Elçibey...
Karanlık dehlizlerden oluşan dünya tarihinde öyle liderler, öyle düşünür ve sanatçılar vardır ki ölümlerinden yüzyıl sonra anlaşılabilirler. Öyle devlet adamları vardır ki sağlığında zaferi de, ihaneti de gördüğü halde milleti tarafından hakkı teslim edilememiştir. Siyasetçiden önce tarihçi olan Ebulfez Elçibey zaferi, ihaneti kısa sürede yaşadığı halde hakkının teslimiyetini hiç düşünmedi. Türk Dünyasında şark toplumlarına has bir zaafımız vardır. İnsanımızın kıymeti öldüğünde meydana çıkar. Elçibey ve Türk Dünyasına hizmet eden yüzlerce ziyalı (aydın demiyorum) için bu geçerli olsa da, hükmü tarihe bırakan iz bırakanların umurunda olmayacaktır. Azerbaycan’da olduğu gibi Türkiye’mizde de Elçibey ile ilgili doğruların yanında yanlış kanaatler yaygındır. O’na “Romantik Türkçü” yakıştırması yapılır. Unutulmamalı ki romantik olmayan bir kişinin ideali ve hedefi yoktur. Lakin Elçibey aynı zamanda realistti. Gerçekçiydi. Öylesine idealistti ki yaşadığı coğrafyayı, kendini adadığı milletin tam bağımsızlığı için olağanüstü bir strateji belirleyerek, yükselen bayrağı bir daha asla inmeyecek hale dönüştürmek için topraklarından Rus ordusunun tamamını çıkarabilme başarısını sergiledi. Dağılan Sovyetler Birliği ülkelerinin hemen hepsinde halen Rus ordusunun birlikleri vardır. Ermenistan ile savaş halindeyken ülkesinde bir tek yabancı asker barındırmayan ve bunu gerçekleştirirken de yüzlerce yıldır hakimiyet kuran Rusya’dan başta donanma olmak üzere askeri malzemeleri alan bir başka lider yoktur. Hazar Denizinin statüsünü o karmaşık dönemde ülkesi lehine değiştirebilecek devlet adamı yoktur. Hemen yanı başındaki İran’a rağmen, Kafkasları arka bahçesi gören Rusya’ya rağmen Azerbaycan’a kazandırdığı jeo-stratejik önem sadece günün koşullarıyla değerlendirilmemelidir.
Elçibey’i, devletin bekası için kardeş kanının dökülmesi konusunda zaaf göstermekle yargılarlar. Osmanlı’da geçerli olabilir bu tez tarihçiler, devlet adamları, gözlemciler gelişen olayları o günün koşulları ve sosyal yapısı ile değerlendirir. Elçibey, Gence’de başlayan isyanı istese çok kolay bastırabilirdi. Suret Hüseyinov ve şürekasını öldürterek ortadan kaldırabilirdi. Yeni kurulmuş ve savaş halindeki ülkesinde despot bir rejim ile 10-15 yıl daha iktidarda kalabilirdi. Ama ülkesini düşündü. İnsanlarını düşündü. Ermenistan’ın resmi nüfusu yaklaşık dört milyondur. Lakin Ermenistan’da yaşayanların sayısı 1,5 milyonu bile bulmamaktadır. Çoğunluk, geçinebilmek için ülkelerini terk etmişlerdir. Elçibey iktidarı için diretse iç savaşın izleri yüz yıl silinmezdi.
Elçibey’in petrol boru hatları ile ilgili yaptığı anlaşmalar defalarca değiştirilmesine, Azerbaycan ve Türkiye’nin hisselerinin düşmesine rağmen ülke ekonomisinin geleceğini teminat altına alan liderdir. 1990’ların başında başkent Bakü’de içilebilecek suyun olmadığını hatırlayanlar dünyada gelişme hızının en fazla olduğu Azerbaycan’da nelerin değişip geliştiğini de yine Elçibey’e borçludur.
Bey ile Bakü’de ve doğduğu köy Keleki’de bir araya gelmenin onurunu yaşadım. Bey’i anlatmak için ciltler dolusu kitap yazabilecek kadar birikime sahip olduğumu tevazu sınırlarını zorlayarak ifade edebilirim. O’nun gibi bir öndere Türk Dünyasında rastlamadım. Türkiye sevdasına tanık olmadım. Türkiye’de bile O’nun kadar bilinçli bir Atatürkçü bulamadım. Gazi’nin manevi huzurunda “Senin Askerin” imzasını atan Elçibey’in Bakü’deki evinin elektriği, faturası ödenmediği için kesilmiş... Umarım yanlışlık yapılmıştır. Azerbaycan’daki hükümet yetkililerinin kasıtlı yaptığına inanmak istemiyorum. Elçibey’in elektrik borcunu ülkesinde binlerce insan da ödeyebilir. Fakat Azerbaycan devletinin bu yanlıştan dönüp, ailesine, geride bıraktıklarına Azerbaycan’a yakışır yeni bir konut tahsis ederek Elçibey’in dost ve düşmanlarına mesaj vermesi şarttır. Vefatının yıldönümünde Bey’i minnet ve şükranla anıyoruz.