Erivan-Bakü hattı
Büyük Ermenistan seferinden dönen Abdullah Gül yol yorgunluğuna rağmen Azerbaycan'a gidiyor. Kendilerine yapılan tarihi haksızlığa rağmen başkent Bakü'de "Hürmetli Abdullah Bey'i" geleneksel konukseverlikleriyle karşılayacak olan Azerbaycan yetkilileri, heyetin korumasını da ABD'ye havale etmeyecek.
Günlerdir yazıp yazmamak arasında kararsız kaldığım emniyet ve koruma konusu öylesine canımı sıktı ki, Cumhurbaşkanı'nın "Sınır kapısını açmamak için koruma heyeti ve araçları 600 km yolu uzatarak Gürcistan üzerinden götürüp getirdik" açıklaması son noktayı koydu. Yine Sayın Gül'ün "Ziyareti çok önceden planlamıştık, ancak güvenlik gerekçeleri yüzünden iki gün kala açıkladık" sözleri kanıma dokundu. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın emniyetinin sağlanmasında bir çekince vardı da niçin ziyarette ısrar edildi. Böylesi bir riske girildi? Kaldı ki Ermenistan, komşusu Gürcistan gibi her an sıcak çatışmanın yaşanabileceği bir ülke değil. Ermenistan coğrafyasında Filistin, Beyrut ve İsrail gibi her an terör olaylarının rastlandığı ülke değil. Dahası komşu Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini işgal ettiği halde gönüllü Azerbaycan milislerinin eyleme kalkıştığına da kimse tanık olmamıştır. Dolayısıyla herhangi bir terör olayıyla karşı karşıya kalma gibi bir risk fanatik Taşnaklara rağmen yoktur.
Gül'ün ziyaretindeki tek endişe Taşnakların gösteri yapma ihtimaliydi. Ki bu da yol güzergâhında gerçekleştiği gibi maçın oynandığı statta pankart açıldı.
Gelelim emniyet tedbirlerine... Bizim gazete ve televizyonlara yansıyan maça gelecek seyircilerin ev ve iş adreslerinin tek tek tespit edilerek uyarıldığı haberleri kısmen doğru. 52 bin kapasiteli stada 18 bin seyirci olduğu resmi kayıtlara geçti. Bunun yedi bininin üniformalı polis ve asker, bir o kadarının da sivil görevli olduğunu geçtiğimiz gün yazmıştım. Benim asıl canımı sıkan Türkiye'den giden koruma heyetinin muhataplarının ABD'li oluşudur.
Gürcistan'daki olaylardan önce bu ülkede bulunan üç bin ABD'liye dikkat çeken Rus hükümeti, söz konusu ajanların Kafkasları karıştırmak istediğini beyan etmişti. Büyük Ortadoğu Projesi'nin yanında uluslararası enerji hatlarını kontrol etmek ve Avrasya coğrafyasında hüküm sürmeyi planlayan ABD'nin kadim dostu Ermenistan'ı yalnız bırakması elbette düşünülemez. Resmi nüfusu 3 milyon olmasına rağmen işsizlik ve ekonomik sıkıntı yüzünden iki milyonu bile bulamayan insanın yaşadığı Ermenistan'da çeşitli faaliyetler içinde bulunan ABD vatandaşı ya da görevlilerin sayısını bilen var mı? Bu konu 50 yıldır Türkiye'de bile tam olarak bilinmediğine göre sözü fazla uzatmadan rakamın Gürcistan'dakinden az olmadığını belirtmekle yetinelim.
Gül'ün seyahatinden önce altyapı çalışmaları ve protokol görevi için giden bizim heyeti ABD'lilerin karşılayıp, Ermeni yetkililer tarafından da "güvenlik konusunda birlikte çalışacağız" diye işaret ettikleri CIA ajanlarının bir bölümü de sadece bu iş için okyanus ötesinden geldiklerini öğrendik. Eh büyük ülke olmak kolay değil. Gittiğimiz her yerde muhatabımız dost ve müttefik (!) ABD... Ermenice bilmeyen hariciye ve koruma ekibinde İngilizce anlaşabileceği tek alternatif değil mi?
Sonuç olarak Türkiye'nin Erivan ziyaretini can-ı gönülden isteyen ABD'nin o seyahatte güvenliği sağlaması da tabiidir.
Gelelim Azerbaycan cephesine... Ermeni işgali sırasında bulunduğum bu ülkede bütün olumsuz şartlara rağmen Türkiye sevgisi ve güvenini tamamen yitirmek mümkün değildir. Merhum Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey'in Kelbecer'in işgali sırasında talep ettiği helikopterler verilmemiş, ancak Elçibey; "Türkiye'ye zarar gelmesin. Bizim tamamımız ölse de Türkiye bizim için ışık olmaya, yurt olmaya devam edecektir" demişti.
Aliyev iktidarının diplomatik yönden kırgınlığını bile ifade etmediği Erivan seferi Azerbaycan'da kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığı yaratmış durumda. Türk milli takımının maçlarını Türk ve Azerbaycan bayraklarıyla hararetle seyreden halkın bu geceki Belçika maçında çok heyecanlı davranabileceğini ifade etsem sanırım bazı şeyleri anlatmış olurum.
Oldubittiye getirilen Karabağ meselesi neyse de işgale uğrayan yüzde yirmilik topraklardan da geri çekilmeye niyeti olmayan Ermenilere tarihi bir ders vermek için fırsat kapıda. Büyük bir bölümü senelerdir Türk subayları tarafından eğitilen Azerbaycan ordusu bir günde buraları alabilecek kudrete artık sahiptir. Ancak başta ABD olmak üzere, Rusya da burada mevcut durumun devamından yana olduğu için sorunun çözüm yerine uzun süre daha öteleneceğini tahmin etmek zor değil.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra tarihin trenini yakalamış olan Türkiye'nin bu altın fırsatı nasıl kaçırdığı üzerine uzun yorumlar yapmak yerine, sorumlu olan gelmiş geçmiş iktidarların bunun hesabını gelecek nesillere nasıl vereceğini şimdiden hesaplamaları gerekir.
Dilerseniz yine haritayı duvara asın ya da masaya yatırın. Türkiye ile Azerbaycan arasına, Nahçıvan ile Azerbaycan arasına sokuşturulan geçitleri dikkatlice inceleyin. Gökçe Göl (Ermeniler Sevan der) ile Zangezur Geçidi'ni gözünüzün önüne getirin. Uykularınızın kaçacağından eminim.