Erdoğan görüşmedi, Jeffrey tehdit etti
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Fırat'ın doğusuna yapacağı askerî harekât için, "belki yarın belki yarından da yakın" diye yazdım. Askerî ve lojistik hazırlıklar tamam idi ve Mehmetçik kırmızı düğmeye basılmayı bekliyordu.
Elbette ben yazdığım için değil ama benim aldığım "Türkiye, Fırat'ın Doğusuna askerî harekât başlatıyor" istihbaratını Amerikalılar da aldığı için sürpriz bir misafir "çat kapı" çıkıp geliverdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi, Büyükelçi James Jeffrey Ankara'ya gelip, "Aman aman durun biraz, Fırat'ın Doğusunda Amerikan askerleri ve gözlem noktaları adı altında askerî üsler var" dedi ve sonrasında da birçok şey söyledi.
Şu nokta çok önemli, Jeffrey bu sözleri kime dedi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a mı?
Hayır, çünkü Erdoğan kendisini kabul etmedi.
Jeffrey önce Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüştü.
Akar, Jeffrey ile yaptığı görüşmede, "Türkiye, güneyinde bir terör koridoru oluşmasına asla müsaade etmeyecek. Amerika, terör örgütü PKK/YPG'ya verdiği askerî ve siyasi desteği sonlandırılmalı, verdiği silah ve askerî araçları geri alarak gözlem noktalarından vazgeçmelidir" diye kararlı bir şekilde tavır koydu.
Erdoğan kabul etmedi ama Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Büyükelçi İbrahim Kalın, James Jeffrey'yi kabul etti.
Kabul sonrası yapılan resmî açıklamadaki şu cümle çok dikkat çekti:
"Türkiye'nin PYD/YPG konusundaki net duruşu ifade edilmiş, sınırımızda hiçbir terör unsurunun varlığına müsaade edilmeyeceği kararlılıkla vurgulanmıştır."
Tam bu noktada şu önemli gelişmeyi de vurgulamakta yarar var.
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan, Kanada ve Amerika'da bazı önemli görüşmeler yapıyordu.
Bu görüşmelerde İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın konusunun ele alındığı iddiası yayıldı.
Diplomatik ve askerî kaynaklara göre Fidan'ın temaslarının ana teması Fırat'ın Doğusuna yapılacak askerî harekât idi.
Nitekim eğer Kaşıkçı cinayeti olsaydı ana konu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hiç çekinmeden bunu açıklaması gerekirdi.
Fidan'ın Amerikan Senatosu'nda bazı senatörlerle ve Amerikan yönetimi ile yaptığı görüşmeler hakkında resmî açıklama yapılmaması ve Erdoğan'ın da, "temasları hakkında bilgim yok" açıklaması yapmasının temelinde Fırat'ın Doğusuna yapılacak askerî harekâtın son hazırlıkları olduğu anlaşılıyor.
Jeffrey'nin 24 saatlik jet hızındaki panik ziyareti Ankara'da sürerken aynı saatlerde Erdoğan'ın yaptığı açıklamadaki iki önemli mesaj çok dikkat çekti:
-"...Müttefik olduğunu söyleyenler her gün teröristlerle iş tutuyorlar. Teröristleri tepeleyerek gönüllerimizi şad edeceğimiz günler çok yakındır.
-Oyalama taktikleriyle bizi idare edebileceklerini sananlar artık yolun sonuna geldiklerini görebilmelidirler."
Peki, Jeffrey tüm bu gelişmelerden sonra nasıl bir tepki ortaya koydu?
Her zamanki Amerikan üslubu ve tarzı ile Türkiye'yi şu sözlerle tehdit etti:
"Suriye'nin kuzeyinde herhangi bir ülke tarafından tek taraflı olarak hamle yapılması, orada görev yapan Amerikan askerlerini riske atar. Daha önce Deyrizor'da böyle bir çaba olmuştu. Biz de kendimizi savunma hakkımızı kullandık ve karşılık verdik.
ABD ile SDG (PYD/YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri) bölgede IŞİD'e karşı birlikte mücadele ediyorlar. Bu Fırat'ın doğusunda da, Deyrizor'da da, Rakka'da da böyle."
Jeffrey'nin Deyrizor örneği ile neyi kastettiğini Maltepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal'a sordum.
Ünal, "Amerika güya bütün Suriye'de IŞİD ile mücadele ediyor. Deyrizor'da da güya Amerika IŞİD ile mücadele ediyordu. Ancak ne hikmetse Suriye askeri kuvvetleri o bölgede yani kendi topraklarında IŞİD'e karşı harekata geçti. Amerikan ordusu ise IŞİD'i değil Suriye askerlerini defalarca vurdu. Bu bölgede Amerika ile IŞİD arasında mutlu bir beraberlik olduğuna şüphe de yok" diye konuştu.
Prof. Ünal'a sordum:
Jeffrey'in, "Biz de kendimizi savunma hakkımızı kullandık ve karşılık verdik" sözlerinden Türkiye ne anlam çıkarmalı?
Amerika-Rusya-Suriye-İran ve Türkiye arasındaki ilişkileri çok dikkatli ve yakından takip eden Hasan Hoca şu yanıtı verdi:
"Jeffrey, Deyrizor örneğini vererek siz PYD/YPG'ye karşı askerî harekât yaparsanız sizi de vururuz diye Türkiye'yi tehdit ediyor.
Türkiye, Amerika'nın bu gözdağı hatta tehdit sözlerini ciddiye almamalı. Aynı sözleri daha önce Afrin'de de denediler ki Türkiye, PYD/YPG terör örgütüne karşı askerî harekât başlatınca, Amerika geri adım atmak zorunda kalmıştı."
Tekrar Jeffrey'nin açıklamasındaki şu cümleye de dikkat çekeyim:
"Ayrıca bu bölgelerde (Fırat'ın Doğusu, Deyrizor, Rakka) yerel yönetimlerin kurulmasına da çalışıyoruz."
Prof. Ünal'a, Türkiye'nin asla izin vermeyeceği bir siyasi adımı Amerika'nın sözcüsü Jeffrey yüzümüze karşı açıkça söylediğine göre bunu nasıl yorumlarsınız? diye sordum ve şu yanıtı aldım:
"Jeffrey burada açıkça PYD/YPG terör örgütüne federe bir devlet kurma çabasında olduklarını da itiraf ediyor.
İşte bu itiraf, Türkiye'nin neden en kısa zamanda Fırat'ın Doğusuna askerî müdahalede bulunması gerektiğini de açıkça ortaya koyuyor."
Ve sonuçta Jeffrey, Ankara'da yaptığı yıldırım hızındaki görüşmelerden sonra şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı:
"Görüştüğüm Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar endişelerini çok açık ve net bir dille ifade etti. Ben de bunu bütünüyle Washington'a taşıyacağım, Washington'daki herkes bu endişelerin farkında."
İşte size tüm yönleri ve uzman görüşü ile Fırat'ın Doğusunun net fotoğrafını ortaya koydum.
Ve diyorum ki, Amerika'nın oyalama taktikleri belki kısa bir süre geciktirecek ama Türk askerini yolundan asla döndüremeyecek.