Enflasyon da çıkmaza girdi

Haziran ayında, aylık Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) yüzde 1,94 oranında ve yıllık yüzde 17,53 oranında arttı. Mutfak enflasyonu olarak tarif ettiğimiz ve halkın yüzde 90''ının daha fazla etkilendiği gıda fiyatlarında TÜFE oranı ise yüzde 19,99 oldu.

Bu sene Haziran TÜFE oranı geçmiş yıllara göre yüksek çıktı. 2003-2017 yılına kadar Haziran TÜFE o eksi veya sıfıra yakın çıktı. 2018 kur şokları ile 2,61 oldu. 2019 da tekrar sıfıra yakın yüzde 0,03 oldu. 2020 ise yine kur artışı etkisi ile 1,13 olmuştu. Bu sene 1,94 oldu.

Yurt İçi Üretici Fiyatları (Yİ-ÜFE) ise aylık yüzde 4.01 yıllık olarak da yüzde 42,89 oranında arttı. Geçen sene Haziran ayında yıllık Yİ-ÜFE oranı yüzde 6,17 idi.

Yİ-ÜFE üretim maliyet artışlarını gösterir. Geçen sene Haziran ayında ortalama dolar kuru 6,8284 idi. Bu sene Haziran ayında 8,6204 oldu. Yani Dolar kuru bir yılda yüzde 26 oranında arttı. Üretimde ithal girdi payı yüksek olduğu için kur artışı ithal girdi fiyatlarını artırdı. İçeride maliyet artışına neden olan düşük verimlilik, düşük kapasite ile birlikte sonuçta üretim maliyetleri bu kadar yüksek oranda arttı. Bu maliyet artışı, perakendeye yansımak zorundadır. Firmalar üstünde kalırsa iflaslar olur. Yani TÜFE olarak enflasyon artmaya devam edecektir.

Enflasyon ekonomik istikrarın barometresidir.

Mayıs 2021 itibariyle, dünyada Venezuela, Sudan, Lübnan, Zimbabve, Arjantin, İran ve Surinam gibi siyasi ve ekonomik istikrarsızlık içinde olan ülkelerde enflasyon oranı yüzde 40''ın üstündedir. Sonrasında Angola, Zambiya ve Etiyopya geliyor. Bu üç ülkede ortalama yıllık enflasyon yüzde 20 dolayındadır. Haiti, Nigerya, Güney Sudan ve Türkiye''de yüzde 17-18 arasındadır.

Maldivler, Bahreyn, Japonya (-0,1), Aruba, Makao, BAE, Cayman Adaları, Ekvador, Fiji, Çad, Komorlar da (-4,69) yıllık enflasyon oranı eksi oldu.

Genel olarak yüzde 2 dolayında bir enflasyon ekonomik büyüme ve istikrar için yararlıdır.

Türkiye''de yüksek enflasyon tamamıyla AKP iktidarının yanlış yönetiminden ileri geldi.

Mali disiplin bütçe açıklarının azalması ile sınırlı kaldı. Gerçekte ise mali disiplin aynı zamanda, bütçe içinde cari harcamalar, yatırım harcamaları ve sübvansiyonların dengede olması demektir. Türkiye''de kamu harcamalarında popülizm ağır bastı, yatırımlar azaldı ve kaynaklar etkin kullanılmadı.

Kamu hizmetlerinin maliyeti arttı. İhale yasasında keyfiliği artıran çok sayıda değişiklik yapıldı. Kamu-özel iş birliği anlaşması yoluyla yapılan altyapı yatırımlarının maliyeti yüksek oldu.

Hükümet planlamayı kaldırdı, güne göre değişen ve birbiri ile çelişkili kararlar aldı. Dalgalı kur politikasında ısrar etti. Belirsizlik ve kırılganlık arttı.

Kamu, altyapının özelleştirilmesi piyasada oligopol yapıları artırdı. Devlet parti devleti oldu verimlilik düştü.

Demokrasi ve hukuki altyapı bozuldu. Güven sorunu oluştu. Maddi ve beşeri kaynaklar dışarıya gidiyor.

Hükümet, kur politikasında, yapısal sorunlarda önlem alamıyor. Çünkü bunlar belirli bir süre kemer sıkmayı gerektirir. Bu şartlarda enflasyonda kalıcı bir düşme olmayacaktır.

Nihayet; Devlette çete şaibesinin oluşması ve tartışılan siyasilerin çetelere desteği iktisadi ajanların moralini bozdu. Herkes panik içinde geleceğinden endişe ediyor. Elindeki fırsatı kullanıyor. Pahalı satıyor. Yargıya müdahale, otokrasiye gidiş de işin tuzu biberi oldu.

Daha ağırı, bankaların dönmeyen kredilerinde artışın, döviz sorununun ve dış borçlarda temerrüt riskinin, siyasi kaos riskinin olduğu bir düzende istikrar beklemek safdillik olur.

Yazarın Diğer Yazıları