Emirle ekonomi yönetilmez
Serbest piyasa düzeni, üreticinin ve tüketicinin rasyonel davrandığı varsayımı üstünde yürür. Rasyonel davranış, üreticinin ve tüketicinin kendi refahını ve mutluluğunu, maksimize etmesidir.
Ekonomide karar birimleri rasyonel karar veremez ise, kalite, verimlilik ve rekabet şartları bozulur. Piyasa dinamikleri iyi çalışmaz.
Başbakanın araba alma, lüks olmayan ev al demesi, makro açıdan doğru olabilir.
Çünkü,
1) İnşaat sektöründe ithal girdi azdır; otomotiv sektöründe yüksektir.
2) İnşaat sektörü, girdi veren sektörler açısından da sürükleyici bir sektördür. İşsizliğin azaltılmasında daha etkilidir.
Ne var ki, tüketici açısından araba almak, ev almaktan daha cazip olabilir. Tüketicinin refahını daha çok maksimize edebilir. Örneğin, çocuğunu okula, eşini işe arabayla bırakıp, sonra da kendi işine giden bir kişi için, araba daha önemlidir. Başbakan, bu sözü ile beklentileri yöneltmek isteyebilir.
Ancak tüketici başbakanın hatırı için kendi refahından taviz vermez. Başbakan böyle söylemek yerine, hükümet lüks tüketimi önleyecek önlemler almalıdır. Örneğin bir ülke lüks tüketimden daha yüksek KDV, buna karşılık zaruri tüketim mallarından daha düşük KDV alırsa, lüks tüketim önlenir. Öte yandan inşaat sektörüne ve ev alanlara teşvik verilerek, ev almak daha cazip yapılabilir. Yine başbakan “harcama yapalım ama israf etmeyelim” diyor. Halkın yüzde 90’ının geliri ancak kendine yetiyor. Nasıl israf yapacak? İsrafın tanımı nedir? Sayın başbakanın kendi israftan kaçınarak halka örnek oluyor mu? Örneğin kaç uçağı var? 60 milyon dolarlık yeni uçak almaya ihtiyaç var mıydı? Kaç arabası var? Neden kendisi Ecevit gibi yerli arabaya binip örnek olmuyor da 500.000 liralık yeni araba aldırıyor?
Ekonomide, üreticinin de tüketici gibi rasyonel davrandığı varsayılır. Üreticiler de elde ettikleri kârı maksimize etmek peşindedir. Başbakan daha önce de “Herkes bir işçi alırsa, işsizlik çözülür” dedi... Her üretici kendisi için gerekli olmayan bir işçi almış olsaydı, kârını düşürmüş olurdu. İşyerinde âtıl işçi, diğerlerine de kötü örnek olurdu... Piyasa rekabet kuralına aykırı davranmış olurdu. İktidarlar, iktisat politikalarını ve bu politikaların araçlarını kullanarak, tasarruf-tüketim dengesini kurarlar. Hükümet, yapmak istediklerini Merkez Bankası’na yaptırmak istiyor. Kendisi adım atmıyor. Oysaki yapısal sorunlar, yalnızca para politikaları ile çözülmez. Hükümetlerin dış ekonomik ilişkiler, reel sektör, yatırımlar, devletin yapısı ile ilgili hedefler belirlemesi ve programlar oluşturması gerekir.
Hâl böyle iken, başbakan toplumu emrindeki bir memur gibi görüyor. Herkesin sözlerini talimat olarak algılayacağı gibi bir yanlışın içindedir.