'Ergenekon' Gülleri özgürleştirecek
“KÜRDİSTAN” İFADESİNDEN GERİ ADIM ATILMASINA ÇOK BOZULAN AHMET ALTAN’DAN SÜPRİZ OLMAYAN İTİRAF:
‘Ergenekon’ Gülleri özgürleştirecek
Abdullah Gül’ün “Kürdistan” sözü ile ilgili olarak geri adım atmasına en çok içerleyen Ahmet Altan oldu. Ona göre “Bizim politikacılar ne zaman yurtdışına çıksalar özgürleşiyorlar, sere serpe konuşuyorlar ama ülkeye geri dönüp de toprağa ayak bastıklarında o korkunç baskıyı hissedip dışarıda söylediklerinden vazgeçiyorlar.”
Neden mi?
Çünkü içeride “Ergenekon” var. Cızz yapar mazallah!
Bu nedenle 2. iddianameden çok umutlanmış Altan. Artık “Gül”ler üzerindeki baskı hafifleyecekmiş. Artık rahatça “Kürdistan” diyebileceklermiş... “Federsayon” diyebileceklermiş... “Soykırım” diyebileceklermiş...
“Burası Gülistan olmaktan kurtulacak”mış. “Ahmet Altan’lar kurtulacak”mış. “Güller kurtulacak”mış. Ve bütün bunlar “dış güçler”in de yardımıyla olacakmış!
+++
Terörle kazanmak
Türkiye’nin Güneydoğu bölgesine “Asıl Kürdistan” denilince acaba ne yapacaksınız?
Şimdiye kadar ne yaptınız ki, bundan sonra ne yapacaksınız?
“Kürt yok”tan başlayan kırmızı çizgiler, “Kürdistan”a kadar geldi dayandı... Devletin televizyonu yayın yapıyor, soyadı “Türk” olan “Kürt” asıllı milletvekilli, Meclis’te Kürtçe konuşuyor.
Alışmadınız mı?
Sırada PKK’ya af, Öcalan’ın İmralı’dan tantanayla çıkarılması var. Buna da alışacaksınız.
Irak’ın Kürt kökenli Cumhurbaşkanı garanti vermiş: “PKK ya silahı terk eder, ya memleketi!” “Apo” da İmralı’dan çıkar, partinin başına geçer, ilk seçimde, bakarsınız, kurulacak koalisyon hükümetinin başbakan yardımcısı olur.
Demirel “Kürt realitesini kabul etmek zorundayız” dedi mi?
Mesut Yılmaz “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi mi?
Tayyip Erdoğan “Kürt sorunu, benim sorunum” dedi mi?
Sonuç, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı noktayı koydu: “Kürdistan!”
Bugünkü sonucun temelinde terör vardır. Terör kazandı!
* Hasan Pulur / Milliyet
+++
Amerikan
marifeti
Sovyetler yıkıldı ve parçalandı.. Yugoslavya yıkıldı ve parçalandı.. Sıra geldi Ortadoğu’ya, Türkiye’ye, Irak’a...
Bush’un ’BOP’u ve Türkiye’ye biçtiği “Ilımlı İslam Devleti” planı boşuna mıydı?.. Antiamerikan Erbakan’ın yerine, Amerikancı İslamın AKP ile hayat bulması ve kurulur kurulmaz iktidara geçirilmesi boşuna mıydı?.. Amerika’nın Irak’ı işgali boşuna mıydı?..
Amerika kışkırtıp pompaladığı PKK’yi bu kez Türkiye’ye satıyor...
Satışın karşılığı ne?..
Kürdistan?..
Satışın aracısı kim?..
Talabani...
İşgal ettiği Irak’ta Talabani’yi Cumhurbaşkanı yapan kim?..
Amerika...
Talabani Amerikan uşağı değil mi?..
Amerika’nın marifetlileri yaman mı yaman...
Anadolu’nun Güneydoğu aşiretleriyle Kuzey Irak aşiretleri her bakımdan hısım, akraba... Güneydoğu’da su var... Irak’ın kuzeyinde petrol... Su ve petrol coğrafyası aşiret düzeninde birleşti mi, hem Irak parçalanmış olur hem Türkiye...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
+++
Davete İcabet ADETTİR
Hayatın ‘zaten bir dans’ olduğuna
ikna olan gazeteciler, en kıvrak
figürlerini sergilemeye başladılar
+++
Ve bir gün sonra:
Mehmet Y. Yılmaz, U dönüşü yapan meslektaşlarını kurtaracak muazzam bir mazeret bulmuş: Bir yandan uçağın gürültüsü, diğer yandan şartların olumsuzluğu bazen sözlerin tam anlaşılamaması sonucunu yaratabilir. Gazeteciler eksiklerini diğer arkadaşlarının notlarından tamamlayabilir. Çoğunun evet söyledi demiş olması bana bu ihtimali de düşündürttü.
İlk gün ‘dedi’ diyenler safında yer alan Koru, dün şunları yazdı: Birlikte olduğumuz süre içerisinde ağzından ’Kürdistan’sözcüğü çıkmadı Cumhurbaşkanı Gül’ün, keşke çıksaydı da bir ’bagajı’ daha sayesinde sırtımızdan atabilseydik...
