Enflasyonda yedi yıl öncesine döndük...
2004 yılında, toptan eşya fiyatlarında yıllık artış oranı (şimdiki ÜFE), Ocak ayında yüzde 10.8 ve Mart ayında yüzde 8 idi. 2011 Ağustos ayında ÜFE’deki yıllık artış ise yüzde 11.00’dir.
7 yıldan beridir, enflasyon kâh yüzde onun üstüne çıkıyor, kâh altına iniyor. Ekonomi yönetimi, enflasyon yüzde onun altına düştüğünde, tek haneye indirdik diyor... Üstüne çıkınca ise buna bir kulp uyduruyor, bir gerekçe buluyor. Aslında gerekçesiz enflasyon olmaz. Ancak 7 yıldır kronikleşen enflasyonun temel gerekçesi, yanlış yönetimdir... Ekonomi yönetiminin, kronikleşen zig-zag’lı enflasyonu kalıcı olarak çözecek yapısal çözüm politikaları uygulamak niyetinde olmadığı açıktır. Örneğin bu seneye kadar, Merkez Bankası ve Hükümet, sıcak paraya karşı hiçbir önlem almamış, tersine destek vermişlerdir.
Ağustos ayında, ÜFE yüzde 1.76, TÜFE yüzde 0.73 artmıştır. ÜFE artışının başlıca nedeni, kur artışıdır. Temmuz ve Ağustos’ta kur artışı, sanayide kullanılan ithal aramalı ve hammadde fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu yolla üretim maliyetleri arttı. Üretim maliyetlerindeki artış eğer talep yüksekse, TÜFE’ye de yansır. Aksi halde üretimde kârlılık düşer.
Hükümetin ve Merkez Bankasının, kredilerdeki artışı sınırlamak istemesi, ABD ve AB’de yaşanmakta olan durgunluk sorunları, tüketici güveninin azalması gibi gelişmeler, iç talebin yüksek olmadığını göstermektedir. Bu noktada parantez içinde söylemek gerekirse, bazılarının iç talep yetersiz, bunun için Ağustos’ta ihracat arttı sözü de teknik olarak doğru değildir. Zira, özellikle AB’yi dikkate alırsak, AB’de talep daha da kötüdür.
Ağustosta ihracat artışı, kur artışı ve rekabet gücünün artmasıyla ortaya çıktı. İçerde malını satamayanlar, fiyatları kırarak ihracat yapabilir... Ancak bunun içinde bir fiyat marjının olması gerekir. Kur artışı bu marjı vermiştir. Eğer kur artışı olmasaydı, ihracatta fiyat kırmak, doğrudan zarar olacaktı. Öte yandan iç talep yetersiz de olsa, piyasada oligopol yapı olduğu için artan ÜFE (üretim maliyetlerindeki artış), perakendeye yansımaktadır. Bu demektir ki Ağustos ayındaki yüzde 1.76 oranındaki ÜFE artışı, Eylül ve sonrasında TÜFE’ye de yansıyacaktır.
Bu sene ilk üç ayda da ÜFE oranı yüksek, Ocak’ta 2.36, Şubat’ta 1.72 ve Mart’ta 1.22 idi. ÜFE gecikmeli olarak TÜFE’ye yansıdı ve Mayıs ayında aylık TÜFE oranı yüzde 2.42 oldu. Daha da önemlisi, kur artışının devam etmesi beklenmiyor. Bu şartlarda üretim maliyetlerinin ve fiyatlar genel düzeyinin bir defa artması enflasyon değildir. Enflasyon bir süreçtir. Kur artışının istismar edilmesi ve oligopol piyasalar ile yapısal sorunlar bu artışı, enflasyona çevirir. Ağustos ayında, bayram harcamaları da yer almadı. Bayramlarda da fiyat artışları ortaya çıkmaktadır. Bu artışlar da Eylül enflasyonuna yansıyacaktır.
Eğer 2001’de, dalgalı kur sistemi yerine, kontrollü kur sistemini seçmiş olsaydık, belki sıcak paranın getirdiği hovardalığı yaşamazdık ve aynı zamanda kur dalgalanmalarının getirdiği bu günkü sorunları da yaşamazdık. Aramalı ve hammadde üreten fabrikaları kapatmamış olurduk. İthal ham madde ve ara malına bağlı bir üretim yapısından uzak olurduk. İşsizlik bu oranda olmazdı. Daha önemlisi, 2001’den bu güne kadar 260 milyar dolar cari açık vermezdik. Bu günkü zigzaglı bir kronik enflasyon da olmazdı.