Erdoğan'ı koruyan devlet, dayağı affet...
Kemal Kılıçdaroğlu'nu linç ederek öldürmek için saldırtılan, yumruk attırılan 7 Çubuklu eşkıya,
Gazeteci, yazar Yavuz Selim Demirağ'ı linç ederek öldürmek için saldırtılan 7 demir çubuklu eşkıya,
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in evini bastıranlar,
Ve bu eşkıyaları serbest bırakan savcılar, hâkimler…
Ve AKP kaybettiği için İstanbul'da seçimi yenileten YSK'daki 7 suskun hâkim…
Hak, hukuk, vicdan tanımayan savcılar ve hâkimler mi adalet sağlayacak?
Devlet mi adalet sağlayacak?
Siyasetçi isen, iktidarın hatalarını eleştiren ana muhalefetin lideri isen şehit cenazesine gidersen dövülürsün.
Gazeteci isen yazar isen gerçekleri yazarsan, yağmalanan İstanbul Belediyesini konuşursan, FETÖ ile mücadele eder, etmeyenleri afişe edersen dövülürsün.
Sokaklara, caddelere, meydanlara çıkar İstanbullulara sevgi ile yaklaşırsan, arana koruma duvarı koymazsan, "Belediyeyi rantçılara yağmalatmayacağım, zenginden alıp fakire vereceğim, suyu, otobüsü ucuzlatacağım" dersen kazandığın mazbatayı 7 hâkimin kararı ile elinden alırlar ki siyaseten dövülürsün.
Sokaktaki çocuğun, "her şey güzel olacak" sloganını alır, yenilenecek seçimin sloganı yaparsan, "FETÖ'cüler de böyle derdi" diye saldırıya uğrarsın.
Bu kadar saldırı varken aklıma ve objektifime takılan bir görüntüyü de sizlerle paylaşmak istedim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinden dahi koruyan devletin fotoğrafıdır.
Sadece cumhurbaşkanı Erdoğan ve korumaları için Meclis içinde dahi oluşturulan güvenli alan budur.
Milletvekillerinden korunan cumhurbaşkanı fotoğrafı budur.
Onlarca arabadan oluşan, onlarca polis aracı ile korunan cumhurbaşkanı konvoyunun görüntüleri sosyal medyada çeşit çeşit vardır.
Anakara Beştepe'deki cumhurbaşkanlığı külliyesinin önündeki yol dahi GİRİLMEZ tabelası ile trafiğe kapalıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı binlerce koruma ile milletin vekillerinden bile koruyan devlet ne yazık ki parti genel başkanları Akşener ve Kılıçdaroğlu'nu koruyamıyor.
Gazeteci Yavuz Selim Demirağ'ı koruyamıyor.
Haydi, koruyamıyor diyelim de saldırganları neden takipsizlik vererek serbest bırakıyor?
Değerli okurlarım,
"Tuz kokarsa" denir ya ülkemizde işte bu deyim gerçekleşiyor.
Devlet ve Adalet hepimiz için olmazsa olmaz iki ana kavramdır.
Peki, bugün hem devlet hem de adalet aranır hale gelmedi mi?
Devlet, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sayesinde "parti devleti" haline getirildi.
Adalet, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sayesinde ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin adının ilk kelimesinde kaldı.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediler, yargıyı tek adama bağladılar,
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediler, yasamayı tek adama bağladılar,
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediler, yürütmeyi tek adama bağladılar,
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediler, enflasyonu, hayat pahalılığını, işsizliği, zamları patlattılar, milleti kuru soğana muhtaç ettiler…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP'liler, Devlet Bahçeli, MHP'liler, Yavuz Selim Demirağ'a neden "geçmiş olsun" mesajı yayınlamadılar?
Değerli okurlarım,
Evet, seçimler demokrasinin her derde deva kutsal anahtarıdır.
Ey İstanbullular, 23 Haziran'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi bir kez daha önünüze konulacak.
YSK'nın sadece 7 hâkimi istedi diye 31 Mart'ta seçtiğiniz Ekrem İmamoğlu'nun mazbatası gasp edildi geri alındı.
Milletin egemenlik de iradesi de sadece YSK üyesi 7 hâkim tarafından yok sayıldı.
4 milyon 172 bin İstanbullunun oylarıyla seçtiği İmamoğlu mağdur edildi.
Her zaman başvurduğum en önemli belge Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Gençliğe hitabesi" metnidir.
"Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927)"
Ey İstanbul seçmeni 23 Mart'ta vazifeniz demokrasiye ve 31 Mart seçimlerinin sonucuna sahip çıkmaktır.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, GASP EDİLEMEZ…