Emevî Camii’ne namaza giderken eldeki Süleyman Şah’tan olmak...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “her türlü takdirin fevkinde bir operasyon”la yurt dışındaki tek toprak parçamızda bulunan Süleyman Şah türbesini IŞİD tehdidi yüzünden kendi elimizle yıktık, Süleyman Şah ve iki muhafızının kabirlerini sınırımıza yakın Eşme bölgesine naklettik. Olup biten bu... Fakat hükümet ve havuz medyasına bakarsanız büyük bir zafer kazanılmıştır. Neredeyse İstanbul’un fethine eşdeğer görecekler. Bu kadar abarttıklarına göre hiç şüpheniz olmasın, ortada zafer değil hezimet var demektir. Uçurulan balonlar yavuz hırsız misali kamuoyunu bastırmaya yöneliktir.
Şah Fırat operasyonu dedikleri olayı herkesin anlayacağı şekilde basite indirgeyerek anlatmamı ister misiniz?..
Farz edin ki sahilde bir yazlığınız var. İçinde oturmasanız da sizin için sembolik değeri büyük. Bekçi tutmuşsunuz, sağ olsun villayı gözü gibi koruyor. Ama şanssızlık bu ya, yakınına kötü bir komşu gelmiş. Evinize zarar vermesinden korkuyorsunuz. Bekçinin can güvenliği de tehlikede... Yazlığınıza sahip çıkmak yerine, bir gece gidiyorsunuz tapulu arazinizdeki evinizi yerle bir ediyor ve içindeki kıymetli eşyanızı ve bekçiyi alıp -daha güvenli gördüğünüz- bir başkasının -üstelik imara kapalı- arazisine getirip oraya baraka yapmaya başlıyorsunuz. Teşbihte hata olmazsa Şah Fırat operasyonu dedikleri böyle bir şey...
Peki, hükümetin ve havuz medyasının bu telaşı, zafer algısı yaratma çabası neyin nesi diyeceksiniz. Bence karanlıkta ıslık çalmaktan başka bir şey değil...
Hükümete çook yakın bir kalemşorun şu ifadelerine bakın: Operasyon öncesinde koalisyon güçleri ile bölgedeki yerel unsurlar PYD ile IŞİD bilgilendiriliyor. Daha doğrusu PYD ile IŞİD ciddî bir şekilde uyarılıyor. Peki IŞİD ve PYD’ye giden mesaj meydi?
“En ufak bir kıpırdanma olursa ateş topuna çeviririz.”
O zaman adama sormazlar mı, madem o kadar güçlüysek niye IŞİD’e “Süleyman Şah Türbesi’ne karşı en ufak bir kıpırdanmada bulunursanız sizi ateş topuna çeviririz” deyip işi bitirmedik?
Bence hükümet ve havuz medyası şunu dese çok daha inandırıcı olurdu: Efendim, vatan millet, toprak, bayrak, ecdada saygı... Bunlar eski Türkiye’nin değer yargılarıdır. Yeni Türkiye’de bunların karşılığı yok. Suriye toprakları içinde 10 dönüm arazimiz olsa ne, olmasa ne?.. Hem sonra Süleyman Şah dediğiniz kim? Tarihçiler bile bu soruya kesin bir cevap veremiyorlar. Biz tepki çekmesin diye Süleyman Şah türbesini -yine Suriye toprakları içinde- sınırımıza yakın bir yere taşıdık. Tekrar bir sıkıntı yaşanırsa içeri alırız, mesele kapanır. Bir türbe için savaşa girecek halimiz yok ya...
Hükümet ve havuz medyası meseleyi allayıp pullayıp zafer diye yutturmaya kalkmak yerine, böyle bir açıklama yapsaydı eminin daha inandırıcı olur ve Yeni Türkiye imajına da uyardı.
Aslında her şey Suriye’de iç çatışmalar başladığı günlerde, Başbakan olarak Tayyip Erdoğan’ın çok yakında Emevî Camii’nde Cuma namazı kılabiliriz demesiyle başladı. Ceketin ilk düğmesi yanlış iliklenmişti bir kere... Emevî Camii’ne namaza giderken eldeki Süleyman Şah’tan olduk. Kim bilir -Allah korusun- daha nelerden olacağız...