En önemli zafer: 30 Ağustos
Peki, neden “en önemli zafer 30 Ağustos” diye epeyce radikal ve alışılmadık bir önerme yapıyorum?
Böyle bir önerme yapıyorum çünkü Türk tarihinde yaşanmış birçok büyük zafer ve bu zaferler sayesinde birçok toprak kazanılmış, birçok ganimet elde edilmiş olsa da Türk Milletini egemenlik hak ve özgürlüklerine kavuşturan tek zafer 30 Ağustos zaferidir.
Bakınız bu günlerde bir takım zevat Başkomutan Meydan Muharebesi ve 30 Ağustos zaferini tarihte yaşanmış başka savaşların ve zaferlerin gölgesinde bırakmak, tartışmaya açmak için olağanüstü bir gayret sarf etmektedir.
Üstüne üstlük bu zevatın arasında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli gibi isimler bile bulunmaktadır.
Oysa milliyetçilik geçmişte yaşamış sultanlar, kağanlar ya da imparatorlar ile övünmek değil milli egemenlik hak ve özgürlüklerini savunmaktır!
Daha bunu bile idrak edemeyenlerin milliyetçilik taslaması ise son derecede anormal ve kabul edilemez bir durumdur.
Doğrudur tarih boyunca birçok sultan, birçok zafer kazanmış birçok ülkeyi fethetmiş ve önemli toprak ve ganimet kazanımları elde etmiştir, etmiştir de bunun halka faydası nedir?
Bu savaşlarda halktan insanlar savaşmış, ölmüş, yaralanmış ama savaşı kazanan sultanlar elde edilen ganimeti hazineye, toprağı mülküne katmıştır burada halkın kazandığı dişe dokunur bir şey ise yoktur.
Oysa 30 Ağustos zaferi sayesinde Türk Milleti egemenlik hak ve özgürlüklerini elde etmiş, bir cumhuriyet kurmuş, özgür ve eşit vatandaş, devlet ve vatan sahibi olmuştur.
Bakın arkadaşlar sultani rejimlerde halk sultanın kulu ya da kölesidir, bu rejimlerde halkın üzerinde yaşadığı toprak ise sultanın mülkünden başka bir şey değildir.
Bir toprağın bir halka vatan olabilmesi için o toprak üzerinde o halkın egemen ve vatandaşlık haklarına sahip olması gerekir.
Cumhuriyet öncesinde bu topraklarda böyle bir kavram var mıydı?
Bu konuyu bir örnek ile açayım:
Bu günkü nesiller Osmanlı devrinde vatan kelimesinin yasak olduğunu bile bilmez.
Bakın büyük dedemin yakın dostu Namık Kemal’in yazdığı ve hemen hemen herkesin bildiği bir tiyatro eseri vardır “vatan yahut Silistre”.
Bu tiyatro oyunu halkta vatanseverlik ve kahramanlık duygularını harekete geçirmeyi amaçlar. Eserin ilk sahnelenmesinden sonra izleyicilerin heyecana gelerek başlattıkları gösteri ve olaylar eserin yazarı Namık Kemal’in tutuklanarak Magosa’ya sürülmesine sebep olmuştur.
Pek kimse bilmez ama bu tiyatro eserinin asıl adı “Vatan”dır.
Eser yayınlandıktan sonra uygulanan yasaklar ve sansür nedeniyle mecburen “Silistre” adı ile oynanmış ve yayınlanmıştır.
Dönemin padişahı “benim Memalik-i Osmanım da gözünüz mü var da vatan matan diyorsunuz” diye hiddetlenmiş bu yüzden de vatan kelimesi sansüre takılmıştır. Eser bunun üzerine Silistre adı ile sahneye konmuş 1908 devrimi sonrasında oluşan özgürlük ortamında asıl adına dönülmüş ama bir karışıklık olmasını engellemek için de “Vatan yahut Silistre” olarak isimlendirilmiştir.
Yahu bakın daha vatan kelimesine bile tahammül edemeyen sultanların halkın vatan sahibi vatandaşlar olmasına tahammül edebilmesi beklenebilir mi?
Tarih bir bilimdir, bu bilim bize geçmişte yaşanan deneyimleri ve bunun sonucunda olanları öğretmeyi amaçlar.
Tarihi bu amacından saptırıp ideolojik gerekçeler ile kullanmaya çalışmak elbette gerçeklere herhangi bir şekilde zarar vermez, gerçekler eninde sonunda ortaya çıkar. Olan algı operasyonuna muhatap olup kullanılan halkın hak ve özgürlüklerine olur…