Zurnanın zırt dediği yer (mevzu bahis kıvırma olunca, roman havası etkisi sürüyor haliyle) Koru’nun şahit gösterdiği Hasan Cemal’in yazısıydı.
Cemal 1992’de Kuzey Irak’a gittiğinde karşısına çıkan “Welcome to Kürdistan” tabelasından, Irak Kürdistanı Geçici Hükümeti Bakanlar Meclisi diye bir yapıdan, Irak Kürdistanı Başbakanı diye bir makamdan (Fuat Mahsum) bahsediyor yazıdan...
Görüldüğü gibi hiçbirşey birdenbire olmuyor. Tüm bunların vebali, bölünmez bütünlük, milli birlik, egemenlikve benzeri ilkelere dönük tehditlerle iligli uyarıları önce paranoya olarak nitelendirip atı olan Üsküdar’ı geçtikten sonra da “vah vah” diyenlerin omuzlarında değil mi?
+++
AKP’nin son
seçim kozları
Üç gün kala
Ne ekonomik kriz kaldı, ne işsizlik, ne iflaslar, ne intiharlar, ne sade insanların sokaklarda ağlayıp-sızlamaları... Misal; İstanbul-Ankara belediyelerinin aslında olmayan bir şirkete milyonlarca dolar verip ondan asfalt danışmanlığı aldıkları... Yabancı asfalt danışmanlarının hiçbir zaman Türkiye’ye gelmedikleri... Ya da yolsuzluklar, hırsızlıklar, yağmalar... İktidar bebelerinin inanılmaz zenginlikleri... Gökten yağan hırsızlık haberleri... Hiçbiri artık gündemde değil, sabahtan akşama kadar “2. iddianameyi” konuşuyorlar... Seçime üç gün var...
* Bekir Coşkun / Hürriyet
+++
Çiçek attı
Cumhurbaşkanı Gül yarın Almanya’ya gidecek olsa Bavyera Başbakanı’nı karşısına alıp oradaki Türk kökenli bireylerin sorunlarını onunla konuşur mu? Cumhurbaşkanı Gül’ün, Kürt kökenli vatandaşlarımıza seçim öncesinde AKP adına çiçek atmak gibi bir niyeti yoksa ve “dış politikayı” bizzat belirlemek iddiasında değilse o sözün ne gereği vardı?
* Oktay Ekşi / Hürriyet
+++
Medya
engizisyonu...
Altan Öymen, medya faşizminin çok net bir fotoğrafını çekiyor:
“Hukukun temel ilkelerinden, söz ettiniz mi, gelsin ‘darbe yandaşı’ lafları... O laflardan kurtulmanın tek çaresi var: Soruşturmayla ilgili her ‘tutuklama’yı alkışlayacaksınız. Her ‘serbest bırakma’ kararını yuhalayacaksınız... Yaşlıların, hastaların, muayene edilmesine, hastaneye kaldırılmasına karşı çıkacaksınız. Ölmeleri ihtimali olsa bile, hapishanede kalmalarını isteyeceksiniz.
Hastaneye kaldırılmış olan varsa, eşinin özel telefonlarının dinlenmesini destekleyip, yeniden hapishaneye sokma yolları arayacaksınız.
Hapishanede de, başkalarıyla beraber kalırlarsa savunmaları için birbirlerine yardım etmeleri ihtimali olduğunu söyleyeceksiniz. Bunun önlenmesi için tek kişilik hücre usulünü önereceksiniz.... Ki, ‘demokrat’ olduğunuzu, her türlü ‘darbeye karşı’ olduğunuzu kanıtlayabilesiniz...
Yoksa, ‘Ergenekon’u sulandırma’, ‘darbecileri destekleme’, ‘demokrat olmama’, ‘darbeden menfaat bekleme’ gibi suçlamalara hazır olun...
Bu anlayışın örneklerine bazı gazetelerde hemen her gün rastlayabilirsiniz. Hukuk, kanun, kural, savunma hakkı, TCK, CMK... Hepsi onlar için ‘ayrıntı’dır.”
* Melih Aşık / Milliyet
+++
MİNİ YORUM
Enkaz değil insan aransaydı...
Neredeyse zihnimizden geçenleri bile okuduğuna inanacağımız dinleme, izleme, tespit, takip mekanizması, en çok ihtiyaç duyulan anda kayıplara karıştı. Üç memurun ülkenin altını üstüne getirecek verilere ulaştığı, yerin yedi kat dibinden, dakikada ‘suç delili’ çıkarıldığı, çok gizli cephaneliklerin elle konmuş gibi bulunduğu. Çok gizli, çok özel, çok ulaşılmaz herşeye erişildiği ülkemizde, ‘devletin tüm imkanları’ seferber edilmesine rağmen ‘bilinen’ bir alandaki ‘enkaz’a saatlerce ulaşılamadı. Belki en başta arananın ’enkaz’değil, ‘insan’ olduğu kabul edilseydi farklı olurdu... Olay yeri incele ekibi havasında değil de cankurtaran havasında çıkılsaydı yola... Belki... Allah bilir...