Erdoğan demek hezimet demek

Ortalama çeyrek asırdır Türk siyasetinin gündeminde olan ve en az 11 yıldır da Başbakan olarak ülkeyi yöneten Başbakan Erdoğan’ın entelektüel düzeyi hakkında hem bizim hem dünyanın elbette bir görüşü var.
AKP milletvekili Mehmet Metiner’in YouTube’a düşen ses kaydına göre bu “düzey” hayli düşük bir “düzey” olsa da, demokrasinin cilvesi gereği, Türk milleti, komşularımız ve diğer ülkeler mevcut “düzey”le idare etmek gibi bir mecburiyetle karşı karşıya.
Oysa Erdoğan nesli çok okuyan bir nesildi. Ve o nesil sosyoloji ve tarih bahislerinde öylesine bir açlık içerisindeydi ki, o günkü imkânlarla, ne bulurlarsa okur, okuma ne kelime, kitapları adeta yer-yutar, altını, sağını-solunu çize çize eritip şerbet gibi içerdi.
Ve o dönem gençlik arasında insanlık tarihi şöyle sınıflanırdı:
1. Tarih, bir milletler mücadelesidir.
2. Tarih, bir dinler mücadelesidir
3. Tarih, bir sınıflar mücadelesidir.
Bir ülkücü için tarih milletler mücadelesiydi. Bir İslâmcı için tarih ise dinler mücadelesinden ibaretti. Komünist ve sosyalistler ise tarihi “sınıflar mücadelesi” olarak değerlendirirdi. Bu tanımlar için gençler birbirine girer, kan gövdeyi götürürdü.
80 sonrası apolitik bir gençlik ortaya çıkartıldığı için gündemden düşmüş olmasına rağmen herhalde üniversitelerde dersler verilirken bu konular yine bu başlıklar altında inceleniyor olmalı.
“Millî Görüş gömleğini çıkarttığı” ve amacına ulaşmak için “Papaz elbisesi giymeyi bile göze aldığı” için geçmişini bir tarafa bırakacak olursak Sayın Başbakanımız bugün “tarihi, bir milletler mücadelesi” olarak kabul ediyorsa, bilsin ki, kendi döneminde dünya milletler camiasında tek kaybeden millet Türk milleti olmuştur. Devletin kurucu unsuru Türklük etnik gruplardan birine dönüştürülmüş, “T.C.” ibaresi valiliklerden ve pek çok resmi kurumlardan kaldırılmış, Türkiye’nin bütünlüğünün önemli bir bölümü “Kürdistan” olarak tanımlanarak parçalansın diye kurtlar sofrasına sürülmüştür.
Eğer Erdoğan için tarih bir “sınıflar mücadelesi” ise, Erdoğan döneminde kaybeden sınıf çalışan ve üreten sınıf olmuş, ülke siyasetçilerin soyduğu, rantiyecilerin çalışmadan kazanarak tıka basa doyduğu bir ülke haline gelmiştir.
Yok, eğer Erdoğan gömlek çıkarmalara rağmen tarihi hâlâ bir dinler mücadelesi olarak görüyor, İslâm ile Hıristiyanların hâkimiyet kavgası olarak değerlendiriyorsa, yine üzülerek ifade edelim ki, Erdoğan dönemi İslâm dininin ve halkı Müslüman olan ülkelerin kelimenin bütün anlamlarıyla adeta hezimeti yaşadığı bir dönem haline gelmiştir.
Camiler Haçlı kışlası olmuş, bizzat Erdoğan, İslâm ülkelerini talan ve işgal projesi olan Büyük Orta Doğu Projesi ve Medeniyetler İttifakı projelerinde “Eş Başkanlık” görevini üstlenmiş ve bu görevle adeta gururlanmıştır.
Ve devriâlemlerinde İslâm dünya genelinde “terörle” ve “yolsuzlukla” anılır hale gelmiştir.
Bu bahiste söyleyecek o kadar çok şeyimiz var ki...
Noktayı koyuyoruz amma “şimdilik” kaydıyla tabii...

Yazarın Diğer Yazıları