Erciyes’ten notlar...
AKP’nin on yıllık iktidarındaki tek olumlu çalışmanın “duble yollar” olduğunu kabullenen muhalefet seçim sonrasında istirahate çekilince duble yolların ne durumda olduğundan haberdar değil. Yazı hayatım boyunca “yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak için yazılarıma bir süre için ara veriyorum” diye hiç yazamadım. Serde Türkmenlik olunca konar-göçerlik de hayat tarzımız olmuştur. Sürekli sefer diyemesek de seyahat zorunluluğumuz yüzünden duble yolların durumunu hükümetten de, muhalefetten de ve hatta Karayolları yetkililerinden daha iyi bildiğimizi iddia ediyor, tevazu göstermiyoruz. Otoban olan Ankara-İstanbul yolunun rahatlığından kimse dem vurmasın, en az on yerde yol çalışması var. Ama çoğunda personel yok ortada. Şeritler bölünmüş, iş makinaları yol kenarında yatıyor. “Aman efendim Ramazan dolayısı ile gece çalışıyoruz” mavralarına da kulak asmayın. Allah şoförlerimize kuvvet versin. Bir o şeride, bir diğerine kayaktaki slalom benzeri manevra yapıp duruyorlar. Erciyes’e gidiş-gelişte durum daha da vahimdi. Cumhurbaşkanı Gül’ün direktifleri ile çoktan bitirilen Ankara-Kayseri güzergâhının tamı tamına 13 yerinde yol çalışması var. Yol kenarındaki tepeler yıkılıyor, mevcut yollar kazılarak yeniden yapılıyor. Her yıl en az iki defa tamirattan geçen duble yollara kaç paranın harcandığını, buralardan hangi şirkete ne kadar paranın verildiğini soracak babayiğit çıkmıyor. Tatilciler de aynı şeyden muzdarip. Ege ve Akdaniz’in her yerinde yol inşası var. Duyan, gören de AKP hükümeti yeni duble yollar açıyor sanacak. Ekranlarda bol keseden bilmem kaç bin kilometre yol yaptık sallamasına inananlar aynı yolun kaç defa tamir edildiğini bilmiyor. Bu duble yol hikayesi bile bu hükümeti sallamaya yeter. Ama muhalefet olursa...
Deniz Feneri rezaletini soruşturan savcıların HSYK tarafından adeta cezalandırılıyor olmasını dikkatle takip ediyoruz. Afrika’daki açlık yüzünden yapılan yardım çağrılarına insanımız şüphe ile bakıyor. Deniz Fenerinin hortumladığı yardım paraları yüzünden devletin resmi kuruluşları olan Diyanet ve Kızılay’a bile endişe ile yaklaşıyorlar. Erciyes’teki sohbet esnasında “İftarda yediklerimiz boğazımızdan geçmiyor. Yerine ulaşacağını bilsek Afrika ile paylaşacağız” diyen dostlara son yıllardaki titiz çalışmalarına tanık olduğum Kızılay’ı önerdim. Sayın Tekin Küçükali’nin Genel Başkanlığında birbirinden değerli yönetim kurulu üyelerinin dürüstlüklerinden kimse şüphe duymasın. Dinimize göre öncelik yakınlarımızdan başlar ama Afrika’da açlıktan ölen çocuklara bigâne kalamayız. Fitrelerimizi Kızılay’ın düzenlediği yardım kampanyasına verelim.
Ozan Arif ve gönüldaşlarının biraraya geldiği Erciyes pek çok kişiyi heyecanlandırmış. Yurdun çeşitli yerlerinden günlerdir mesajlar yağıyor. Benim güzel memleketim Kayseri’de bile çoğunluğun haberi yoktu. Büyük dava adamı Nihâl Atsız’ın ölümsüz şiiri “Yolların Sonu” nu hatırlayanlar, çocukluk, gençlik yıllarımıza damga vuran “Bozkurtlar Diriliyor”u da unutmamıştır. İlk kurultayı gerçekleştiren ekip şimdi görev başında. Yiğit düştüğü yerden kalkarmış. Kayserili işin bilincinde. Yüz binlerin bir araya geldiği Erciyes Kurultayını gerçekleştirmekle kalmayacaklar. Türk Milliyetçiliğinin sinema, tiyatro, edebiyattaki en büyük eksiklerini gidermeye gayret ederek yeni ufuklar açacak, mutlu yarınlara başlangıç yapacaklar.
Umutsuzluğa, yeise kapılmaya gerek yok. Erciyes’te yakılan çoban ateşi göreceksiniz bütün Türkiye’yi aydınlatacak.Elçiye zeval olmaz. Biz gördüklerimizi yazıyoruz. Vesselâm...