olayları daha sağlıklı değerlendirmesi ve koalisyon için daha çok fedakarlık etmeleri gerekir.
Kırmızı çizgilerini ilan eden siyasi partiler oturup bir daha düşünmelidir. Eğer bu çizgiler millet tarafından tam kabul görseydi zaten millet onları iktidara getirirdi. O zaman kendilerinden önce Milletin kırmızı çizgilerine bakmaları gerekiyor.
Koalisyon olmadı... Yeniden Milletin hakemliğine başvuralım diyenler de düz mantık yapıyorlar. Böyle söyleyenlere karşı Millet’te “sen siyasetçi olarak fedekarlık yapmadın , beni siyasi hırsların için kobay olarak mı kullanıyorsun” derse, ne cevap verecekler ?
Ekonomi bıçak sırtındadır. Erken seçime dayanmaz. Zaten Üretici, tüketici, işveren, işçi, sivil toplum kuruluşları, erken seçim olursa, ekonomik sorunlar tırmanır beklentisi içinde olduklarını açıkladılar. Böyle bir beklenti içinde kimse yatırım yapmaz, tasarruflar yurt dışına çıkar.
Özetle, erken seçiminin ekonomide yaratacağı olası riskler, hiçbir zaman siyasi hesaplara sığmaz.
1. Kırılganlık ve spekülasyon artar.
Piyasada kırılganlık o kadar arttı ki, artık dolar kuru için de aynen borsa gibi, oyun teorisi kapsamında yorum yapılıyor. MB reel kur endeksine göre Dolar kuru dengede olduğu halde, yine de sosyal ve siyasi olaylardan da etkileniyor.
İktisatta oyun teorisi, orijinal haliyle bireyin başarısının diğerlerinin seçimlerine dayalı olduğu alternatifler seçmesi gibi bazı stratejik durumların matematiksel olarak davranış biçimlerini belirlemeye çalışır. Bu gün ise oyun teorisi birçok sınırlamalara dayanan çok geniş bir etkileşim alanına sahiptir.
Geçici hükümetin ekonomi için radikal kararlar alması mümkün değildir. Bu durum kırılganlığı artıracak ve onu risk boyutuna taşıyacaktır.
Kırılgan ve spekülatif bir piyasanın da, enflasyon için uygun bir ortam oluşturacağı açıktır.
2. Düşük büyüme durgunluk düzeyinde devam eder ve işsizlik artar
Ekonomide büyüme, dış kaynağa ve ithalat bağımlı bir yapı kazandı. Bu günkü dış faktörler ve iç siyasi konjonktür zaten azalmış olan yabancı sermaye girişinin daha çok azalmasına neden oldu. Erken seçim kararı ile doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi tamamıyla kesilebilir. İthalatın finansmanı zorlaşır. Aramalı ve hammadde ithalatı azalır. Sanayi yüzde 70 oranında aramalı ve hammadde kullanıyor. İhracat malında da ithal girdi oranı yüzde 80’dir. İthalatta azalma, üretimde ve ihracatta azalmaya yol açar. Sonuçta büyüme oranı daha da düşer.
Dünya Bankası raporunda 2012 yılından beri devam eden düşük büyümenin 2017 yılına kadar devam edeceği belirtiliyor. Erken seçim bu süreyi uzatabilir.
2014 yılında yatırımların eksi 1.3 olması , yani gerilemesi, büyümenin bu senede düşük olacağını göstermektedir.
Öte yandan erken seçim bu günkü siyasi tablonun değişeceğini garanti etmez. Belirsizlik artar. Yatırım ortamı ortadan kalkar. Büyüme olumsuz etkilenir. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, büyümenin düşmesi işsizliği daha çok artırır.
Kaldı ki işsiz sayısı 3 milyon olarak açıklanıyor. Gerçekte ise iş aramayan ve iş bulsa hemen başlayacak olan 2.5 milyonu da işsiz saymak gerekir. Geçici hükümetler 5.5 milyon işsize iş yaratacak plan- program yapamaz. Dahası Türkiye de 1 milyon kayıtsız çalışan yabancı işçi var. 2 milyon açıkta bekleyen Suriyeli var.
Yani işsizliğin çözümü , radikal ve cesur kararlar gerektiriyor. Bu kararları geçici hükümetler alamaz. (Devam edeceğiz)