Erdoğan enflasyonu durduramaz
Dikkat ederseniz Erdoğan dedim Mehmet Şimşek’ten bahsetmedim böyle yaptım çünkü yönetimin başı ve ekonominin patronu Mehmet Şimşek değil Erdoğan’dır. Malum bir şirketi değerlendirirken kimse muhasebe müdürüne ya da finans koordinatörüne bakmaz, doğrudan patrona ve yönetim kuruluna bakılır.
Ayrıca bugün uygulanan tek adam sisteminde bakanlar, eski bakanlar ve hatta bırakın bakanları eski müsteşarlar kadar bile siyasi güç sahibi değildir. Bu sistemde bakanların gücü sadece ve sadece özel yetkili danışmanlar statüsündedir, dahası kaderleri ve koltuktaki süreleri tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak karara, yani pamuk ipliğine bağlıdır.
Bu yüzden lafı dolandırıp Mehmet Şimşek’ten bahsetmeye gerek yok, eh zaten Erdoğan da yeri geldiği zaman ekonominin patronu benim demiyor mu?
Ağanın lafının üstüne laf söylenmez. Doğru ekonominin patronu Recep Bey’dir ve ben de bu yüzden sorumlu kişi olarak Erdoğan’ı işaret ediyorum.
Peki, Erdoğan enflasyonu niye durduramaz diye bir iddiada bulunuyorum?
Bakın Nobel Ödüllü ekonomist Milton Friedman, “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur.” demiştir ve bu kesinlikle doğru bir söylemdir. Doğru bir söylemdir çünkü artık modern dünyada takas ekonomisi hemen hemen hiç görülmez. Alınan ve satılan malın bir değeri vardır ve bu değer arz talep kanununa göre değişkendir buraya kadar doğru amma velakin alınan ve satılan mal ya da hizmetin değişiminde kullanılan ve para olarak nitelenen bir değişim aracı var değil mi?
Paranın da değeri değişir ve paranın değerindeki değişim, yükselme ya da düşme mal ve hizmet fiyatlarına ters orantılı olarak etki etmektedir.
İşte eğer bir ülkede fiyatlar genel seviyesinde sürekli ve radikal bir artış varsa bunun tek bir sebebi olabilir ve o da paranın değerindeki düşüştür ve biz iktisatçılar da bu olaya enflasyon deriz.
Pekâlâ, bir para niye değer kaybeder?
Bir paranın değer kaybetmesinin iki temel sebebi vardır:
1-Parayı basan otoritenin itibar kaybetmesi.
2-Para arzının artması yani fazla para basmak.
İlk maddedeki itibar kaybı söylemi eminim dikkatinizi çekmiştir, bu söylemi kullanan pek fazla iktisatçı yoktur ama bugün kullanımda olan kâğıt paraların tamamının değeri itibaridir, yani bugün kullandığımız kâğıt ya da dijital paralar bir manada devletlerin sonsuz vadeli sıfır faizli senedi hükmündedir. Kâğıt paraların altın, gümüş ya da döviz cinsinden bir karşılığı olmadığı için aynı bir tüccarın senedi gibi değerini tamamen sahibinin itibarından alırlar.
Buradaki itibardan kastım da elbette öyle saraylar, uçaklar ya da lüks araçlarla kazanılabilecek bir şey değildir. Bu manada bir itibar tamamen üretim gücü ve sahip olunan varlıklar ile davranış biçime dayalıdır. Rasyonel akla bilimsel yönteme uygun davranıyorsan, enflasyonist politikalar uygulamıyor, piyasalara güven verecek hukuki ve demokratik yapılara saygılıysan ve de yeterli varlığın varsa itibarın da olur. Bunlar yoksa aynı müflis bir tüccara benzer şekilde senedin hiçbir değer taşımaz ve ne faiz verirsen ver hiçbir yerde geçmez. Böyle para birimlerini almak zorunda kalanlar en hızlı şekilde bu paradan kurtulmaya çalışır, ya döviz, altın, gümüş gibi başka para birimleri ile ya da menkul, gayrimenkul mallar ile değiştirmek ister.
İkinci maddedeki para basma meselesine gelirsek, burada da senetlerin işlevine benzer bir durum söz konusudur. Nasıl bir tüccarın keşide ettiği senet miktarı üretim gücü ve varlıkları ile uyumlu olursa piyasada kabul görüp bir değer taşır ama bu uyum bozulursa söz konusu senedi kimse almak istemezse para içinde durum benzer şekildedir. Bir devlet üretim gücü ve varlıkları ile uyumlu miktarda parayı dolaşıma sokarsa bir sorun yaşanmaz amma ve lakin bu duruma aykırı fazla miktarda parayı piyasaya sürerse para değer kaybeder.
“Faiz sebep enflasyon sonuçtur” gibi bilime aykırı bir söylemi uzun süre savunan ve enflasyonist politikalar uygulayan Erdoğan’ın piyasalardaki itibarı meselesine girmeyeceğim bunu zaten biliyorsunuz.
Fakat para basma konusunda birkaç ek söz söylemek isterim.
Bir iktidar niye fazla para basar ya da basmak zorunda kalır?
Vergi gelirleri, varlık satışları ve borçlanma imkânları ödemelerini karşılamaya yetmediği için değil mi?
Peki, Erdoğan’ın, mültecilere yönelik harcamalar, KÖİ ödemeleri, KKM yükü, SGK transferleri, sosyal yardımlar, yurt içi ve dışı askerî harekâtlar, ideolojik amaçlı yurt dışı hibeler, deprem hasarlarını ödeme ve kentleri gelecek depremlere hazırlama gibi devasa harcama kalemleri ortada dururken para basmaktan vazgeçmesi mümkün müdür?
Elbette değildir ve işte bu yüzden de enflasyonu durdurması hiçbir şekilde beklenemez.