Erdoğan; Davutoğlu'na kızma çünkü haklı çıktı
Ahmet Davutoğlu 31 Mart 2019 yerel seçiminden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan''a AKP''deki çöküşü anlatan 3 ayrı rapor verdi. Davutoğlu''nun 22 Nisan 2019''da yayınladığı manifestodaki uyarların bugün de geçerli ve haklı olduğunu AKP''lilerin de Erdoğan''ın da okuması için özetliyorum:
İşte o manifesto:
"Bugün kritik bir tarihî eşikte bulunuyoruz.
AK Parti''nin 2. Genel Başkanı ve ülkemizin halk tarafından seçilmiş son Başbakanı olarak bu sorumluluk bilinci ile görüşlerimi aziz milletimizle paylaşmayı kaçınılmaz bir görev addediyorum.
31 Mart seçimlerinde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarında alınan sonuç üzerine gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız.
Bu hareket ikbal hesaplarına, gittikçe kabaran egolara ve kısır çekişmelere kurban edilmemelidir.
-Benmerkezci kibirli bir dil ile tevazudan kopuş,
-Kullanılan dil ile sergilenen tavır arasındaki uçurumun alabildiğine açılması,
-Kutsal değerlerimizin siyasi çıkarlar uğruna hoyratça kullanılması,
-Siyasi rakip görülen kişilerin yıpratılması için her türlü iftiranın yaygınlık kazanması,
-Temel değerler ve ilkeler düzeyinde yaşanan savrulma, siyasi söylemimizi de doğrudan etkilemiştir.
Son yıllarda partimizin insan odaklı, insan haklarına dayalı, özgürlükçü, reformcu, kuşatıcı, söyleminin yerini devletçi, güvenlikçi, statükocu ve salt beka endişelerine dayalı bir söylem almıştır.
-Metal yorgunluğu gibi ifadelerle bazı arkadaşlarımızın küstürülerek devre dışı bırakılması teşkilatlarımızın vicdanında ciddi bir yara açmıştır.
-Paralel yapı odağı kurumsallaşmanın özünü sakatlamıştır.
-Belediye başkanlarımız itham ve baskılarla görevden ayrılmak zorunda kalmış partimize ciddi darbe vurmuştur.
-AK Parti kurulları tek bir görüşün onay makamı haline gelerek işlevini yitirmiştir.
Partimiz ve ülkemiz, hırslarına esir düşmüş dar ve çıkarcı bir çevrenin ikbal kaygılarına terk edilemez.
-Partimiz her açıdan bir yenilenme ihtiyacı içindedir.
-Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte gelen ittifak yapılanmaları, cepheleştirici sert söylemler, siyasi kutuplaşmayı tehlikeli boyutlara taşıyarak, toplumsal barışımızı zedelemiştir.
-Beka söylemi ne yazık ki Ankara''da ana muhalefet liderine dönük saldırı doğurdu. Bir kez daha kınıyorum.
Hiç kimse, hiçbir makam ve güç sahibi tarafından tahkir edilmemeli; inancı, cinsiyeti, engeli, dili, ırkı, siyasi düşüncesi, felsefi anlayışı ve hayat tarzı sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılmamalı, nefret söylemine muhatap kılınmamalıdır.
-Hukuk güç biriktirme alanı değil, gücü denetleme ve ahlaki çizgiye getirme alanıdır.
-Yargının kontrol altına alınması çabası hangi gerekçeyle ve kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmelidir.
-Yeni sistem yürütmeyi yasama ve yargı karşısında baskın kılarak kuvvetler ayrılığı ilkesini zedelemiş, denge ve denetim mekanizmalarını işlevsizleştirmiştir.
-Bu dengenin bozulması devleti zaafa uğratır.
-Parti kimliğine dayalı başkanlık sistemi engellenmelidir.
-Cumhurbaşkanı''nın çoğu zaman da sert siyasi polemiklere girmesi toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşamasına yol açmaktadır.
-Özgürlük-güvenlik dengesi büyük önem taşımaktadır.
-Kriz dönemi algısının süreklilik kazanması demokrasiye, siyasete ve ekonomik hayata büyük darbe vurmaktadır.
-Anayasa herkes için temel bir metindir, keyfi şekilde yorumlanamaz.
Düşüncelerini ifade eden gazeteci, akademisyen, kanaat önderi, siyasetçi kim olursa olsun hiç kimse, yaftalanma, sosyal medya linci ve hakaret tehditleri ile karşılaşmamalıdır.
-Demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen basın tek elden yönetilen bir propaganda aracı haline gelmiştir.
-Gerçek basın özgürlüğünü yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek, Türkiye''nin zihni kapasitesini daraltmaktadır.
-3Y, yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk ile mücadele verebilmek çok güç görünmektedir.
Kamu ihalelerinin sürekli aynı şirketlere verilmesi yolsuzluk algısına yol açar. Acilen gereğinin yapılması gerekir.
Siyasi ahlak, şeffaflık, siyasetin finansmanı ve imar rantlarının vergilendirilmesi yasaları acilen çıkarılmalıdır.
-Yaşanan ekonomik krizi, varlığını inkâr ederek yönetemeyiz. Ekonomik krizin temelinde yönetim krizi yatmaktadır.
-Kamu yöneticilerinin israf ve aşırı gösteriş algısını büyük bir üzüntüyle gözlemliyorum.
-Piyasada "arka kapı operasyonu" olarak adlandırılan şeffaflıktan uzak yöntemler ve spekülasyonlar yayılmaktadır.
-Çözüm, enflasyonu kalıcı olarak düşürmek, ekonomide öngörülebilirliği artırmak ve riskleri azaltmak ve bir yatırım ortamı oluşturmaktır. Böyle bir ortamda faizler kalıcı olarak düşer, Türk lirası güç ve itibar kazanır.
Sonuç olarak şunu vurgulamak isterim ki gün devlet aklını, insan onuru ve millet vicdanı ile buluşturma günüdür."
Değerli okurlarım,
Bu manifesto;
-AKP iktidarının yaşattığı tüm krizlerin "erken uyarı" alarmıdır.
Ne Erdoğan ne de AKP''liler bu çöküşü algılayabildiler ve önleyebildiler...
"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" sözü gerçek oldu…
-Erdoğan; bugünlerde Davutoğlu''na hiç kızma çünkü haklı çıktı.
-Haksız ve hatalı olan sensin Erdoğan…