Enflasyon analizi (2)

Ocak enflasyonunun 2017 enflasyonundan düşük çıkması 2018 yılı için umut olabilir mi?

Bizzat enflasyon göstergeleri 2018 yılının da kayıp yıl olacağını gösteriyor.

TÜFE'de geçen sene Ocak ayında, çekirdek enflasyon 7.74 iken bu sene 12.18 oldu.

Çekirdek enflasyon, fiyatlarda ortaya çıkan geçici etkiler çıkarıldıktan sonra kalan enflasyondur. Söz gelimi vergi yükü yüksek olan tütün ve alkollü içecekler, fiyatı dışarıda belirlenen enerji fiyatları, mevsimsel etki altında kalan işlenmemiş gıda fiyatları çıkarılınca, geride çekirdek enflasyon kalıyor. Çekirdek TÜFE oran, enflasyon eğilimini daha net gösteriyor.

Çekirdek enflasyon artmaya devam ediyor. Bu demektir ki 2018 enflasyonu tek haneye düşmeyecektir.

Yİ-ÜFE, maliyet artışlarını, TÜFE ise talep artışlarını yansıtır. Eğer Yİ-ÜFE daha yüksekse bu demektir ki üretim fiyatları perakendeye yansıyacaktır. Yansımaz ise firmalar zora girer. Ocak ayında Yİ-ÜFE az da olsa düşük çıktı. Ancak yine Ocak ayında yıllık ÜFE, yıllık TÜFE'den daha yüksek çıktı.

Enflasyonda 12 aylık ortalamalar da mevsimsel ve geçici etkileri izale ettiği için, enflasyon trendini daha iyi gösterir. 2017 Ocak ayında 12 aylık ortalamalara göre TÜFE oranı yüzde 7.76 iken, bu Ocak'ta 11.23 oldu. Bu demektir ki enflasyon trendi artış yönündedir.

Özetle, göstergeler yüksek enflasyonun 2018 yılında da devam edeceğini gösteriyor.

Bugün ÜFE ve TÜFE 2004 yılının üstündedir. Bu demektir ki, enflasyon kronik yapı kazandı. Kronik enflasyonu çözmek için para ve faiz politikası yetersiz kalır. Çünkü yapısal sorunlar, kaynak kullanımında etkinliği düşürür, maliyet artışı ve spekülatif fiyat artışları yaratır.

Bugüne kadar siyasi iktidar her yasal değişikliği yapısal çözüm diye gördü. Gerçekte enflasyonu besleyen yapısal sorunlar;

* Tasarruf oranı düşüktür.

* Verimlilik düşüktür.

* Devlet çarkı ağır işliyor ve bu durum yatırım maliyetlerini artırıyor.

* Piyasada Oligopol yapılar ve kartelleşme var.

* Üretim ithal ara malı ve ham maddeye bağımlıdır.

* Ekonomide ikili yapı var.

Türkiye 50 yıldır enflasyon yaşıyor. Kronik enflasyon da ancak yapısal sorunları çözmekle önlenir. Bunun için uzun dönem gerekir. İktidar olan siyasi partiler bu riski göze alamadı ve hep günübirlik önemler aldılar.

Bugünkü iktidar daha da ileri gitti ve bu günübirlik önlemleri reform diye açıklıyor. Yani çözüm değil, algı yaratma peşindedir.

1- IMF, 2015 Dünya Ekonomik Görünüm Raporuna göre, dünyada gelişmekte olan ülkeler ortalama tasarruf oranı yüzde 32.3'dir. Dünya ortalaması yüzde 25'tir.

Bizde tasarruf oranını iki sene önce kağıt üstünde artırdılar. Ama düşük tasarruf sorununun bütün etkilerini yaşıyoruz.

Tasarrufları artırmak için, reel faize geçmek önemlidir. Çünkü eksi reel faiz paradan kaçışa neden oluyor. Para, tüketime veya ölü konut yatırımlarına yöneliyor.

Halkın gelir seviyesi düşüktür. Yoksulluk sınırında yaşayan tasarruf edemez. Geliri yüksek kesimin bir kısmı da, siyasi riskler nedeniyle tasarrufunu dışarı götürüyor.

2- Verimlilik düşüktür. Verimlilik artışı için Türkiye'nin bir politikası yoktur. Söz gelimi lojistik ve ulaştırmada, deniz ulaşımı ve demir yolları daha verimlidir. Daha ucuzdur. Oysa ki biz nakliyeyi en pahalı ve en verimsiz çözüm olan kamyonlarla yapıyoruz.

3- Türkiye'de devlet çarkı ağır çalışıyor. FETÖ teröründen sonra bürokrasi durdu.

Bu durum özel ve kamu yatırımlarında maliyet artışına eden oluyor. Kamu sektörü de eksi tasarruf yaratıyor. Yatırımların bütçe içindeki payı yüzde 10 dolayında kalıyor.

4- Birçok sektörde üretimi birkaç firma yapıyor. Bankalarda kartelleşme var. Üç-beş stokçu gıda fiyatlarını belirleyebiliyor. Devlet tekelleri özelleştirme ile özel sektöre devredildi. Bunların önlenmesi için, devletin de piyasaya girmesi, piyasa-devlet optimal dengesinin kurulması gerekir.

5- Siyasi iktidarın sıcak para politikası ve dalgalı kur politikası, üretimde yüzde 50'nin üstünde ithal ara malı ve ham madde kullanılmasına neden oldu. Kur artmasına rağmen durum değişmedi. Çünkü OHAL ve siyasi belirsizlik nedeni ile kimse yatırım yapmıyor.

6- Ekonomide ikili yapı oluştu. Lüks tüketim için ayrı bir üretim sektörü oluştu. Bu durum kitle üretimini düşürdü. Kaynak kullanımında etkinliği bozdu. Düşük gelir grupları piyasası ve lüks piyasalar oluştu.

Bunun nedeni gelir dağılımının aşırı bozulmasıdır. Çözümü, vergi adaletinin sağlanması, seçimlere yönelik popülizmin kaldırılması ve bu kamu fonlarının üretime, istihdama yönlendirilmesi, maaş ve ücretlerin geçinme endekslerine göre artırılmasıdır.

Son söz; enflasyona kısa vadeli siyasi popülizm gözlüğü ile baktığımız sürece, çözümü de mümkün olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları