Ergenekon Operasyonu'ndaki iddiaların hangisi doğru?
GÜNÜN OLAYI
Ergenekon Operasyonu’ndaki
iddiaların hangisi doğru?
Yayın yasağına rağmen taarruzda olan AKP ve cemaat matbuatındaki bombardımandan satırbaşları:
Meğer, bu Ergenekon Örgütü Türk-Kürt çatışmasının peşindeymiş!
Meğer, emekli General Veli Küçük 5 cinayetin emrini bizzat vermişmiş!
Meğer, bu çete üniversiteleri bile fişlemişmiş!
Meğer, bu yapı Danıştay’a yapılan saldırıdan, Cumhuriyet gazetesine konan bombaya, Diyarbakır’daki provokasyondan (Katliamdan)Hrant Dink cinayetine, Fethullah Gülen’e suikast girişiminden misyonerlere yapılan saldırılara kadar pek çok şeyden sorumluymuş.
Meğer, PKK’nın Diyarbakır saldırısını ben yaptım demesi, yani katliamı üstlenmesi de fasa fiso imiş!
Meğer, bu Ergenekon’a yurt dışından 50 milyon dolar gelmişmiş!
Meğer, bu çete hükümete karşı bir kalkışmayı örgütlüyormuş!
Meğer, bunların amacı devleti ele geçirmekmiş!
Yeter, yeter demeyin bu çetenin(!)yaptığı daha çok şeyler varmış!
Utanmasalar İkiz Kuleleri bunlara bombalatıp, Uğur Mumcu cinayetini de bunlara işlettirecekler.
Evet ,yayın yasağına rağmen bütün bu iddialar, AKP yandaşı medyanın manşetlerini süslüyor.
Peki, medya bütün bunları masa başında mı uyduruyor?
Elbette değil.
Belli ki geçmişte yaşadığımız sarı zarf dağıtımı misali bir dağıtım ve yönlendirme var.
Peki bunun adı ne midir?
Daha önce de yazdık bu operasyon ve tantanası açık bir psikolojik harekattır.
Hedefi de tartışmasız müesses nizamdır.
Amaçları hem orayı aşındırmak, hem de gözdağı vermektir.
Yargı süreci devam ettiği için ayrıntılarına giremeyeceğiz ama sorarım size var olan tabloda o yaman çelişkiler nasıl izah edilecek?
İşte size mini bir örnek:
Ergenekon’a yurt dışından 50 milyon dolar geldi deniliyor.
Nereden, kimden geldi bu para neden açıklanmıyor?
Öyle ya paranın geldiğini tespit edenlerin kaynağına da ulaşmış olmaları gerekmiyor mu?
Hem Türk ulusalcılarının dünyada böyle dostları ya da yoldaşları var da bunu kimse niye bilmiyor?
Peki böyle bir para vardı ise, Orhan Pamuk’a suikast için 2 milyon doların aranması neyin nesidir? 50 milyon doları olan bir örgüt, suikast için elindeki paranın çok cüz’i bir kısmını kullanmadı da para arayışına mı girdi?
Sorarım size, yurt dışından bu kadar para bulabilen bir örgüt nasıl olur da adam öldürecek bir suikast tabancasını temin edemez?
Hayır bütün bunları ben uydurmuyorum, bu iddialar iki gün öncesindeki Hürriyet Gazetesinin manşetini süslüyordu.
Hürriyet de bunu gaiplerden duyup yazmadı, ona da sarı zarfçılar tarafından belli ki servis edildi..
Görüyorsunuz sadece bu çelişki bile hadisenin gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.
Hayır amacım asla suçu ve suçluyu korumak değildir ve olamaz.
Suç varsa elbette sorumluları cezasını çekecektir.
Söylemek istediğim, Ergenekon Operasyonu olayında bilinmeyen amaç ve projelerin olabileceğidir.
Hem yargılama daha başlamadı.
