Erdoğan kazdığı kuyuya düştü
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önünde çözüm bekleyen dağ gibi sorunlar birikti.
"Kendi kazdığı kuyuya düştü" denir ya, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen "tek adam rejimi" tam da böyle bir sonuç ortaya koydu.
Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak "Tek adam" rejiminin ağırlığı altında ülkeyi yönetmede çok önemli güçlükler yaşamaya başladı.
Ekonominin, Erdoğan'a en fazla oy kaybettiren unsur olduğu damadının Hazine ve Maliye Bakanlığına atanması sonucunda ortaya çıktı.
Emir ile Merkez Bankası faizleri düşürdü, TÜİK verileri enflasyonun yüzde 8.55'e düştüğünü gösteriyor, döviz kurlarında anormal değişiklik görülmüyor ama
- Gıda enflasyonu düzelmiyor,
- Esnaf ve tüccar kepenk indiriyor,
- İşsizlik her ay giderek çığ gibi büyüyor,
- Dev firmalar banka kredi borçlarını yapılandırıyor,
- Devlete vergi ve SGK borcu olanlara e-haciz uygulanıyor,
- İcra dosyalarında patlama yaşanıyor,
- 2020 yılı bütçesi için yüzde 22.58 oranında yeniden değerlendirme artışı öngörülüyor…
Ekonominin yanı sıra devlet yönetiminde de ortaya konulan yapı Erdoğan'ı hayal kırıklığına uğrattı.
Bakanların ve bakan yardımcılarının Erdoğan tarafından atamaları karşısında bakanlıkların yönetiminde çok başlı bir tablo çıktı.
Uzun yıllar genel müdürlük yapan bir bürokrat bu yapıyı şöyle tanımladı:
"Eski düzende yani müsteşar ve müsteşar yardımcılarının bürokrasiye olan hâkimiyeti tamamen ortadan kalktı. Her bakan yardımcısı kendi politikalarını uygulamak için kendi bildiğini yapıyor.
Bakanlıklar milletten koptu, bürokratların da milletle teması kesildi. Hatta bürokratlar artık iktidar partisinin milletvekillerinin telefonlarına dahi çıkmıyorlar."
Değerli okurlarım,
Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel uzun yıllar başbakanlık yaptığı dönemler için şöyle derdi:
"Bürokrasiye hâkim olamayan partiler iktidarda kalamazlar. Bürokrasi durursa iktidar felç olur…"
Bugün itibarı ile bürokrasi tamamen kilitlenmiş durumda.
AKP'nin "tek adam rejimi" en çok bürokrasiyi yani devlet çarkını olumsuz etkiledi.
Siyasi ve hukuki sorumluluğu olmayan bakan yardımcıları bürokrasiye nüfuz edemiyorlar. Memurlar, "yarın benden hesap sorulur" korkusu ile sorumluluk isteyen işlere, görevlere imza atmıyorlar.
Özetle ekonominin yanı sıra bürokrasi de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi açısından Erdoğan'ın hâkim olamadığı önemli bir alan haline geldi.
Değerli okurlarım,
Ekonomi ve bürokrasinin yanı sıra dış politikada Erdoğan'ı üzen önemli bir konu oldu.
Barış Pınarı harekâtının Trump'ın tehdit mektubu sonrası durdurulması ve teröristlerin bölgeden gerek Amerika gerekse Rusya tarafından kaçırılmasına tepkiler giderek büyüyor.
Ailesinin mal varlığına yönelik tehdide Erdoğan'ın yanıt verememesi, "hodri meydan" diyememesi en güçlü destekçilerini dahi kızdırdı.
"Erdoğan ve ailesinin mal varlığında açıklanmayacak ne var?"
Bu soru anlaşılan o ki AKP'nin oy kaybının en önemli gündem maddesi.
AKP teşkilatları da milletvekilleri de bu soruya yanıt vermekte zorluk çekiyorlar.
Bu durumda demem o ki;
Erdoğan, kendisinin ve ailesinin mal varlığını Amerika'ya gitmeden önce tek tek açıklasın ki Trump kendisini bir kez daha tehdit edemesin.
AKP'de son durum
AKP'de yaşanan metal yorgunluğu partinin en düşük belde teşkilatından genel merkeze kadar her kademeye yayılmış durumda.
Devlet işlerine daha çok vakit ayıran Erdoğan, AKP içindeki çözülmeyi engelleyemiyor.
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın kuracağı partiler artık gün saymaya başladı.
Her iki parti kurulduktan sonra AKP'den hızla kayışlar olacağı iddia ediliyor.
Özetle söylemek gerekir ki, Erdoğan kendi kazdığı kuyuya yani cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine düştü…