Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

“Ergenekon” Davası

Sanki adı bile özel olarak seçilmiş. Böylece Türk Milletinin varoluş destanı ile, “darbe... çete... terör örgütü” gibi kirli kavramlar özdeşleşmiştir. Kısaca Türk Milleti hedef seçilmiştir diyebiliriz. Bunun için olacak “Ergenekon” Davasını, “150 yılın davası” veya “27 Mayısların ruhuyla yüzleşme” hatta “tekçi ve baskıcı devlet zihniyetiyle hesaplaşma” olarak görüp büyük bir şehvetle kutsayanlar, ekranlarda arzı endam ediyor. Yargı kararı Türk Milleti adına değilmiş gibi, milletin egemenliğiyle “hesaplaşmak” tan söz ediliyor. Sanıklardan, zihniyet adına hayatta olmadığı dönemlerin hesabı soruluyor!.. Nefret ekiliyor...
Başbakanın Başdanışmanı, “Ergenekon davası, Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşmasının adıdır. Bu dava 27 Mayıs’tan, 12 Mart’tan, 12 Eylül’den, 28 Şubat’tan, 27 Nisan’dan süzülüp gelen bir müdahale ruhundan hesap sorulmasıdır” diyebiliyor. Yine arife günü TRT’de, bu davadaki hukuksuzluklardan bahsedilmesi üzerine celallenen, hem de profesör unvanı taşıyan bir hocamız şöyle meydan okuyordu: “Açıkça söyleyelim. Bu dava Cumhuriyet dönemi zihniyetiyle hesaplaşmadır. Bu hesaplaşma mutlaka yapılmalıydı. Yapılmıştır da. Bu zihniyetin vesayeti ortadan kaldırılmıştır.”
Bütün dünyada, insanlar “zihniyet” lerinden değil, fiillerinden dolayı yargılanır diyen hukukun temel kuralını tanımayanlar, Türkiye’mizin bir “vesayet” ten diğer “vesayet” e sürüklendiğini de elbette göremezler. Zira, “madem haklı olan benim! Vesayet de bende olmalı” anlayışındadırlar.
Buna göre her istediklerini yapabilirler. Öyle de oluyor; Türk Milletinden gizleyerek Üniter-Milli Devleti, “çok ortaklı” devlete dönüştürmeye çalışıyorlar. Bunun en büyük engeli Türk Ordusu ve muhalif çevrelerin sindirilmesi gerekiyordu, bu da yapılıyor. Yargıda hukukun ayaklar altına alınması, temel insan hak ve hürriyetlerinin çiğnenmesi “mazur” ve “meşru” görülüyor. Türkiye gerildikçe geriliyor.
Sormaya gerek var mı bilmiyoruz. Acaba aynı milletin evlatları arasında kin ve düşmanlığı tahrik edici böyle bir tablo nasıl oluştu? Çekilen bunca ağır sıkıntılardan neden ders alınmadı? Kanaatimize göre bu soruların cevabı, “zihniyet” taassubu ve tahammülsüzlüğünde aranmalıdır. Gücü eline geçirenin, başkalarına hayat hakkı tanımaması, her yolun mubah sayılması, bundandır. Bugün bu halin zirvesine çıktığımızı söylemeliyiz. Ülkemiz, kabile toplumları hariç, dünyanın hiçbir hukukunda ve inanç sisteminde yeri olmayan zihniyet taassubu tuzağına, maalesef düşmüştür. Bilinmeli ki, hiçbir zihniyet/görüş/fikir manzumesi yüzde yüz yanlış veya doğrulardan oluşmuyor. Bunun için zihniyetler arasında köprülerin ve kapıların açık tutulması, medenice tartışılması hem elzemdir, hem de gelişmenin tetikleyicisidir. Uzlaşmanın yolu budur. Yargı değildir.


***


Bu davanın hazırlanışı da oldukça ilginçtir. Dönemin Başbakan Yardımcısı Gül, daha olayların başında, “Cesur bir savcı arıyoruz... Bu bombalara dikkat edin. Bunun arkası gelecek” demiş. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Danıştay cinayetinden birkaç saat sonra, “Sürprizlere hazır olun. Gladyo tipi bir yapılanma var” kehanetinde bulunuvermiş. Başbakan Erdoğan ise, “Ben bu davanın savcısıyım” deyivermiş. Çok dikkat çekici değil mi? Geleceği okuyorlar(!) Süreç de böyle seyrediyor. Yani, “aranan cesur savcı” bulunuyor, davayı “bombalar” (Ümraniye’de çatıda bulunduğu ileri sürülen bombalar) başlatıyor, “Gladyo tipi yapılanma sürprizleri” davet ediyor ve bu eksende bugünlere geliniyor.
Lütfen dikkat; eğer “cesur savcı!” bulunmasaydı, Ümraniye’de çatı arasında kimsenin göremediği bombalar(!) olmasaydı, Mahkemede “Osmanım” denilen kirli suçlardan ağır cezalık biri eliyle Danıştay cinayeti bu davaya bağlanamayacak, tek bir cinayeti bile olmayan silahsız ve eylemsiz kalan “Ergenekon Terör Örgütü(!)” kurulamayacak, “lağvedilmiş Özel Yetkili Ceza Mahkemesinde” yargılanmayacaktı!..


***


SONUÇ: Türk Milleti “Ergenekon” Davasında böylesine verilen ağır ve vicdan sızlatan cezalarla MEŞGUL İKEN; PKK Güneydoğu’da “Paralel devlet” kurmakla ve Barzani Erbil’de, AKP iktidarının bilgisi dahilinde dört ülkedeki Kürt partilerinin katılımıyla “kerning0 Kürdistan Ulusal Kongresi” ni toplamakla uğraşıyordu.
Bu tespitlerin ışığında diyebiliriz ki, “Ergenekon” Davası, milletimizi ve devletimizi hedef alan “siyasi bir davadır.” MHP Genel Başkanı’nın dediği gibi; “Hesabı görülen Türkiye’dir, Türk milletidir, hesabı kesilen TSK’dır.”
UYAN EY EHLİ VATAN!..
------------------
ACI KAYBIMIZ: Çok erken yaşta kaybettiğimiz, tarih ve kültürümüze önemli hizmetleri olan ve büyük gelecek vadeden Servet Somuncuoğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesinin ve Türk Milletinin başı sağ olsun.

Yazarın Diğer Yazıları