Suç ispatlanmadığına göre ortada suçlu da yoktur.
Bekleyelim bakalım, yargı nasıl karar verecek?
Bu arada Şemdinli olayını ve orada 38 yıla mahkûm edilen ama sonradan bu kararı bozulup beraat eden Astsubay örneğini hatırlayın... O günlerde bu kesim aynı şeyleri yazıp çizmişti. Sonuç ortada.
Fotoğraf şudur: Ergenekon Operasyonu devletin fiilen ikiye bölündüğünün net belgesidir.. Daha fazla yazmayayım ama, Türkiye’de acayip şeyler oluyor.
+++++
YAKIŞMADI...
Bahçeli, Erdoğan’ın kapıcısı mı?
Durun, bu ifade bana ait değil, tersine yayınlanan o karikatürdeki bu yakıştırma Sayın Bahçeli’ye liderlik noktasında itiraz eden bendenizi de fazlasıyla sinirlendirmiştir. Bu yakıştırmanın sahibi Cumhuriyet Gazetesidir. Görmeyenlere hatırlatalım. Önceki günkü Cumhuriyet’te yayınlanan karikatürde Devlet Bey, kapıcı olarak çizilmiş ve RTE yazan dairenin önündedir. Kapıda ise Emine Erdoğan Hanımefendi... Emine Hanım, Devlet Bey’i kapıda görünce Tayyip Bey’e seslenir: “Devlet Efendi geldi, bir isteği var mı diye soruyor...” Evet karikatür aynen böyle... Kuşkusuz bu karikatürle Bahçeli’nin AKP’nin yörüngesine girmesi bu şekilde eğlenilip, eleştiriliyor. Ama yapılan eleştiride aşağılama vardır ve bunu protesto ediyoruz.. MHP gibi yapının genel başkanı adı ne olursa olsun kapıcı diye sunulamaz... Tam bu noktada dün sorduklarımızı yineleyelim;Yeniçağ, Bahçeli’yi eleştirmiştir de ona hiç kapıcılığı layık görmemiştir. Hal bu iken Bahçeli’nin gözünde Cumhuriyet hâlâ mukaddes, Yeniçağ ise düşmandır. Değil ise sorarım size, Yeniçağ Bahçeli’nin emriyle, ben bu gazeteye gelmeden beri yani bir yılı aşkın bir süredir MHPm Genel Merkezine sokulmazken, Cumhuriyet hâlâ neden Genel Başkana sunulan ilk beş gazetenin en üstünde olandı?
+++++
YAKIŞTIRAMADIM...
Filozof (!) Mümtazer’in söylediklerine bakın!
Önceki akşam Habertürk’te Basın Kulübünü izlerken Mümtaz’er Türköne’nin ettiği şu söze takıldım: “Türbana karşı çıkanların hepsi şaibeli(Hırsız demek istiyor) ve hakkında soruşturma yapılan isimlerdir. İşte onlar yolsuzluklarını örtmek için türbanı kullanıyorlar...” Üniversitede başörtü serbestliğini bu satırların yazarı da savunuyor ama, ona karşı çıkanları hırsız diye itham etmek insafsızlığın ötesinde bayağılıktır... Ülkücüleri cahil diye küçümseyen yeni küreselci (Aslında konjonktürcü) Mümtaz’er kardeşe bu satıhlığı doğrusu hiç yakıştıramadım. Onun kalibresinde olan biri, başörtüsünü daha haklı gerekçelerle savunabilirdi. Yapamadığına göre filozofluğunun(!) sanal olup olmadığı noktasında da şüpheye düştüm... Bir başka şey, bu Mümtaz’er kardeş bir kez olsun ABD emperyalizmine neden bir laf olsun etmez? Geçmişte ettim diye bu konuyu geçiştiremez, şimdi yani bugün neden bir satır olsun yazmıyor.Yoksa yazdırmıyorlar mı? E, bunu bile yazdırmayanların yerinde ne işin var be adam!