Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Emekliye zulüm yılı 13-03-2024

Recep Bey 2024 yılı emeklilerin yılı olacak demişti…

Doğru olacak amma ve lakin emeklinin dert yılı, emekliye zulüm yılı olacak…

Bakın öncelikle şunu söyleyeyim devlet ya da iktidar açısından emekliye ödenecek para bir borç ödemesidir! Emekli maaşı ödemeleri hiçbir şekilde bir ihsan ya da keyfe keder yapılan bir ödeme değildir…

Emekli maaşları kişinin çalışırken ödediği primlerin karşılığıdır yani bu primlerin geri ödenmesidir!

İktidar gerek görürse memur sayısını ve memur maaşlarını azaltabilir bu onun kararıdır. Devlet böyle bir karar verirse yasal hak ve tazminatlarını ödeyerek bir kısım memurları işten çıkarabilir ya da maaşlarını düşürebilir beğenen çalışır beğenmeyen çalışmaz diyebilir…

İktidar gerek görürse yatırımlardan vazgeçer, harcama yapmayı bırakabilir bu da onun kararına kalmış bir iştir.

Sadece ve sadece iki kalem ödeme iktidarın tek taraflı kararı ile durdurulamaz ya da azaltılamaz, bunlar:

  1. Borçlar
  2. Emekli Maaşları

Eğer bir devlet borçlarını ödeyemez hale gelirse moratoryum ilan eder, alacaklılar ile masaya oturur ve pazarlık yapar. Ancak bu pazarlıklarda bir uzlaşı çıkarsa borç ödemeleri yeni bir düzene sokulur, pazarlıkta uzlaşı sağlanamazsa devlet hakkında icrai takibat başlar uçağına gemisine ya da başka ülkelerdeki varlıklarına el konur ve hiç kimse o devlete yeni borç vermez.

Genellikle bu duruma düşen devletleri Bretton Woods sisteminin kabulü ile kurulan IMF himayesine alarak bir uzlaşı sağlar, alacaklıların da borçlu devletin de minimum zarar göreceği bir orta yol bulunur.

Bu coğrafyada geçmişte 1881 tarihinde Abdülhamit tarafından imzalanan Muharrem Kararnamesi ile Osmanlı iflas ettiğini açıklamış, alacaklılar ile masaya oturulmuş alacaklılar Osmanlının hemen hemen tüm gelirlerine el koymuş ve bunu idare etmek borcu tahsil edebilmek içinde Düyun-u Umumiye idaresi kurulmuştu.

İkinci iflas ise Abdülhamit ile aynı kafaya sahip Adnan Menderes iktidarında 1958 yılında olmuş ve Türkiye IMF boyunduruğu altına bu yılda girmişti.

Emekli maaşları için de benzer bir durum söz konusudur emeklilik maaşları en temelde çalışan ile bir sosyal güvenlik kurumu arasında yapılan sözleşmeye konu olan bir borçtur. Ödeme yükümlülüğüne giren bu sosyal güvenlik kurumu kamusal ya da özel bir tüzel kişilik olabilir.

Emeklilik sistemi Türkiye’de kamusal mahiyettedir yani bu günkü ismi Sosyal Güvenlik Kurumu bir kamu kurumudur ve çalışanlar ile arasında imzalanmış bir sözleşme çerçevesinde ödeme yükümlülüğü doğmaktadır!

Türkiye’de sistem şöyle işler:

  1. Şartları kamu belirler.
  2. Primleri kamu toplar.
  3. Ödeme mükellefiyeti de kamudadır.

Ülkemizde bu sistemde iki ana sorun vardır, bunlar:

  1. Ödenecek maaş miktarını tek taraflı olarak kamu yani iktidar belirler.
  2. Toplanan primlerin nasıl kullanılacağını da tamamen kamu yani iktidar saptar.

Emeklinin ise bu belirleme ve saptamaya karşın oy kullanmak dışında bir başka seçeneği yoktur. Ne SGK’ya icra gönderebilir, ne bir moratoryum masası kurulmasını talep edebilir ve ne de işçiler gibi işi bırakıp greve çıkabilir.

Yani emeklinin ve gelecekte emekli olacak emekçinin elindeki en önemli silah oyudur.

Ülkemizde iktidar emekli maaşlarını asgari geçim ücreti olan asgari ücretin ve hatta açlık sınırının altında belirleyerek emeklilere çok büyük bir haksızlık yapmakta, büyük bir zulmü reva görmektedir.

Buradan emekli dostlara sesleneyim; 31 Mart seçimlerinde elinizdeki oy silahını çekip kullandınız kullandınız yoksa bir daha bu silahı en erken 4 yıl sonra kullanabileceksiniz. Eğer iktidarın “vatan, millet, Sakarya”, “din iman ahiret” söylemlerine kanar da iktidara çok ciddi bir uyarı çekmezseniz önümüzdeki dört yıl daha ananız ağlayacaktır benden söylemesi.

Yazarın Diğer Yazıları